Ebul Abbas Abdullah Es-Saffah: İlk Abbasi halifesi olan El-Abbas Huneyn’de dünyaya geldi. Annesi Rayta binti Ubeydullah’tır. 20 Ekim 749 tarihinde kendisine biat edildi. Abbasilerin iktidara geçer geçmez yaptıkları zulümler özellikle Suriye ve Filistin’de binlerce kişiyi öldür-meleri ayaklanmalara sebep oldu. Kısa zamanda binlerce kişi toplandı. Abdullah’ın üzerine gönderdiği 2000 kişilik bir kuvveti dağıttılar. Arkadan gelen büyük bir kuvveti de bozguna uğratıp ileri gelen kumandanlarını öldürdüler ve esir ettiler.Abdullah durumun ciddi olduğunu anlayınca bütün kuvvetiyle ayaklananların üstüne yürüdü. Abdullah düşmanlarına aman ver-meyerek hepsini ezdi.Sonra Filistin ve Mısır’da baş gösteren ayaklanma teşebbüslerini bastır-dı. Bu sırada Ebu Müslim’de İran ve Irak’ta Abbasiler aleyhine patlak veren karışıklıkları bastırdı. Böylece İspanya hariç bütün islam ülkesi Abbasilerin hakimiyetine girdi.
Ebu Cafer El-Mansur: es-Saffah’ın yerini alan El-Mansur Abbasilerin zalim olmakla beraber belki de en büyüklerinden birini teşkil eder. Kendisi Es-Saffah’dan da öte yeni hanedanının temellerini sıkı sıkıya atan kimsedir. Birbiri arkasına iş başına geçen 35 halife doğrudan doğruya onun soyundan gelir.
El Mansur Döneminde Bağdat’ın Hilafet Merkezi Oluşu: Kufe ve hire arasındaki El-Haşimiye şehrinde oturmakta olan El-Mansur Binbir Gece Masallarının geçtiği Bağdat şehrinin temelle-rini762yılında attı.El-Mansur bölgeyi bir çok diğer bölgeleri sorup soruşturduktan sonra tespit edip tercih etmişti. 4 yılda inşası tamamlanan bu şehrin yapım işlerinde El-Mansur 4.883.000 dirhem para harcamış, Suriye, Mezopotamya ve imparatorluğun diğer kısımlarından getirilen yaklaşık yüz bin işçi, sanatkar ve mimar istihdam etmiştir.Bu andan itibaren Bağdat büyük bir ilim ve kültür merkezi haline gelmiş, Yunan filozoflarının eserleri çevrilerek medreselerde okutulmuştur.
Bizanslılar İle Olan İlişkiler: Halifelik idaresiyle Bizanslılar arasında cereyan eden asırlık mücadele üçüncü Abbasi halifesi El-Mehdi zamanında tekrar alevlendi. Mehdi, babasının takip ettiği siyaseti benimseyerek hudutlara gereken önemi vermiş, asker ve istihkam bakı-mından buraları tahkim etmiştir. Bizans’a karşı ilk cihad hareketini başlatan Abbasi halifesi olan El-Mehdi oğlu Harun komutasındaki bir orduyu Bizans ülkesine gönderdi. Harun, İç Anadolu’ya kadar ilerledi. Bazı kaleleri fethederek bol ganimetlerle döndü.
Harun Er Reşid Dönemi: Harun Reşid dönemi Abbasi hilafetinin altın çağıdır. Hatta bütün Orta Çağ islam tarihinin ihtişam dönemi demek de mümkündür. Harun Er Reşid döneminde Abbasi Devleti kuvvetinin zirvesine erişmişti. Devri her bakımdan bolluk, zenginlik ve kültür devri olmuştur.
Avrupalılarla Olan İlişkiler: Dokuzuncu asır dünya meselelerinde söz sahibi iki ayrı impara-torluğu idare eden iki isimle başlar. Harun Er Reşid doğuda ve Şarlman batıda bu ikisinden şüphesiz harun Er Reşid daha üstün kudret ve kuvvete sahip ve daha yüksek bir kültür seviye-sini temsil ediyordu. Her iki hükümdarın kurmuş oldukları dostane münasebetler karşılıklı menfaatlerden doğmaktaydı. Şarlman, Harun Er Reşid’i Bizans’a karşı muhtemel bir müttefik olarak işliyor Harun Er Reşid’de Şarlman’a komşu İspanya’da Endülüs Emevilerine karşı onu kullanmak istiyordu.
Bizans Münasebetleri:El-Mehdi zamanında Bizans imparatoriçesi İren cizye ödemeye mecbur edilmişti. Bizans tarihinde fevkalade ve tüm yetkilerle devleti idare eden ilk kadın idareci ola-rak tahta çıkan İren’in yerini Nicephorus almıştır ki bu imparator, İren’in imzalamış olduğu barış şartlarını reddetmiş, hatta Harun Reşid’den önce ödenen cizye vergilerinin iade edilme-sini talep etmiştir.Harun Er Reşid bu duruma çok hiddetlenmiştir.Bunun üzerine ikinci Bizans seferi başlamıştır. Kendisi Heraklea üzerine yürürken bazı komutanlarını da diğer kaleler üze-rine göndermiştir. İmparator Harun Er Reşid’in karşısına çıktıysa da tutunamamış ve barış teklifinde bulunmuştur. Harun Er Reşid bu teklifi kabul etmiş ve haraç vermek ve yıkılmış kaleleri onartmak şartıyla sulh yapmıştır . İslam kuvvetlerinin çekilmesi üzerine Bizans antlaşmayı bozmuştur.
Harun Er Reşid’in Şahsiyeti: Harun Er Reşid halifelerin en faziletli, en düzgün konuşanı, en bilgin ve en cömertlerinden biriydi. Halifeliği boyunca bir sene hacca gider bir sene ordunun başında cihat ederdi.Günde yüz rekat nafile namazı kılardı. Yaya olarak hacca gitmiştir. Onun dışında hiçbir halife yaya olarak hacca gitmemiştir. Harun Er Reşid ilim ve sanata çok önem veriyordu. Binbir gece masallarına konu olan sarayında ilim ve fikir adamları, sanatkarlar top-lanır ve halife huzurunda münakaşa ederlerdi. Ancak siyasi bakımdan Harun Er Reşid devri pek parlak sayılmaz. Kuzey Afrika’nın islam devletinden kopması onun zamanında olmuştur. Harun Er Reşid devletin idari teşkilatında da bazı değişiklikler yapmıştır. Vilayetleri küçülte-rek onları daha kolay idare edilir hale getirmiştir.Daha önce valilere bağlı olan kadıları müsta-kil hale getirdi ve onlara merkezdeki baş kadıya hesap verme mecburiyeti getirdi.
BABEK İSYANI: İslam tarihinin önemli olaylarından biri olan Babek’in isyanı ile önem kazanmış olan Hurremiye’nin menşei ve mahiyeti hakkında kaynaklarda birbirinden farklı malumatlar bulunmaktadır. Hurremiye’nin dini bakımdan eski İran dinine siyasi bakımdan ise Araplara karşı duyulan kin ve nefret hislerine dayandığı ileri sürülebilir. Hurremilerin inanış-ları ve yaptıkları hareketler islam dininden tamamen farklı bir mahiyet arz etmektedir. Herhangi bir şahsiyetin uluhiyetine inanmak, şarabı ve fuhuşu serbest bırakmak islamiyetin yapısında yer bulmaz. Bu sebeple Hurremiye’yi bir mezhepten ziyade bir nevi dini sapıklık olarak kabul etmek gerekir. Babek, civarda bulunan müslüman ahaliye saldırarak kadın ve çocuk demeden bir çoklarını kılıçtan geçirdiği gibi mallarını da gasp etmekten çekinmiyordu. Bu şekilde başlayan şöhreti arttıkça etrafında toplananların sayısı çoğalıyordu. Hurremilerin merkezi olan El-Bazz ve civarında bulunan müslümanlar kurtuluşu Mevraga’ya çekilmekte buldular.Üzerine gönderilen birçok orduyu bozan Babek isyanı 20yıl boyunca Abbasi Devleti-ne buhranlı anlar yaşatmıştır. Halife Memun zamanında başlayan bu isyan Halife Mutasım zamanında bastırılabilmiştir.
Memun’un Şahsiyeti ve Ölümü: Memun Abbasi hilafetinin en parlak simalarından biri idi. Onun şahsiyetinin en önemli tarafı ilme verdiği değer ile ortaya çıkmıştır. Bütün bu kanlı ve yıpratıcı vukuata rağmen Memun ilmi faaliyetleri takip ve himaye etmeye zaman bulmuştur. Mansur zamanında başlayan Yunan eserlerinin Süryani tercümelerinden Arapça’ya çevrilme işi Memun zamanında hızlanmış ve doğrudan doğruya Yunanca asıllarından da birçok eser Arapça’ ya çevrilmiştir. Memun’ un Bağdat’ ta tesis ettiği Beytü’l -Hikme kütüphanesi ve rasathanesi ile büyük bir bilim merkezi halinde faaliyet göstermiştir. Memun devrinde büyük bir kültür merkezi olan Bağdat’ta birçok medrese açıldı.Bizans’tan mezhep kavgaları yüzün-den kaçan Rum bilginleri ve diğer yabancı bilginlerle beraber Memun’un sarayına kabul edildi. Memun 833 yılında büyük bir ordu ile Bizans seferine çıktı. Fakat yolda öldü.
MUTASIM: Asıl adı Ebu İshak Muhammed olup halife olduktan sonra el-Mutasım billah unvanını almıştır. Annesi Marida adlı bir cariyedir. Marida’nın Türk olduğu ve bu sebeple Mutasım’ın Türk askerlerinden birlikler meydana getirdiği ileri sürülmekteyse de bu husus kaynaklarca doğrulanmamaktadır.
Samerra Şehrinin Kuruluşu: Mutasım halife olduktan sonra Araplardan daha savaşçı olduğunu gördüğü Türklerin Horasan ve Türkistan’dan Irak’a getirilmesi için ayrı bir gayret sarfetti. Türklerden ücretli bir ordu kurmaya karar verdi. Bağdat’a o zaman 3 gün mesafede ve Dicle üzerinde önemsiz bir kasaba olan Samerra’da yeni bir şehir kurdurdu. Türkistan’dan akın akın gelen bazı Türk kabilelerini bu şehre ve civarına yerleştirdi. Şehir kısa zamanda gelişti. Elli binden fazla Türkün oturduğu bir şehir oldu. Mutasım Türklerin karekteristik özelliklerinin bozulmaması için onların Araplarla evlenmesini yasakladı. Mutasım daha sonra gelen Türkle-ri de Avasım adı verilen bölgeye yerleştirdi. Avasım “koruyanlar, istihkamlar” anlamına geli-yordu. Böylece islam imparatorluğu ile Bizans arasında tampon bir bölge meydana getirilmiş ve imparatorluk hudutlarının daha etkili şekilde korunması sağlanmıştı. Halife Mutasım Samerra şehrinin kurulmasından sonra hilafet merkezini buraya nakletti. Böylece 892 yılına kadar sürecek olan “Samerra Devri” başlamış oldu. Türk kumandanları yavaş yavaş idari kadrolara da hakim olarak devletin yönetiminde büyük ölçüde söz sahibi oldular.
Babek İsyanının Bastırılması: Mutasım’ın halifeliğe geçişinden kısa bir zaman sonra Cibal, Hemedan ve İsfahan bölgelerinden kalabalık bir grup Babek tarafına geçerek yağma ve çapul-culuğa başladılar. Tehlike gittikçe Bağdat’a yaklaşıyordu. 833 yılı sonlarında İshak b. İbrahim idaresinde gönderilen bir ordu adı geçen bölgelerdeki Hurremi hareketini kısa zamanda bastır-dı.Nüfuz sahasını Hemedan havalisine kadar uzatan Babek bu havaliden geçecek birlikler için tehlike teşkil ediyordu. Arazinin de dağlık oluşu Babek’e daha müsait imkanlar veriyordu. Bunun için sefer ve ikmal yollarının emniyete alınması gerekiyordu. Önce Erdebil’e kadar olan kaleler tamir ve tahkim edilerek birliklerin rahatça ilerlemesi sağlandı. Halife Mutasım Babek isyanını bastırması için büyük bir orduyu yola çıkardı. Babek’in faaliyetleri hakkında malumat alabilmek için geniş bir casusluk teşkilatı kurdu. Nihayet 837 yılı ilkbaharında Afşin el-Bazz’ın karşısına gelerek karargah kurdu. Afşin ile Babek arasında bir vadi bulunmaktaydı. Nihayet Afşin, emrindeki komutanlara hücum emri verdi. Etrafı sarılan ve kurtuluş ümidi kalmayan Babek zaman kazanmak için bizzat halifenin imzalayacağı bir amanname ile teslim olacağını bildirdi. Afşin bunu kabul ettiği sırada Türkinin kuvvetlerinin el-Bazz’a girdiği haberi geldi. Bunun üzerine bütün birlikler hücum ederek el-Bazz’a girdiler. Şiddetli çarpış-malar sırasında Babek kaçmayı başardı. Fakat Afşin’in gönderdiği birlik Babek’i yakaladı. Samerra’ya getirilen Babek kolları ve bacakları kesilerek idam edildi. Babek’ ten sonra Hurremiler bazı ayaklanmalara kalkıştılarsa da yavaş yavaş müslüman oldular. Bazıları da İsmaillilere karıştılar.
Vasık(842-847): Vasık her hususta amcası Memun’u taklit ederek yetişti. Vasık kuvvetli bir şahsiyete sahipti. Akıllı ve iş bilir biriydi. Babası Mutasım askerleriyle beraber Samerra’ya gidince Bağdat’ta yerine onu bırakmıştı. Babasının ölümünden sonra halife oldu.
Devrindeki İsyanlar ve Diğer Olaylar: Halife Vasık devrinde dahili karışıklıklar daha ziyade Hicaz ve Yemame bölgesinde gerçekleşerek Bedevi Arap kabilelerinin yağma ve çapulcuları neticesinde gelişmiştir. Bu isyanlardan biri Beni Süleym’ e mahsup bedevilerin Hicaz’da çapulculuğa başlamaları şeklinde ortaya çıkmıştır. İsyanın bütün Arabistan’a yayılmasından korkan Vasık Türkler ve diğer ücretli askerlerden meydana gelen bir orduyu Samerra dan yola çıkardı. Hicaz bölgesindeki bu isyanların hepsi bastırıldı. Vasık devrinin sonlarına doğru doğu eyaletlerinde de bazı kıpırdanmalar olduğu kaydedilmektedir. İsfahan, Cibal ve Fars bölgele-rinde Kürtlere karşı hareket yapılmıştır. Halife Vasık devrinde Bizans’a karşı büyük bir deniz seferinin yapıldığı hakkında Bizans kaynaklarında geniş bilgilerin bulunmasına rağmen İslam kaynakları bu konuda en ufak bilgi vermemektedir.
Vasık’ın Şahsiyeti ve Ölümü: Vasık’ın 5 yıl devam eden halifeliği Abbasi tarihinde önemli bir yer tutmaz. Onun devri zaten amcası Memun ve babası Mutasım devirlerinin basit bir deva-mından ibarettir. Kendi adını taşıyan ve isteği üzerine inşaa edilen el-Haruni Sarayı sanat bakımından önemlidir. Halife Memun zamanında başlamış olan büyük tercüme faaliyetlerinin onun devrinde de devam ettiğine şüphe yoktur. Onun bir özelliği de Hz. Ali evladına karşı müsamahalı davranmış olmasıdır. Halife Vasık’ın ölümüyle birlikte Abbasi devleti gerileme ve çöküş devrine girdi.
İkinci ve Son Dönem Abbasi Halifeleri: Vasık’ tan sonra 28 Abbasi halifesi daha gelmiştir. Fakat her biri otorite bakımından diğerinden biraz daha zayıflamış hatta bazıları sadece dini kudreti elinde bulundurmuş, siyasi kudreti Türk kumandanlarına devretmek zorunda kalmış-lardır. İmparatorluğun çeşitli ülkelerinde büyük ayaklanmalar imparatorluğun kuvvetini azalt-mış, otoritesini sarsmıştır. Halife Mutazıt devrinde kısmi bir toparlanma olduysa da onun ölü-müyle durum tekrar eski haline dönmüştür. Bu sefer de devlet erkanı arasındaki rekabet hali-feliği yıpratıyordu. Halife Razi bu duruma son vermek için adeta halifelik yetkileriyle donattı-ğı Muhammed b.Raik el-Hazari’yi emir-ül ümera tayin etti. Halife Razi emirül ümerayı büyük selahiyetlerle donattı. Bunların yanı sıra emirül ümera’nın Bağdat’ta para bastırma hakkına da sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan da anlaşıldığı üzere emirül ümera halifenin bütün icrai selahiyetlerini devralmıştır. Abbasi tarihinde hiçkimseye bu derece geniş yetki verilme-miştir. İbn Raik ile başlayan emirül ümeralık kısa sürede devlet erkanı arasında bir rekabet unsuru olmuştur.
Büveyhilerin İdaresi: Halife el-Müti zamanında Büveyhoğollarından Ahmet Bağdat’ı ele geçirdi. Bu tarihten sonra yüz sene Büveyhoğolları hükümdarlık ettiler. Halifelik Abbasilerde kalmakla beraber saltanat Büveyhoğollarına geçmiş, halifeliğin yalnız dini kuvveti kalmıştı. Abbasi halifesi Müstekfi Büveyhilerden Müizzudevle, Ahmet’e emirül ümeralık payesi ver-mek zorunda kaldı. Böylece Abbasi hilafeti şii bir hanedanın baskısı altına girmiş oluyordu. Büveyhilerin Bağdat’a hakim oldukları bir asırdan fazla zaman içinde halifeler onların kukla-ları durumuna düştüler. Buna karşı Büveyhliler merkezi hükümetin meşruiyet kaynağı ve dini lider olarak Abbasi halifelerini başta tuttular. 11.yy.ın ortalarında Büveyhliler güçlerini kay-bettiler. Bu dönemde Arslan el- Besasiri Bağdat’a hakim olarak hutbeyi Fatimi halifesi adına okutmaya başladı. Abbasi hilafetinin resmen ortadan kaldırılmaya teşebbüs edildiği bir sırada İran’da yeni bir güç ortaya çıkmıştı. Bu güç sünni inancı benimseyen Selçuklular idi. Arslan el- Besasiri’nin hutbeyi Fatimi halifesine okutması Selçukluları harekete geçirdi. Selçuklu sul-tanı Tuğrul Bey Bağdat’ı Arslan el-Besasiri’den kurtardı ve halifeye dini itibarını iade etti. Yarım asır kadar halifeler Selçukluların siyasi hakimiyetleri altına varlıklarını devam ettirdiler Selçuklu imparatorluğunun son yıllarına doğru Abbasi halifeleri gene bağımsız olma gayretini gösterdiler. Halife el- Muktefi bir hükümdar gibi hareket etmeye başladı. Bunun üzerine Selçuklu hükümdarı Bağdat önlerine geldi, fakat netice alamadı.
Abbasi İmparatorluğunun Yıkılması: Emevi hanedanı zamanında islam imparatorluğu tarihin en büyük imparatorluklarının başında yer alıyordu. Ancak o zamanın şartları göz önüne alına-cak olursa bu kadar geniş bir imparatorluğu ayakta tutmanın kolay olmayacağı kendiliğinden ortaya çıkar. Nitekim Abbasilerin iktidara geldiği ilk yıllardan itibaren kopmalar başladı. Dokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru halifenin maddi nüfusu Bağdat ve çevresine münhasır olmuştu. Onuncu yüzyılın ortalarına doğru Büveyhlilerin idaresine giren Abbasiler bir asır kadar onların idaresinde kalmışlar, bir ara Fatimi tehlikesine maruz kalan Abbasiler Selçuklu-ların imdada yetişmesiyle dini otoriteyi tekrar ele geçirmişlerdir. Yarım asır kadar da Selçuklu sultanlarının tahakkümü altında yaşamışlardır. Selçuklu imparatorluğunun dağılması sırasında Hazar’ın doğusunda büyük ve kudretli bir Türk devleti olarak ortaya çıkan Harzemşahlar Abbasileri tehdite başlamışlardı. Daha doğuda Cengiz Han Büyük Moğol İmparatorluğunu kurmuş, oğulları batıya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Abbasilerin son ve 37. halifesi olan el-Mustasım zamanında Cengiz Hanın torunu Hulagü Han büyük bir Moğol ordusuyla Irak’ı fethe başladı. Hülagü Bağdat önlerine geldi. Bağdatlılar daha önce Moğolların eline geçen şehirlerinin akibetlerini bildikleri için var güçleriyle Bağdat’ı savundular. Ancak şehir Moğol-lara karşı koyacak güçte değildi. Çaresiz kalan halife devlet erkanıyla birlikte teslim olmak mecburiyetinde kaldı. Beş asırdan beri islam dünyasının baş şehri olan Bağdat tahrip edildi. Kütüphanelerdeki kitaplar yakıldı ve Dicle nehrine atıldı. Moğolların Bağdat’ı işgalleri büyük bir felaket olarak kabul edilmektedir. Bu felaket siyasi sahadan ziyade medeniyet sahasında olmuş ve bu tarihten itibaren islam medeniyeti duraklamaya ve gerilemeye başlamıştır.
Abbasilerde İlim ve Kültür Hayatı: Abbasiler devrinin ilk zamanları islam kültür ve medeni-yetine damgasını vuran çok önemli bir çağdır. İslam dünyasında çeşitli müesseseler ve ilimler bu devirde şekillenmiş zamanla gelişerek modern Avrupa medeniyetinin doğmasında da etkili olmuştur. İslam dünyasında filolojik, dini, sosyal ve tabii ilimler sahasındaki çalışmaların bir kısmı Emeviler devrinde başlamış olmakla birlikte bu çalışmaların sistemli bir şekilde ele alınarak müstakil birer ilim dalı haline getirilmesi Abbasiler devrinde olmuştur. Abbasiler devri Arap dili ve edebiyatı alanındaki çalışmaları bakımından çok verimli geçmiştir. Kur-an tefsirinin sistemli bir şekilde ele alınışı hicri ikinci yüzyılın başına rastlar. Tefsir ilmi bu yüz-yılın ikinci yarısından itibaren ilk meyvelerini vermeye başlamıştır. Fıkıh, kelam ve hadis ilimlerinde Abbasiler devrinde sistemleştirilmiş ve geliştirilmiş, müstakil ilim dalları olarak ortaya çıkmıştır.
Tolunoğolları Devleti: Devletin kurucusu Ahmet b. Tolun Bağdat’ta dünyaya gelmiş ve çok iyi bir şekilde yetişmişti. Bazı ufak hadiseler onun ne derece olgun, cesur ve itimada şayan olduğunu gösterdi. Bağdat’ta hakimiyeti ellerinde tutan Türk emirlerini nimetlerden azami derecede istifade etmek ve aleyhlerine gerçekleşecek herhangi bir hareketten vaktinde haber-dar olmak amacıyla tayin edildikleri büyük valiliklere bizzat gitmeyip bir vekil göndermeleri adet olmuştu. Bu Türk emirlerinden Bayakbak tayin edildiği Mısır’a kendi yerine Ahmet’i gönderdi.İbn Tolun yalnız Fusfat merkez olmak üzere Mısır’a hakim olacaktı. Ahmet b. Tolun Fustat’a geldi. Bayakbak’ın katlinden sonra bütün Mısır Ahmet’in idaresi altına geçmiş oldu. Ahmet Mısır’da nüfuzunu kuvvetli bir şekilde yerleştirebilmek için birçok engel aşmak mec-buriyetinde kaldı. Mısır’ın idari ve mali selahiyetleri çok kez birbirinden ayrı idi ve Ahmet Mısır’a geldiğinde Mısır maliyesi Bağdat nezlinde büyük itibara sahip olan İbn Mudabbir’in elinde bulunuyordu. Mudabbir, Ahmet’in istiklal peşinde koştuğu ve isyan hazırlığında bulun-duğunu Bağdat’a bildirdi. Bunu duyan Ahmet Mudabbir’i hapsetti. Zevk ve sefasına düşkün bir adam olan Mutemit idareyi yaşlı veziri Ubeydullah b. Yahya ile kardeşi el-Muvaffak’a vermiş ülkesini idari bakımdan ikiye bölerek şark tarflarını kardeşine garp tarflarını da oğlu el-Mufavvız el-Allah Caferi’ye bırakmıştı. Ahmet’in karşılaştığı çok tehlikeli ve kendisini en fazla üzen hadise büyük ümitler bağladığı oğlu Abbas’ın kendisinin Mısır’da bulunmadığı bir sırada isyan etmesidir. Abbas babasının üzerine yürüdüğünü duyunca hazineleri ve 800 süvari ile on bin zenci piyadeden oluşan orduyu alarak Mısır’dan ayrıldı. Parayla berberilerden de asker elde etmeyi düşündü. Fakat buralarda kötü muamelesiyle tutunamadı ve babasının gön-derdiği orduya mağlup olarak zindana atıldı. Tarsus’ta çıkan bir isyanı bastırmak üzere bizzat sefere çıkan Ahmet burada hastalanarak Mısır’a geri döndü ve bir müddet sonra da öldü. Ahmet şuurlu ve memleketinin hayrına olan idaresiyle nam yapmış büyük bir hükümdardır. Adil, cömert ve çok cesur idi. Mütevazi olmasına rağmen muhaliflerine ve asilere karşı çok sertti. Memleketin ihtiyaçlarını tayin hususunda takdire şayan bir görüşe sahip olup devlet işlerini bizzat yapardı. Zamanı ilim ve irfan, imar ve refah devri olmuştur.
Tolunoğollarının Mısır’a Hizmetleri: Mısır’da halifeye kısmen bağlı olarak kurulan ilk müslü-man Türk devleti olan Tolunoğolları zamanında her bakımdan gerilemeye yüz tutan bu ülkede yeniden bir canlanma ve ilerleme devri açıldı. Ahmet b. Tolun Mısır’ın refahının birinci dere-cede ziraate bağlı olduğunu anlamış ve bu hususta gerekeni yapmaktan geri kalmamıştır. Nitekim su yollarının ıslahı yanında yeni su yolları ve kemerleri inşaa ettirmişti. İbn Tolun devrinde ticaret de fevkalade gelişmişti. Tolunlar devrinde Mısır, sanat ve sanayi bakımından da bir inkışaf kaydetmiş ve bilhassa mensucat sanayinde çok ilerlemiştir. Ahmet Mısır’da amme hizmetlerine mahsus mühim hizmetlerde bulundu. Burada muhteşem bir saray ve ismi ile anılan muazzam bir cami yaptırdı. Ayrıca el-Katai adı verilen bir şehir kurdurdu.
İhşidiler Devleti: İhşidiler devletinin kuruluşu da bir bakıma Tolunoğolları devletinin kurulu-şuna benzer. Sülalenin kurucusu Muhammed b. Tuğc istiklalini ilan ettikten sonra kendisinse halife el-Razi billah İhşid lakabını verdi.İhşid eski Fergana hükümdarlarının ünvanı idi. “şahlar yahı” ya da “kul” manasında olup ihtimal bu ikincisi Abd Allah’ın halifelerin şeref unvanı olması gibi aynı tarzda kullanılmıştır.Esasen İhşid’in babası ve büyükbabası halifelerin mahiyetinde bulunmuşlardı. Mısır’ın karışık ahvalini yerine koyduktan sonra yeni mevkiini kudretli emir Muhammed b. Raik’e karşı müdafaa etmek zorunda kaldı. İbn Raik Mısır kapı-larına kadar ilerledi. Fakat sonra Ramla’ya kadar olan bölgeyi Cizye karşılığında İhşid’e bıraktı. İhşid 5 sene sonra yeni güçlüklerle karşılaştı ve Allacun’da iki emir arasındaki kati neticeye varamayan bir Raik Sıhriyet peyda ederek barıştılar. İhşid senelik yüz kırk bin dinar cizye verdi. İbn Raik’in ölümünden sonra İhşid’e Hamdani ailesinden yeni bir rakip ortaya çıktı. Lakin İhşid bu sırada kudretinin zirvesine ulaşmış, çıkan mücadeleye iştirak etti. Halife el- Muttaki ile karşılaştı ve halifenin Bağdat’ta hüküm süren Tuzun isimli Türk emirül ümera-sıyla yapmakta olduğu savaşa katılarak mukadderatını onun mukadderatıyla birleştirmeyi düşündü ve Mısıra döndü.Bu mücadele neticesinde Şam cizye karşılığında İhşid’in idaresinde kaldı. İhşid 334 yılları sonlarında öldü. Yerine oğullarından ikisi geçtiyse de bunlar hükümdar gölgesinden ibaret kaldılar.Asıl hakimiyet Kafur isimli Habeş bir hadımın elinde bulunuyordu İhşid’in ikinci oğlu öldükten sonra halife Mısır valiliğini resmen Kafur’a verdi. Kafur Mısır ile Suriye’ yi Hamdanilere karşı başarıyla müdafaa etti. Kafur’un ölümünden sonra sülale sarsılmış idi. Mısır ile Suriye kemale ermiş bir meyve gibi Afrika’nın kuzeyinden gelen Fati-milerin eline düştü. İhşid ile Kafur muhakkak ki önemli şahsiyetlerdi. İhşid çok kuvvetli fakat korkak bir insan olarak vasıflandırılır. Onun hükümdarlığı sırasında kimse malına sahip olaca-ğından emin değildi. Fakat hakkında anlatılan şeyler arasında ona şan ve şeref verecek mahi-yette olanlar da vardır.Kafur şüphesiz ondan daha önemli idi.Yüzü son derece çirkin olmasına rağmen alelade zenci bir köle iken sırf zekası sayesinde devletin iktidarını elde etmiştir ki bu o devirde bile eşsiz bir yükseliştir.Her iki hükümdar da devirlerinin edebi zevkini geliştirmeye gayret ettiler. Sülale tesis etmiş olan valiler üzerinde ismen hakimiyet elde etmek için Abbasi ve Fatımi halifeleri arasındaki mücadele İhşidiler devrinde başlar. İhşidiler Fatımileri tanımak şıkkını ciddi olarak düşünmüşler fakat sonradan Abbasilere sadık kalmışlardır. Çünkü herşeye rağmen onların nüfuzu çok büyük idi.
Sonuç ve Değerlendirme: İslamiyetin zuhurundan önce bütün dünya insanları bir boşluğun ve karışıklığın içinde bulunuyordu. Sadece putperestlik değil, hristiyan ve yahudi dinine mensup olanlar da dinlerinin özünden ayrılarak bir sapıklığın içine girmişlerdi. Bütün dünyada olduğu gibi islamiyetin doğduğu sırada Arabistan yarımadası da karanlık bir cahiliye devri yaşamak-taydı. Gençliğinde üstün bir ahlak timsali olan ve hiçbir zaman putlara tapmayan Hz. Muham-med(S.A.V) risaletinden sonra bütün gücünü insanlığı doğru yola çevirmek için harcadı. Bunu yaparken pekçok zorluğu aşmak zorunda kaldı.Sonunda zafer islamiyetin oldu ve Hz.Muham-med (S.A.V) daha önce bir birlik fikrinden mahrum olan bu insanları bir islam devletinin bay-rağı altında topladı. Vefatının ardından insanları her zaman dünya ve ahiret huzuruna kavuştu-racak olan iki büyük rehber bıraktı. Bunlardan biri Kur’an-ı Kerim ve peygamberlerinin sünneti idi. Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman ve Hz. Ali onun ardından islam toplumunun en mükemmel rehberi oldular.İslamiyetin sınırları Arabistan yarımadasının dışına çıktı.Tarihçiler yaklaşık 30 yılı bulan bu döneme Hulafa-i Raşidin devri adı verdiler. Bu gün ideal islam top-lumu denilince o dönemin sosyal yapısı akla gelmektedir. Emeviler islamiyetin sınırlarını en yüksek noktaya ulaştırdılar ve islam imparatorluğunun hakiki kurucusu oldular. Fakat devirle-rinde halifelik müessesesi dini bir makam olmaktan çıkarak dünyevi bir hükümdarlık şekline girdi. Yaptıkları bir dizi siyasi hatalarla kendi feci sonlarını hazırladılar. Emevilerin ardından iktidara gelen Abbasiler Emevilerin temsil ettiği mülk devlet yerine dine dayalı bir devletin kurucusu ve gerçek halifelik idealini temsil eden kimseler olarak karşılandılar. Abbasiler en parlak zamanlarını Harun Er Reşid zamanında yaşadılar. Fakat Emevilerden miras aldıkları islam devletinin sınırları çok büyüktü ve daha Abbasilerin iktidara geldikleri devirde kopma-lar başlamıştı. Abbasilerin gücünü kaybettiği son dönemlerde bir Türk hanedanı olan Selçuk-lular yarım asırlık bir devirde islam aleminin önderi oldular. Selçukluların inkırazından sonra ortaya çıkan ve yine bir Türk hanedanı olan Osmanoğolları devleti islam aleminin önderliğini üzerine aldılar. Yaptıkları fetihlerde islamiyetin sınırlarını daha da genişlettiler ve islam tarihine en samimi müslümanlar olarak geçtiler.
HZ. ALİ’YE BİAT EDİLMESİ
Hz. Osman şehid edilince Ümeyye soyuna mensup olanlar Medine’den süratle uzaklaştı ve böylece şehir bütünüyle isyancıların hakimiyetine girdi. Hz.Peygamberin ashabının birçoğu da Medine dışındaydı. Şehir tam bir kargaşa içindeydi. İsyancılara göre halife Hz. Ali olmalıydı. Halifeliği ona teklif ettiler.
Daha sonra Abdullah b.Ömer, Sa’d b.Ebu Vakkas, Muğire b.Şube, Muhammed b.Mesleme ve Usame b.Zeyd’in de aralarında bulunduğu ashap mescidde toplanarak yeni halife seçimine gittiler. Ali b. Ebu Talip kendisine yapılan hilafet teklifini, orada bulunan Talha ve Zübeyr’e yöneltti. Fakat ısrar üzerine biatı kabul etti.
HZ. ALİ DEVRİ
Hz. Ali, hicretten 22 yıl önce doğdu. Babası Peygamberimizin amcası Ebu Talip annesi Fatıma Binti Esed b.Haşimdir.Ebu Talibin küçük oğludur. Mekke’deki kıtlık üzerine Hz. Peygamber amcasının yükünü hafifletmek için Onu yanına aldı. 5 yaşından hicrete kadar onu himaye etti. Hz. Muhammed’in Peygamberliğine ilk iman edenlerdendir.
Hz. Muhammed, kızı Fatıma’yı Hz. Ali’ye verdi. Hz. Ali’ye “Ebu Turab” lakabı verildi. Hz. Ali tüm gazve ve seriyyelere katıldı, Ancak Tebük gazvesinde Hz. Muhammed’e vekaleten Medine’de kaldı. Hz. Ali Hz. Peygambere Vahiy katipliği yaptı ve Hudeybiye antlaşmasını da o yazdı. Hz. Ali, üç halife devrinde idare ve askeri hiçbir görevde bulunmadı. Sadece Halife Ömer’in seyehati sırasında Medine’de askeri vali olarak kaldı ve dini ilimlerle uğraştı. Hz. Ömer ölünce Hz. Ali kendisinin halife olacağını düşündü. Fakat HZ. Osman halife olunca da ona biat etti. Hz. Ali Hz. Osman’ı şer’i cezaların uygulanmaması sebebiyle Kur’an ve Sünnetten uzaklaşmakla suçladı. Hz.Ali, Talha ve Zübeyr’in Halifeyi tenkit etmeleri Mısır, Basra ve Kufe’den Medine’ye gelen isyancıları cesaretlendirdi.
İsyancılar bu üç sahabeye halifelik teklif etti. Ancak sahabeler teklifi kabul etmedi. Hz. Ali, Hz.Osman’ı kurtarmak için sonuna kadar uğraştı. Hz. Ali, Hz. Osman ölünce 5 günlük bir tereddütten sonra halifelik teklifini kabul etti. (24 Haziran 656-5 Zilhicce Cuma) Biat merasimi Hz. Peygamberin mescidin de yapıldı.
HZ. ALİ DEVRİ FAALİYETLERİ
Hz. Ali’nin kısa süren hilafeti kendisine yapılan muhalefet ve iç savaşlarla doludur.
En önemli sorun, Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılmasıydı. Ancak ortada belirli bir katil yoktu. Onlarca kişi “Osman’ı biz öldürdük” diyordu. Hz. Ali, Hz. Osman’ın katillerini cezalandırmayı gönulden istiyordu. Ancak olayların yatışması gerekiyordu. Çünkü Hz. Ali’ye yalnız Medine’de biat edilmişti. Şam valisi Muaviye biat için gelen elçilere Hz. Ali’nin, Hz. Osman’ın katilleriyle işbirliği içinde olduğunu idda ederek biatı reddetti.
HZ. ALİ’NİN İLK İCRAATI
Hz. Ali ilk iş olarak, Hz. Osman’nın vilayetlerdeki valilerini değiştirmeyi tercih etti. Oysa Muğire b. Şube ile Abdullah b. Abbas bu uygulamanın kötü sonuç vereceği kanaatindeydi
Yeni valiler şunlardı. Osman b. Huneyf (Basra), Umre b. Şinab (Kufe), Ubeydullah b. Abbas (Yemen), Kays b. Ubade (Mısır), Sehl b. Hunyf (Şam)
Sehl, Şam’a yola çıktı. Tebük’te bir öncü grupla karşılaştı. Öncü grup onu şehre sokmadı.
Kays b. Sa’d, Mısır’a vardığında Mısır halkı ikiye ayrıldı. Bir grup ona katıldı, bir grup tarafsız kalıp Hırtebi’ye çekildi.
Basra valisi Osman b.Hunyf te de aynı durum vardı.
Şıhab, Kufe’ye giderken kendisini Zubale’de Tüleyha b. Huveylid karşıladı. Şıhab, tehdit edilince geri döndü.
Valilerden yalnız Ubeydullah b. Abbas serbestçe Yemen’e gitti ve Hz. Ali adına çeşitli vergiler topladı.
HZ. ALİ’NİN MUHALİFLERİ
Şam Valisi Muaviye, Hz. Ali’ye biat etmedi. Çünkü Hz. Ali’nin, Hz.Osman’ın katilleriyle işbirliği yaptığını düşünüyordu. Hatta Hz. Ali’nin katillerini cezalandırmak için hiçbirşey yapmadığını ve katilleri ordusnda barındırdığını düşünüyordu. Hz. Ali, Muaviye’yi valilikten azlederek onu iyice karşısına aldı. Bu, Hz. Ali hakkındaki ithamları daha da kuvvetlendirdi. Muaviye Hz. Osman ve Hz. Ömer devirlerinden beri Şam’da valilik yaptığından halk ve ordu ona gönülden bağlıydı.
Hz. Osman’ın ölümünden üç ay sonra Muaviye, halifeliğini ilan etmeye karar verdi. Bu amaçla Medine’ye bir elçi gönderdi. Bunun üzerine Hz. Ali meseleyi savaş yoluyla çözmeye karar verdi. Medineliler Ziyad b. Hanzala’yı Hz.Ali’ye gönderdiler. Ziyad, meseleyi barış yoluyla çözmeyi teklif ettiysede Hz. Ali kararından dönmedi.
HZ. AİŞE VE TARAFTARLARININ BASRA’YA GİRİŞLERİ
Hz. Ali’nin karşısına Muaviye meselesinden daha büyük bir mesele çıktı. Bu da Hz. Ali’ye biat edildiğini ve Hz.Osman’nın öldürüldüğünü öğrenen Hz. Aişenin suçluları cezalandırmak için Mesci-di Harem de yaptığı konuşmayla paymı teşvik etmesiydi,
Mekke valisi Abdullah b. Hadrani, Talha, Zübeyr Basra’dan gelen Abdullah b. Amir ve Yemen’den gelen Ya’lab b. Umeyye toplanıp Basra’ya gitmeye ve Hz. Osman’ın katline katılanları cezalandırmak konusunda görüş birliğine vardılar ve Basra’ya girdiler. Hz. Ali’nin Basra valisi Osman b. Huneyf ‘ti. Talha ve Zübeyr kendilerine biat edilmesini ve Osman’ın görevi bırakmasını istediler. Osman bunu reddedince onu tutukladılar. Fakat Hz. Aişe Basra’dan uzaklaşması şartı ile serbest bırakılmasına izin verdi. Ayrıca Basra’da Hz.Osman’ın katline katılan birçok kişiyi öldürdüler.
CEMEL VAKASI (H.36-M.656)
Hz. Ali, Hz. Aişe ve taraftarlarının Basra’ya girmesine engel olamadığından barış için Ka’ka b. Amr’ı Hz. Aişe’ye gönderdi. Ka’ka, Hz. Aişe,Talha ve Zübeyr ile görüştü. Ka’ka Hz. Aişe ve taraftarlarını biate ve itate davet etti ve Hz.Aişe sulha razı oldu. Bunun üzerine Hz. Ali, halkı sulha hazırladı ve yola çıktı. Hz. Ali “Hz. Osman’ın katilleri bizimle gelmesin dedi”.
Ordu içinde Abdullah b. Şebe, Malik b. El-Eşter ve Adıy b. Hatemi de vardı. Bunlar Hz. Osman’ın katlinde baş rol oynamıştı. Dolayısıyla bunlar sulha karşıydılar.
Herkes sulhtan çok emindi. Herkes gece istiratine çıktığında Sebeliler sabahın alaca karanlığında sulhu bozacak fitneyi hazırladılar ve iki tarafta savaşa hazırlandı.
Hz. Aişe’nin ordusu ve Hilafet ordusu Basra’daki Hureybe de karşılaştı. (9 Aralık 656) Hz. Aişe devesinin üzerinde hevdecinin içindeydi ve etrafindakiler onu korumaya çalışıyordu. Dolayısıyla “Cemel vakası” denilmiştir. Bu savaş müslümanların gördüğü en korkunç savaştı.
Savaşı hilafet ordusu kazandı.Savaşta birçok müslüman öldü. Ölenler arasında; Talha ve oğlu Muhammed, Zübeyr, Abdurrahman b. Attab b.Esid de vardı. Hz. Alİ ölenleri intiram ile gömdürdü ve 3 gün şehre girmedi. Hz. Aişe’yi 40 güzide kadınla birlikte Medine’ye gönderdi.
Hz. Ali ile Hz. Aişe sonunda sulh yaptı ve Hz. Ali, Hz. Aişe’yi Basra’nın çıkışına kadar uğurladı.
Ordusuna hazinedeki parayı ve savaşta ele geçen mal ve silahı ganimet olarak dağıttı. Şam’a yapmayı düşündüğü seferden sonrada bir o kadar daha vereceğini vaadetti. Basralılardan biat aldı ve Abdullah b. Abbas’ı Basra valisi tayin etti.
SIFFIN SAVAŞI (H.36-M.657)
Hz. Ali, Basra’dan Kufe’ye döndükten sonra Muaviye’yi biata davet etmek için Şam’a bir elçi gönderdi. Fakat Muaviye ve taraftarlarının biat etmeye niyetleri yoktu. Bunun üzerine Hz. Ali meseleyi savaş yoluyla çözmeye karar verdi ve ordusunu Nahile de toplamaya karar verdi. Bunun üzerine Muaviye’de hazırlıklara başladı. İki taraf Rakka’nın güneyinde, Sıffın ovası üzerinde ve Fırat nehrinin batı kıyısında karşılaştı. Hz. Ali 50 bin kişilik Iraklılardan, Muaviye ise Suriyelilerden oluşan ordusuyla geldi. Böylece iki müslüman ordusu Sıffın’da karşı karşıya geldi.
Hz. Ali, Beşir b. Amrel-Ensari, Said b.Kays el-Hadani ve Şebes b. Rebi et Temimi’yi Muaviye’yi biata davet etmesi için gönderdi. Muaviye teklifi sert bir şekilde reddetti ve çekilip gitmesini istedi. Savaş mübareze tarzında küçük grupların çarpışmasıyla başladı. Bu gönülsüz çarpışma haftalarca sürdü. 3 ay süren mücadele “Leyletül Hasır” adıyla ünlendi ve bu 27-28 Temmuz 657 Cuma gecesine kadar sürdü. Son karşılaşmada Malik el Eşter idaresindeki Hz. Ali’nin ordusu zaferi kaanacakken Muaviye’nin kurnaz kumandanı Amr b. As bir harp hilesine başvurdu. Kur-an sayfalarını mızrakların ucuna geçirdi. Muaviye’nin ordusu da “Ey Iraklılar savaşı bırakalım, Kur-an aramızda hakem olsun dedi”. Halife bunun bir hile olduğunu düşündüyse de ordusunun ısrarı üzerine hakem olayını kabul etti.
HAKEM OLAYI (H.37-M.657)
Muaviye’nin hakemi Amr b. As, Hz. Ali’nin hakemi istemediği halde Ebu Musa el Eşari oldu.
Hakemler ilk toplantılarını şubat 658’ de Suriye-Irak yolu üzerindeki Dümetül Cendel’de yaptılar ve Hz.Osman’ın haksız yere öldürüldüğüne dair ilk kararı aldılar. İki hakem 400 şahitle Medine-Şam yolunun tam ortasındaki Azruh’da buluştular. Amr ile Ebu Musa Hz. Ali ile Hz. Muaviye’nin halifelikten azledilerek yerlerine bir şura tarafından halife seçilmesine karar verdiler.
Amr ve Ebu Musa kararı açıklamak için halkın huzuruna çıktılar. Amr, her zaman Ebu Musa’yI öne çıkarıyordu. Yine oyle yaptı. Konuşmaya Ebu Musa başladı ve hem Hz. Ali’yi hem de Muaviye’yi halifelikten azlettiğini açıkladı. Sıra Amr’a geldiğinde Hz. Ali’yi beraber halifelikten aldıklarını yerine de Hz. Muaviye’yi getirdiklerini açıkladı. Ebu Musa itiraz ettiyse de iş işten geçmişti.
Muaviye’nin kendisini halife görmek isteyen büyük bir ordusu vardı. Bu onun halife olma ümidini artırıyordu.
HARİCİLER
Sıffın savaşından sonra hakemlerin belirlenmesiyle halifenin ordusundaki Temimliler hakem olayna karşı çıktılar. Hz. Ali’nin hakem tayin etmek suretiyle işlediği hatadan tövbe etmesini ve Kur-an’ın buyruklarına uyarak isyancılarla savaşmasını istediler. Hz. Ali Kur-an’nın hükmüne göre bu anlaşmayı bozamayacağını bildirdi. Bunun üzerine bu zümre “hüküm vermek ancak Allah’a aittir” diyerek Abdullah b.Vehb Rasibi’nin başkanlığında 4 bin kişilik bir kuvvetle ayaklandılar.Hariciler denilen bu grup halifenin ordusuyla Kufe’ye donmeyip Nehrevan’a gittiler.
Demetül Cendel’deki toplantıdan sonra Hz. Ali tekrar Muaviye ile savaşa hazırlandı. Fakat Nehrevan’daki haricileri ikna edemedi. Haricilerin zalimce davranışları üzerine (Abdullah b. Habbab ve hamile karısının öldürülmesi) Hz. Ali önce haricileri ortadan kaldırmaya karar verdi.
17 temmuz 658’deki savaşta haricilerin tamamına yakını hayatını kaybetti. Yalnız 10 kişi kurtulabildi. Bu muharebeye Vak’at al Nahr denilir. Hariciler Abbasiler devrine kadar çeşitli adlarla birçok kez ayaklandılar.
HZ. ALİ DEVRİNDEKİ DİĞER OLAYLAR VE SONUÇLARI
Hz. Ali Hariciler ile yapılan savaşı kazanınca halka derhal düşmana yönelin dedi. Ancak ordu Emirel Mümin’in (Hz. Ali) savaşma teklifini redderek ordudan ayrıldı. Hz. Ali Kufe’ye döndü. Hz. Ali Şam seferi konusunda ordusunu ikna etmek istediyse de başarılı olamadı. Durum böyleyken Şamlılar, Muaviye’ye gönülden bağlıydılar. Hakem olayından sonra Muaviye’ye halife olarak biat ettiler.
Muaviye, Mısır’ı ele geçirmek istiyordu. Çünkü Mısır, askeri için önemli bir erzak kaynağıydı. O, Amr b. As komutasında 6 bin kişilik orduyu Mısır’a gönderdi. Osmaniye halkı Amr ile anlaştı. Hz. Osman’ın öldürülmesiyle Mısırlılardan bir bölük Harputi’ye gitmişti. Bunların başında Mesleme b. Muhalled vardı. Amr, Mısır valisi Muhammed b. Ebu Bekr’e Mısır’ı terk etmesini söyledi. Muhammed, Hz. Ali’den yardım istedi. Amr, Mısır’a ilerlerken Kınane b. Bişr komutasında bir ordu gönderdi. Ancak Şam ordusunun develerini ve Mısır halkının desteğini hesaplamamıştı. Muhammed’in ordusu savaşı kaybetti. Muhammed öldürüldü. Hz. Ali’nin Mısır’a gönderdiği 2 bin kişilik ordu, hezimeti duyunca geri döndü.
Muaviye Mısırı ele geçirdi. Hz. Ali’yi tamamen çökertmek için birlikler gönderdi. Numan b. Bişr’i Aynı Temir’e gönderdi. Orada Hz. Ali adına Malik b. Ka’b vardı. Malik, Hz. Ali’den yardım istediyse de netice alamadı.
Muaviye 6 bin kişilik bir orduyu da Hıt, Anbar ve Medain’e gönderdi. Muaviye ordusu buraları da yağmalayıp geri döndüler. Muaviye, Abdullah b. Misade’yi de Teyma’ya gönderdi ve oradan Mekke ve Medine’ye gelmesini emretti.
Hz. Ali, ona karşı Museyyeb b. Neciyye liderliğinde bir ordu gönderdi. Museyyeb savaş sırasında Abdullah b. Misade’nin kaçış yolunu kolaylaştırdı ve peşlerine düşmedi. Dolayısıyla hile ve aldatma ile itham edildi.
Muaviye, Dahhak b. Kays’ı da Basra’ya gönderdi. Bişr b. Ebi Ertah’ı da 3 bin kişilik orduyla Yemen ve Hicaz’a gönderdi. Bişr, Medine’ye yürüdü. Medine halkı Muaviye’ye biat etti. Mekke’ye gittiğinde Mekke halkı da Muaviye’ye biat etti. Yemen’i de istila etti.
HZ. ALİ’NİN ŞEHİD EDİLMESİ
24 Ocak 661’de Hz. Ali Kufe’de camiye giderken zehirli bir kılıçla alnından yaralandı. Bunu yapan kişi Hz.Ali’nin arkadaşlarından Nehrevan intikamını almak isteyen Abdurahman b. Mülcem di. Esasen ibn Mülcem İslam dünyasını karıştıran iç unsur olan Ali, Muaviye, Amr b. As’tan kurtarmak için yemin eden üç suikastçiden biriydi.
Suikastçilerden Berk b. Abdullah aynı gün Muaviye’yi yaraladı. Fakat öldüremedi. 3. suikastçi de aynı gün Amr b. As’ı öldürmek istedi. Fakat onu şahsen tanımadığı için başkasını öldürdü.
Hz. Ali aldığı yaradan kurtulamayarak 26 ocak 661’de (19 Ramazan 40) öldü ve Kufe’de defnedildi.
HZ. ALİ’NİN ŞAHSİYETİ
“Ebu Turab”, “el-Murtaza” ve “Esedullahi Galip” gibi lakapları vardı. Çocukluğunda puta tapmadığı için ‘Kerremetullahu vecheh’ dua cümlesiyle anıldı. Kur-an ve sünneti çok iyi bilirdi. Bedir savaşında Peygamberimizin kendisine verdiği Zülfükar kılıcı; orta çaş İslam aleminde yapılan kılıçların gövdesine yazılan “Zul Fekardan gayrısı kılıç değildir. Ali’den başka bahadır olmaz” beyitiyle ölümsüz hale getirildi.
İslam tasavvufunda ve Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Hz. Ali devrini tam anlamıyla belirtmek çok güçtür. Çünkü bu devirle ilgili farklı rivayetler mevcuttur. Şii kaynakları, Hz. Ali’yi insan üstü değerlerle donatırlar. Onlara göre Hz Ali, “Veliyullah” (Allah’ın Dostu) tır
Şiiler, Hz. Ali’nin Necef’teki kabrini ziyaret dergahı haline getirmiştir. Sünnilikten ayrılarak Şii Mezhebini kurmuştur.
HZ. HASAN’IN HALİFE SEÇİLMESİ (H.40-M.661)
Hz. Ali’nin ordusu Hz. Ali’nin vefatında sonra oğlu Hasan’a biat ettiler. Ancak Hz. Hasan güçlü bir düşman ve güzenilmez bir orduya sahipti. Eğer Halifeliğini kabul ettirmeye çalışırsa yine savaş olacak ve kan dökülecekti. Dolayısıyla Muaviye ile barış yapmak istedi. Muaviye’ye mektup yazarak kendisine biat etmek istedğini belirtti. Hicri 41’de Kufe’yi Muaviye’ye teslim etti. Müslümanlar bu yıla “Birlik yılı” adını verdiler.
Tarihçiler 30 yıl süren ve Peygamberimizin vefatıyla başlayıp Hz. Hasan’la biten bu döneme “Hulefa-ı Reşidin Dönemi” dedi.
EMEVİLER DEVRİ (661-750)
Muaviye b. Ebu Sufyan, Beni Ümeyye ailesinin asıl koluna mensup bulunduğundan bu hanedana “Emevi” adı verildi. Hatta 2, Muaviye’nin ölümü ile Hilafet bu koldan diğer bir kolun reisi olan Mervan b. el-Hakem’e geçtiği halde hanedan yine bu adı taşıdı. Bu devrin Halifeleri şunlardır.
1)Muaviye b. Ebu Sufyan 661-680
2)Yezid b. Muaviye 680-683
3)Muaviye b. Yezid 682-684
4)Mervan b. el Hakem 684-685
5)Abdel-Melik b. Mesvan 685-705
6)Süleyman b. Abdulmelik 705-717
7)Ömer b. Abdülaziz b. Mervan 717-720
8)Yezid b. Abdülmelik 720-724
9)Hişam b. Abdulmelik 724-743
10)El-Velid b. Yezid 743-744
11)Yezid b. el-Velid b. Abdülmelik 744
12)İbrahim b. el-Velid b. Abdulmelik 744
13)Mervan b. Muhammed b. Mervan 744-750
MUAVİYE DEVRİ (661-680)
Hz. Hasan’ın çekilmesiyle Muaviye halife ve Müminlerin Emiri oldu. Böylece Şam, İslam devletinin merkezi oldu.
Muaviye halife olduğunda islam toplumu üç farklı gruba ayrıldı.
1)Suriye ve diğer bölgelerdeki Umeyye oğullarının taraftarları.
2)Hz. Ali taraftarları (Hz. Ali neslini halifeliğe daha layık görüyorlardı. Irak’ta ve Mısır da bulunuyorlardı.)
3)Hariciler (her iki gruba da karışıydılar. Muhaliflerin dinden çıktıklarını idda ediyorlardı.)
Muaviye iç istikrarı sağlamayı hedefledi. En büyük endişesi Haricilerdi. Muaviye’ye Kufe’de biat edildiğinde 500 kişilik harici grubu biata katılmadı. Muaviye’nin gönderdiği Suriye ordusunu harciler bozguna uğrattı. Bunun üzerine Muaviye Harici meselesini Kufe’lilere devretti ve onlara “bu sorunu halletmsseniz size aman yoktur” dedi. Böylece Kufe halkı ile hariciler arasında mücadele başladı. Fakat Hariciler yenilemedi. Çeşitli bölgelere dağılarak Irak şehirlerini tehdide devam ettiler. Muaviye, Irak bölgesine akıllı ve güçlü valiler göndererek sukuneti sağladı.
MUAVİYE DEVRİ FETİHLERİ
Muaviye insanları idare etmekte usta idi. Suriye valiliğini 20 yıl elinde tutarak çok güçlü bir ordu oluşturdu. Muaviye devrinde İslam fetihleriyle sınırlar çok genişledi.
Muaviye devrinde yapılan fetihler doğuda Horasan, Maveraünnehr ve Sistan, batıda Kuzey Afrika, kuzeyde Anadolu istikamaetinde genişledi.
667’de Horosan valisi Hakem b. Ömer komutasındaki İslam kuvvetleri Tohoristan’da Türklerle mücadele ettiler. Ceyhun’u geçerek Çağanyan’a kadar ilerlediler. 671’de Horasan valisi Rebi b. Ziyad Belhi zaptetti ve Eftalit ordusunu mağlup etti. 674’de Ubeydullah b. Ziyad’ın ordusu Maveraunnehir’e girdi ve Buhara’ya yürüdü. Beykent’i ele geçirdi. Buhara’da Kabae Hatun hüküm sürmekteydi. Onunla vergi vermek koşuluyla barış yapıldı. 676’da Sait b. Osman b. Affan Ceyhun’u geçerek Semerkand’a saldırdı. Semerkand’ı kuşattı ve vergiye bağladı. Dönüşte önemli ticaret merkezi Tirmiz’i fethetti.
Muaviye devri fetihleri ağırlıklı olarak Anodolu’ya yönelikti. Muaviye Anadolu’da Bizans ülkelerine karşı yıllık bir gaza (kutsal savaş) sistemi kurdu. Kuzeydoğu sınırları boyunca bir hat yaptırdı. Bu mevkilere askeri garnizonlar kurdu. Buraya yerleştirilen askerler Bizans’a akınlar düzenleyerek Bizans’ı zayıf düşürdü.
DENİZ SEFERLERİ
Bizans’ın yalnız karadan fethedilemeyeceğini anlayan Muaviye donanmanın önemini kavradı ve o zamana kadar müslümanların sahip olabildiği en büyük donanmayı yaptırdı. 669’da donanmayı ve orduyu oğlu Yezid komutasında İstanbul’a sevketti. Yezid, İstanbul’u kuşattı ve itibarını artırdı.
Hz. Muhammed’in sancaktarı Ebu Eyyubü’l Ensari burada şehit düştü. Konstantinopolis’in surları yanına gömüldü.
İlk İstanbul kuşatması sonuç vermedi. Muaviye, 674’de yeni bir donanma göndererek İstanbul’u kuşattı. Bu kuşatma 7 yıl sürdü. Bizamslılar sıvı ateşi ilk kez bu kuşatma sırasında kullandı. (Grek ateşi) Müslümanların birçok gemsi yandı. Bu savaşla Doğu Avrupa’da Müslüman ordularına karşı büyük bir korku yerleşti. Bıundan başka bir kazanç sağlamadı.
MUAVİYE İDARESİNİN ÖZELLİKLERİ
Muaviye, merkeziyetçi bir idare kurdu. “Şehler Meclisi” adlı danışma organı kurdu. Eyaletletlerde valilere birer danışma organı kurdurdu. İlk muhafız birliğini kuran halife de Muaviye’dir. Bir Haricinin kendisini öldürmek istemesinden sonra böyle bir tedbire başvurdu. Posta teşkilatı kuruldu. Çeşitli şehirlere giden yollar duraklara ayrıldı. Her durak için posta hayvanları tahsis edildi
Muaviye, iyi bir teşkilatçı ve usta bir tabiyeci idi. İnsanların zaaflarından faydalanırdı. Çözülmekte olan İslam otoritesini tekrar kurup Arapları hakim millet haline getirdi. Ancak büyük Halifelerin sahip olduğu faziletlere ve manevi güce sahip değildi. O, Hz. Ali’yi halka karşı tenkit ederdi. Onun devri, maddi açıdan bolluk ve refah içindeyse de manevi açıdan yaralarla doludur.
Halifelik, adalet ve imanlık müessesesi olmaktan çıktı ve iktidar organı haline geldi.
MUAVİYE’NİN EN BÜYÜK HATASI
Muaviye’nin en büyük hatası oğlu Yezid’i kendine halef seçmesi ve veliaht ilan etmesidir.
Muaviye H.56’da Kufe valisi Mugire b. Şabe’nin teşvikiyle oğlu Yezid’i veliaht yaptı. Suriye ve Irak halkı Yezid’e biat etti. Fakat Hicazlılar Yezid’e biat etmedi. Yezid’in halifeliğine karşı çıkan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin, Zübeyr ve Abdullah b. Amr idi. Bu üçü onaylamadıkları için halk da onaylamadı. Muaviye, her üçünüde ikna edemeyince onları öldürmekle tehdit etti. Mekke’de mimbere çıkıp bunların biatı kabul ettiğini kendilerinin de biat etmelerini söyledi. Halk da Yezid’e biat etti. Fakat Muaviye’nin bu emrivakisi oğlu Yezid devrinde birçok olaya sebep oldu.
YEZİD B. MUAVİYE (680-683)
Muaviye, oğlu Yezid’i veliaht ilan etti ve bütün herkesten de biat aldı. 6 ay sonra ölünce Yezid halife oldu.
Yezid gençliğinde kabiliyeliydi. Fakat sonraları zevk hayatına daldı. İslamiyetin ilk zamanlarında böyle bir hayat dine aykırıydı. Halifenin böyle bir hayat sürmesi dinsizlik ve müslümanlara hakaretti. Kufe, çeşitli fikir sahibi insanlarla doluydu. Onlar, Yezid’i istemiyordu.
Medine’deki Hz. Hüseyin, Abdullah b. Amr Abdullah b. Zübeyr‘de Muaviye’nin sağlığında Yezid’e zorla biat verdi. Yezid halife olunca Medine valisine haber saldı ve bu şahısların biat etmesini sağla dedi. Medine valisi Velid b. Utbe, Hüseyin’i çağırdı, Hüseyin, Yezid’e biat etmedi ve Mekke’ye gitti.
KUFE’DEN DAVET
Hz. Hüseyin Mekke’deyken Kufelilerden kendisini oraya davet eden bir mektup geldi. Mektupta, Kufeliler onun oraya giderek mücadeleye başlamasını istiyorlardı. Hüseyin arkadaşı ve taraftarlarının olmadığını, parasızlığını söyledi. Fakat Kufeliler onun arkasında olduklarını bir kere oraya gelirse bütün eyaletin ve İran’ın kendisini destekleyeceğini söylediler.
Hz. Hüseyin, yeğeni Müslim b. Akif’i gerçeği araşyırmak için Kufe’ye gönderdi. Müslim, halk tarafından güzel karşılanınca Hüseyin’e gelmesini tavsiye etti.
KERBELA FACİASI
Hz. Hüseyin 680 Eylül’ünün sonuna doğru Kufe’ye hareket etti. 680 Ekim’inde Fırat ırmağına vardı. Haberi duyan Yezid’in Irak valisi Ubeydullah b. Ziyad Hüseyi’nin üzerine Hur b. Yezid Tamim’i komutasında bir ordu gönderdi. Ancak Hur, Hüseyin’in iyi niyetini anlayınca Onun safına geçti. Ubeydullah, 3 bin kişilik bir orduyla Ömer b. Saad’ı Hüseyin’in üzerine gönderdi. Ömer, Kerbela’da karargah kurdu.
Ubeydullah, Ömer’e Hüseyin’den biat almasını, kabul etmezlerse onları kuşatmasını emretti. Hüseyin biat etmeyince Fırat’tan su içmelerine bile izin verilmedi. Muharrem 61’de Hüseyin ve taraftarlarına saldırdılar. Hz. Hüseyin ve tarafarları vahşice öldürüldü.
Kerbela şehitlerinin başı önce Kufe’ye sonra Şam’a Yezid’e götürüldü. Savaştan sadece Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin ile Hasan ve Ömer kurtuldu.
EMEVİ SALTANATININ SARSILMASI
Bu facia tüm islam dünyasını üzüntüye boğdu. Beni Ümeyye’nin, Hz. Peygamberin ailesine böyle vahşive davranmssı onlara karşı büyük bir düşmanlık yarattı. Emevi devleti temelinden sarsıldı.
Yezid, bu olaylardan rahatsızdı. Hüseyin’in oğlundan af diledi ve Ubeydullah’ın suçlu olduğunu bildirdi. Fakat kimse ona inanmadı. Mekke halkı ayaklandı.
Bu facianın ardından Abdullah b. Zübeyr, halifeliğini ilan etti. Kendini Hicaz ve Güney Arabistan’da kabul ettirdi. Yezid, kumandanı Müslim b. Ukba’yı bir orduyla Hicaz’a gönderdi. Müslim, Abdullah b. Zübeyr’i Medine yakınlarında Harra’da 26 Ağustos 683’te yendi. Yezid’in ordusu Medine’yi yağmaladı. Müslim, Abdullah’ı Mekke’ye doğru takip ederken yolda öldü. Yerine geçen Hüseyin b. Nümeyr Mekke’yi kuşattı. Ancak ele geçiremedi. Bütün bunlar Yezid iktidarını gözden düşürdü.
YEZİD DEVRİ FETİHLERİ
Yezid, Kuzey Afrika’ya tekrar Ukbe b. Nafi’yi vali tayin etti. Ukbe, Bagaya’ya girdi. Buradaki Bizans kuvvetleriyle savaştı ve onları yendi. Zab adlı bölgede birçok fetihler yaptı.
Tança’ya ulaştı. Bu şehirde Julianus adlı Bizans valisi ile karşılaştı. Vali, ona hediyeler sunarak idaresine girmeyi kabul etti. Tence’nin batısındaki Sus-el Aksa’ya yöneldi. Burada da birçok zafer kazanarak Okyanusa kadar ilerledi. Kayrevan yakınındaki Tabna şehrine vardı. Burada ordusunu dağıttı. Tazüh’ya vardı. Fakat Bizanslıların saldırısına uğradı. Kendi ordusundaki bir Berberi reisinin ihanetine uğrayarak kendisi ve bütün ordusu şehit edildi. Berberi reisi Kuseyle, Kayrevan’ı istila etti ve bütün Kuzey Afrika’yı ele geçirdi.
II. MUAVİYE
Yezid, M.683-H.64’de öldü. Oğlu II. Muaviye adıyla onun yerine geçti.
ll. Muaviye, insaflı, dindar, iyiliksever bir gençti. Halife olduğunda 21 yaşındaydı.
Şam, Mısır ve Suriye halkı ll. Muaviye’ye biat etti. Yalnız İbn-i Zübeyr’e biat eden Hicazlılar ve Yemenliler onu tanımadılar. Muaviye’de hilafet hırsı yoktu. Üstelik yaşının küçüklüğü de Halife olmasına engeldi. Dolayısıyla camide halka halifelikten feragat ettiğini bildirdi. 3 ay halifelik yaptı.
Halktan bazıları II. Muaviye’nin yerine kardeşi Halid’in halife olmasını istedi. Filistin emiri Hassan onu destekliyordu. Fakat halkın büyük bir kısmı Emevilerden birinin halife olmasını istemiyordu.
Dolayısıyla Abdullah b. Zübeyr’e biat edenler çoğaldı. Hz. Hüseyinin şehit edilmesinde baş rolü oynayan Ubeydullah, halkı durduramadı. Basra ve Kufe’de ayaklanmalar başladı. Ubeydullah, Şam’a kaçtı. Iraklılar da Zübeyr’e biat etti. Mısır halkı da onu tanıdı. Şam’ın idaresini elinde tutan Dahkak da Zübeyr’i tuttu.
MERVAN (684-685)
Emeviler, Cabiye’de toplanıp halife seçimini görüştüler. Mervan b. Hakem’in halifeliğine karar verildi. (3 Zilkade 64) 22 Haziran 684’te ona biat ettiler. Mervan, Cabiye’den Merce-i Rahid’e gitti. Kelb, Gassen, Sekasek ve Kevn kabileleri Mervan’ın etrafında toplandı. Dahkak, Mervan’la yaptığı savaşta yenildi ve öldürüldü. Mervan, Hımse ve Kınnesrin’i itaat altına aldı. Şam’a itaatı sağlayınca orada ikamet etti. Fakat fazla yaşamadı.
Kendisinde sonra halife olarak oğlu Abdulmelik’i tayin etti. Abdulmelik büyük bir hükümdardı ve oğullarından dördü halife olduğu için kendisine “Hükümdarlar Babası” dendi. Artık Emevi Tarihi “Mervanlar Tarihi’dir”.
ABDÜLMELİK B. MERVAN (685-705)
Abdülmelik, babasının vasiyetiyle halife oldu. İslam ülkesinde durum çok karışıktı. Hicaz’da Abdullah b. Zübeyr vardı. Hicazlılar ona biat etti. Iraklılar, 3 ayrı gruba bölündü.
-İbn-i Zübeyr’e biat eden Zübeyriler.
-Ehli Beyt’e davette bulunan Şiiler.
-Hariciler.
Abdülmelik, bütün ülkeyi hakimiyeti altına aldı.
Abdülmelik, Ubeydullah b. Ziyad’ın Irak’taki kumandanlığını yeniledi ve ayaklanmaları bastırırsa yine Irak valisi olacağını söyledi.
Şiilerin başında olan Süleyman b. Sard, Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Şam’a yürüdü. Fakat Ubeydullah, Süleymanı ve Şiilerin çoğunu öldürdü. Hz. Hüseyin’in intikamını almak için başkaldıranlardan biri de Muhtar b. Ebu Ubeydes Sakafi’dir. Muhtar, önce Abdullah b. Zübeyr’e biat etti ve adamlarıyla Kufe’ye hakim oldu. İki kez Ubeydullah’ın ordusunu yenerek El-Cezire’ye de hakim oldu. Böylece bütün Irak’ı ele geçirdi. Fakat Muhtar ile Abdullah’ın arası açılodı. Abdullah, Muhtar ile yaptığı savaşı kazandı ve Muhtar’ı öldürdü.
Muhtar tehlikesi ortadan kalkınca Halife Abdullah üzreine yürüme fırsatı buldu. İbn-i Zübeyr Muhtarla uğraşırken yıprandı ve zayıfladı. Abdülmelik bundan yararlanarak Irak’a bir ordu gönderdi. 691’de İbn-i Zübeyr’in kardeşi yenildi. Bu zaferden sonra halife Irak’a gitti. Kufe ve Basra’dan biat aldı. Böylece Hicaz dışında Halife’ye itaat etmeyen kalmadı.
692’de Abdülmelik, Haccac komutasındaki orduyu Hicaz’a gönderdi. Haccac, önce Medine’yi aldı. Sonra Abdullah b. Zübeyr’in olduğu Mekke’ye yürüdü.
Haccac, 25 Mart 692’de Mekke’yi kuşattı. Şehrin macınılıkla dövülmesini emretti. Mekke 6,5 ay kuşatma altında kaldı. Abdullah b. Zübeyr, öldürüldü.
Abdülmelik, Mekken’in düşmesi ve İbn-i Zübeyr’in ölümü üzerine Haccac’ı Hicaz valisi yaptı. Böylece 9 yıl süren iki halifeli devir sona erdi ve Abdülmelik bütün düşmanlarından kurtularak Suriye, Irak, Mısır ve Hicaz’a hakim oldu. Haccac’ın otoriter idaresi ile Hicaz’da bir daha isyan çıkmadı.
HACCAC’IN IRAK VALİSİ OLUŞU
Hariciler, İran’ı haraca bağladılar. Muhalleb adlı bir kumandan Basra’daki bir orduyla Haricilerin üzerine gönderildi. Fakat Irak valisinin Basra’da ölmesiyle birçok asker geri döndü. Mühelleb, Haricilerle başa çıkamayacağını anlayınca halifeden takviye istedi. Böylece Abdülmelik, Haccac’ı Hicaz’dan Irak’a vali tayin etti.
Haccac, Irak’ta da aynı şekilde başarılar kazandı. Kufe karışıklığın merkezi olduğundan oradan vurmaya karar verdi. Camide yaptığı bir konuşmada yeni vali olduğunu ilan etti. Emevilere karşı olduklarından şüphelendikleri kimseleri yakaladı ve onları öldürdü. Öyle çok kan döktüki Kufeliler Halifeye itaat etmek zorunda kaldı.
Haccac 20 yıl valilik ettikten sonra Irak’ta 54 yaşında öldü. O, Irak valisiyken 120 bin kişi idam edildi.
Abdülmelik ve Velid devirlerinin parlak siması olan Haccac, Irak valisiyken karışıklık içindeki Irak’ta sukuneti sağladı ve Irak’ın Kufe ve Basra şehirlerinde ilmi hareketleri başlattı. Büyük fetihler yaptı. Valiliği sırasında sert tedbirler alması sebebiyle Arap tarihçilerince “zalim” lakabını aldı. Ancak Haccac yapılması gerekeni yaptı.
ABDÜLMELİK DEVRİ FETİHLERİ
HİNDİSTAN, KABİL VE KUZEYDEKİ FETİHLER
Haccac, Abdülmelik ve Velid dönemlerinde birçok sefer düzenledi. Bunların bir tanesinde dahi başarısız olmadı. İslamiyet onun zamanında şan ve şöhret kazandı.
Hindistan’daki Sind Racası Tahir’in bazı Arap gemilerini yağma eden korsanları sakladığını duyan Haccac, yeğeni ve damadı 18 yaşındaki Muhammed ve El- Kasım kumandasında Raca’ya karşı küçük bir ordu gönderdi. 6 bin savaşçı ile Muhammed, Mekran’ı düşürdü Zaten fethedilmiş olan Bilucistan içinde ilerledi ve Aşağı Sind’in merkezi Dehel’ı zaptetti. Raca’yla Nirun’da (Haydarabat) yaptığı savaşta onu yendi ve öldürdü. Böylece bütün Sind ülkesini fethetti. Aşağı Pencop ve Aşağı İndus vadilerini de ele geçirdi. Muhammed’in başarılarıyla Hindistan’ın batı kısmı İslam devletinin eline geçti.
ORTA ASYA’DAKİ FETİHLER
Haccac, Harici isyanını bastıran Mühelleb’i Horasan valisi tayin etti. Mühelleb, H.80-M.699’da Belh nehrini geçerek Kiş’e ulaştı. Kiş’te oğlu Yezid Huttel kalesini kuşattı ve Huttel Meliki’ni cizye karşılığında teslim aldı. Buhara emiri 40 bin kişilik bir orduyla onu karşıladı fakat savaştan sonuç alınamadı. Muhalleb, Kiş’te 2 yıl kaldı ve halkı cizyeye bağladı. Muhalleb 703’te ölünce oğlu Yezid Horasan valisi oldu.
Yezid, Horasan valisiyken Badis’teki Nirek kalesi fethedildi. Yezid, Horasan valiliğinden azledilince yerine kardeşi Müfaddal, Horasan valisi oldu. (704) Müfaddal devrinde Badgis fethedildi. Nem, Ahurun ve Şuman’da zaferler kazanıldı. Haccac, Müfaddal’ı da azlederek yerine Kuteybe b. Müslim’i tayin etti
Amu Derya’nın ötesine seferler yapan Kuteybe Belh ve Buhara’yı zaptetti ve Semerkand’ı istila etti. Hevarrum’u (Hive) fethetti. 713’te Buhara’nın ötelerine gitti ve Fergana’yı zaptetti. Böylece Maveraünehir’in ötesindeki bölgeler de İslam ülkesine dahil edildi.
ANADOLU’DAKİ FETİHLER
Abdülmelik, halifeliğinin ilk yılında içteki karışıklıklar sebebiyle Bizansla vergi vermek suretiyle sulh yapmak zorunda kaldı. Bizans bu karışıklıktan yararlanarak Emevi devletine karşı hareketlerde bulundu. Ancak Irak’taki karışıklıklar son buldu ve Halifenin kardeşi Muhammed b. Merva’nın El-Cezire’deki valiliği sırasında buranın durumu çok güçlendi. Muhammed b. Mervan Bizans’ı Savaş’ta yendi. (H.73- M.692-693) Bu savaştan sonra Ermeniyya bölgesinin büyük bir kısmı tekrar Müslümanların eline geçti. (693) Bizanslılarla 695’te yapılan savaş yine Müslümanların başarısıyla sonuçlandı. Bizanslılar, Maraş’ı boşalttı. Ermeniyye’nin güney kısımları Müslümanlara bırakıldı. (695)
Müslümanlar her yıl Bizans ülkelerine akınlara başladılar. H.83-M.702-703’te Darende, H.84-803’te de Misis fethedildi.
AFRİKA’DAKİ FETİHLER
Muaviye devrinde ele geçirilen Tunus,Yezid devrinde elden çıktı. Tunus’un sahil kısımları Bizans, iç kısımları ise Berberilerin eline geçti. Bunlar Müslümanlara karşı ittifak içindeydi. Haccac, Züheyr b. Kays kumandasındaki bir orduyu Afrika’ya gönderdi. Züheyr, Berberileri yendiyse de II.Justinianus’un İstanbul’dan gelen takviye birliklerine yenildi ve öldü. Haberi duyan Abdulmelik, Afrika’ya merkezden ilk kez bu kadar büyük bir ordu gönderdi. Bu İslam ordusu 698’de Kartaca’yı Bizans’ın elinden aldı.
ABDÜLMELİK DEVRİ FAALİYETLERİ
Abdulmelik, devlet idaresine yeni esaslar getirdi..
Bu devirde ilk kez İslami sikkeler basıldı. O zamana kadar İslam ülkelerinde Bizans altını ve Sasani gümüş parası kullanılmaktaydu. Böylece İslam ülkesi Bizans ve Sasani’nin siyasi ve iktisadi tesirinden kurtuldu.
Abdülmelik, Arapça’yı resmi dil yaptı. Divan’da çalışan memurlar Rum veya Farstılar. Abdülmelik, bunu kaldırarak Divanları Arap diliyle düzenledi.
Bu devirde Vasıt şehri kuruldu. Bu şehrin kurulmasını Irak’taki Haricileri ve diğer isyancıları kontrolde tutmak için El-Haccac teklif etti. Haccac, buraya Emevi hanedanına sadık kişiler yerleştirdi. (702-705)
VELİD B. ABDÜLMELİK (705-715)
Abdulmelik’in ölümüyle oğlu Velid, hiçbir muhalefetle karşılaşmadan halife oldu. 10 yıllık halifelik devresi fetihler, imar ve diğer faaliyetler bakımından İslam tarihinin en parlak devrini oluşturur.
VELİD DEVRİ FETİHLER
ENDÜLÜS’ÜN FETHİ (711-712)
Velid devrinin en büyük fethi İspanya ve el-Magrib’in fethidir. İfrikaya’yı sükunete ulaştıran ve Berberileri sindiren Hasan b. Numan’ın yerine Ifrikaya valisi olarak Musa b. Nüseyr geçti. Musa, çok geçmeden büyük başarılar elde etti. Bugün Cezayir ve Fas denilen El-Magrib’i fethetti.
İspanya’ya sahip olan Vizigotlar, bir asilzade sınıfı oluşturarak diğer insanlara ağır vergiler yüklediler. Yahudilere kötü davrandılar. Dolayısıyla İspanya’da Vizigotlara karşı büyük bir muhalif grubu vardı. Afrika’daki Bizans’ın Septe valisi Julianus,Kartaca’nın Müslümanların eline geçmesiyle Septe kapılarını Müslümanlara açtı ve İspanya’nın fethinde Müslümanlara yardım teklifinde bulundu.
Musa b. Nusayr hazırlıklarını tamamladı. Tarif b. El-Nahri komutasında bir kuvvet 710’da Julianus’un gemileriyle İspanya’ya bir akın yaptı. Buradan Tarafa’ya akın yaptı ve bol ganimetle geri döndü. Cesaretlenen Müslüman ordusu Musa b. Nuseyr’in azatlı kölesi Tarık b. Ziyad komutasında tekrar İspanya’ya girdi. Tarık, kendi adını alan Cebeli Tarık kıyılarını ele geçirdi. Jandan gölü kıyılarına kadar ulaştı. Boğazı geçtikten sonra geri dönme ihtimalini ortadan kaldırmak için gemileri yaktırdı. Tarık, Vizigot Kralı Rodrigez’le 19 Temmuz 711’de yaptığı savaşı kazandı.Tarık bu zaferden sonra İspanya’ya doğru ilerledi. İrtica yakınında Hristiyanları yenerek önüne çıkan bütün şehirleri aldı. İslam ordusu başkent Toledo üzerine yürürken yol üzerindeki bütün kaleler fethedildi. Archidona halkı şehirlerini terketti.Elvira zaptedildi. Kordova (Kurtuba) ve Toledo ihanet yoluyla Müslümanlrın eline geçti. Bütün Vizigot devlet erkanı kuzeye kaçtı. İspanya Baş Psikoposu da Roma’ya sığındı.
Tarık’ın bu zaferleri Musa’yı kıskandırdı. Bu sebeple 712 Haziran’ında bir orduyla ispanya üzerine yürüdü. Musa Şezuna ve Cormona ve Sevilla’yı (İşbiliye) aldı. Merida’yı zaptetti ve Toledo’ya gitti. Burada Tarık’ı, yetkilerinin dışına çıktığı gerekçesiyle zindana attırdı. ispanya’nın geri kalan kısmını fethetti. 713 Ekim’inde bütün kuzeydoğu İspanya, Prene dağlarına kadar Müslümanların eline geçti.
DİĞER FETİHLER
Velid devrinde, Kuteybe b. Müslim Maveraünnehir’in gerçek fatihi oldu. Kuteybe, 705’te Tohoristan’ı emniyet altına aldı. Kuteybe, 706’da Buhara’ya yürüdü ve Beykent’i aldı. Bol miktarda ganimet ele geçirdi. 707’de Ramisan ve Tumuşkas’ı zaptetti. 709’da Buhara’yı kesin olarak zaptetti. Semerkant Hükümdarı Nizek Tarhun, Kuteybe’ye itaatini bildirdiyse de sonradan isyan etti. Kuteybe 711 kışını Semerkant’ta geçirdi ve 712 baharında Semerkant’ı kuşattı. Semerkant Hükümdarı Gurek Han ağır şartlar altında sulh yaptı, Kuteybe, Semerkant’ta bir garnizon bırakarak geri döndü. Velid’in emriyle Kuteybe, 715’te Fergana’yı tamamen itaat altına almak ve Fergana ile Kaşgar arasındaki ticaret yolunu ele geçirmek için sefere çıktı. Fergana’ya gelerek karargahını kuran Kuteybe,Kaşgar üzerine de kuvvetler gönderdi ve büyük başarılar kazandı.
Fakat bu sırada Velid öldü ve yerine Süleyman b. Abdülmelik geçti ve Kuteybe için tehlikeli oldu. Kuteybe öldürüldü.
Velid devrinde Hindistan’da da fetihler yapıldı. Hindistan’daki Sind Racası Dahir’in bazı Arap gemilerini yağmalayan korsanları sakldığını duyan Haccac, Muhammed b. Kasım’ı Raca’ya karşı gönderdi. Muhammed, Sind’deki Daybul’u 711’de ele geçirdi. Buraya bir askeri garnizon yerleştiren Muhammed bir de cami yaptırdı. Bu cami Hindistan’da yapılan ilk camidir.
Muhammed, Aşağı İndus’u ele geçirdi. Kuzeye yönelerek 712’de Nirun, Sehvan ve Sadusan’ı fethetti. 712’de Raca’yla Brahmaabad’da yaptığı savaşı kazandı. Raca’yı öldürdü. 713’te Multan’ı ele geçirdi.
Böylece Aşağı Sindus ve Aşağı Penceap’ın ele geçirilmesiyle bütün Batı Hindistan İslam devletinin hakimiyetine girdi. Muhammed, buradaki halkı eski dinlerinde serberst bıraktığı için bölgede İslamiyet fazla yayılmadı.
Velid devrinde Kafkaslarda Hazarlarla savaşıldı. Hazarlarla olan savaşlarda toprak ele geçirilmedi. Sadece ganimet ve askeri başarılar kazanıldı.
SÜLEYMAN B. ABDÜLMELİK (715-717)
Süleyman b. Abdülmelik, ağabeyinin ölümüyle hiçbir güçlükle karşılaşmadan halife oldu. Süleyman devri parlak değildir. Süleyman, Velid devrinin birçok kumandan ve devlet adamına cephe alarak Emeviler adına büyük hatalar yaptı.
Musa b. Nuseyr’in elinden görevini ve servetini alarak onu sefalet içinde bıraktı. Musa’nın oğlu Abdülaziz’i de öldürdü. Hindistan fatihi Muhammed b. Kasım’ı geri çağırdı ve öldürdü. Maveraünnehir fatihi Kuteybe, Müslim’e düşmanca davrandığından onun isyanına sebep oldu. Teslim olmak istemeyen Kuteybe, savaşarak öldürüldü.
Bu ölüm, diğer Müslüman kumandanları için bir ikazdı.
Halife Süleyman devrindeki en büyük askeri harekat İstanbul’un kuşatılmasıdır. Halifenin kardeşi Mesleme b. Abdülmelik tarafından H.97-M.715 Eylül başlarında yapılan bu harekat başarılı olmadı. 717’ye kadar süren bu kuşatmada başarı sağlanamadı. Açlık, hastalık, Bulgar saldırıları ve Bizans’ın Grek ateşi yüzünden birçok asker öldü.
Mesleme’nin bu kuşatması geride birçok efsane bıraktı. Mesleme, Konstantiniyye’de ve (Abydos) Abdus’da bir cami ve çeşme yaptırdı. Atla Ayasofya’ya girdi.
Süleyman devrinde Horasan’da başarısız fetih hareketleri görüldü. Süleyman, Kuteybe’nin yerine Horasan valisi olarak Yezid b. Mühelleb’i tayin etti. O, Kuteybe’nin kazandığı şan ve şerefe nail olmak için Cürcan ve Taberistan’ın fethine girişti. Cürcan’ı zaptettiyse de Taberistan’da başarısız olunca cesaretlenen Cürcan halkı da isyan etti ve şehirdeki İslam ganizonunu kılıçtan geçirdi.
ÖMER B. ABDÜLAZİZ (717-720)
Süleyman b. Abdülmelik’in ölümüyle Abdülaziz b. Mervan’ın oğlu Ömer b. Abdülaziz halife oldu.
İslam dünyasında “Beşinci Halife” diye anılan Ömer b. Abdülaziz, Emevi Hilafetinin parlayan ışığıdır.
Muaviye devrinden itibaren Emevi hanedanı yanında fethedilen bölge halkı, ikinci sınıf vatandaş müamelesi görüyordu. Halk, Müslüman olmasına ve askeri seferlere katılmasına rağmen haraç veriyordu. Ganimetten çok az şey alıyordu. Oysa Halife Ömer, bütün Müslümanların eşitliğine ve cizye vergisi vermemeleri gerektiğine inanıyordu. Dolayısıyla Ömer, bu uygulamayı kaldırdı.
Hz. Hasan, Hilafetinden feragat ettiğinden beri Halifeler, hutbelerde Hz. Ali’ye küfretmeyi adet haline getirdiler. Ömer b. Abdülaziz bu uygulamaya son verdi. Emevi halifelerinin kendileri ve aileleri için Beytül Mal’dan mal almarını da yasakladı.
Ömer b. Abdüllaziz, İslamiyetin uygulanması bakımından diğer Emevi halifelerinden çok üstündü. O, Süleyman b. Abdülmelik devrindeki İşret alemlerine son verdi. Halkın sevmediği valileri değiştirdi. Dinin ve adaletin uygulayıcısı olan valiler atadı.
Halife Ömer, İslamiyeti fetihlerle değil hayetler yoluyla yaymayı amaçladı. Müslüman oldukları takdirde vergi almayacağını bildirdi. Onun bu siyaseti ile Berberilerin tamamı ile Hindistan’daki Sind Hükümdarları ve halkı Müslüman oldu.
Bu devirde ilim ve kültür faaliyetlerine büyük önem verildi. Hz. Muhammed’in dağınık haldeki hadislerinin toplatılması ilk defa onun emriyle oldu. Diğer Emevi halifelerinden bir diğer farkı da devletin yüksek kademelerine Ümeyye soyundan olanları getirmemesidir. Yaptığı tayinlerde işini en iyi yapanları tercih etti ve akrabalık gözetmedi.
Ömer b. Abdülaziz savaştan hoşlanmazdı. Dolayısıyla bu devirde fazla fetih hareketi yoktur. Harici ayaklanmasını savaşarak değil konuşarak halletti.
Ömer b. Abdülaziz, (Recep 101) Şubat 720’de öldü ve Halep’de Deyr-Siman’a gömüldü.
II. YEZİD B. ABDÜLMELİK (720-724)
Ömer b. Abdülaziz ölünce babası tarafından veliaht tayin edilen Yezid hiç bir zorluk görmeden halife oldu.
O, hükümdar olmaktan çok Şovalye idi. İdareyi tamamen valilere bıraktı. Zamanını boş geçirdi. Ömer devrinde Hilafet sarayından kovulan serseriler, onun yanında itibar gördü.
Halifeliğinin ilk yılında Eski Horasan valisi Yezid b. Mühelleb’in Irak’ta çıkardığı isyanla uğraştı. (14 Sefer 102) İsyan 23 Ağustos 720’de Mesleme b. Abdühelik tarafından bastırıldı. II. Yezid, Ömer b. Abdülaziz’in takip ettiği siyaseti değiştirdi. Müslüman olan Gayri Arap unsurdan yeniden vergi almaya başladı. Kabileler arası anlaşmazlıklar ve kan davaları yeniden ortaya çıktı.
Yezid devrinde en çetin iç mücadeleler Hazar cephesinde oldu. Hazar’ların İslam ülkesine yaptığı akınlara karşılık olarak ertesi yıl Subeytel-Nahrani komutasında bir ordu harekete geçti. Fakat bu ordu Hazarlara yenildi. Bu yenilginin intikamını almak için Yezid, Cerrah b. Abdullah komutasındaki bir orduyu gönderdi ve Cerrah Hazarları yendi. Ağustos 722’de Hazarların en önemli şehri Belencer’i ele geçirdi. Fakat kışın yaklaşması üzerine geri çekildi. Cerrah, ertsei yıl Hazarların üzerine yürüdü.
Halife Yezid devrinde İslam devletinin batı sınırlarında da seferler yapıldı. Fakat başarı sağlanamadı. Ömer b. Abdülaziz devrinde duran Bizans akınları Yezid devrinde tekrar başladı. Fakat bir kaç küçük kalenin zaptıyla sonuçlandı. (109) 720-721’de Muhammed b. Evs’el-Ensari, Sicilya’ya bir sefer yaptı. Bu sefer, Afrika’dan Sicilya’ya karşı girişilen ilk askeri harekattır. İspanya valisi Şems b. Malik’el-Havlani, Afrika’dan topladığı kuvvetlerle Preneler’i geçerek Güney Fransa’ya girdi ve en önemli şehri Toulouse’u kuşattı. Ancak Aguitaine’deki Eudes ile yapılan savaşı Müslümaanlar kaybetti ve komutan Semh öldü.
HİŞAM B. ABDÜLMELİK (724-743)
II. Yezid’in 24 Şubat 724‘de ölümüyle kardeşi Hişam b. Abdlmelik Halife oldu.
Hişam, kardeşi Yezid’e benzemiyordu. Dikkatli, namuslu ve iyi bir devlet adamıydı. Ancak takip ettiği milli politika Emevi hanedanın yıkılmasına zemin hazırladı. Hırsı yüzünden koyduğu ağır vergiler isyanlara sebep oldu.
727’den itibaren Maveraünnehir’de isyanlar ortaya çıktı. Mevali bu isyanda Türklerden de yardım gördü. Bu isyanlar Emevi iktidarının Maveraünnehir’deki otoritesini zayıflattı. Emevilerin son Horasan valisi Nasr b. Seyyar, Maveraünnehir halkına Araplarla eşit haklar tanıyarak isyanları bastırdı.
Hişam devrinde Hazarlara karşı başarılar sağlandı. Azerbaycan ve Ermeniyye valisi olan Mervan b. Muhammed 735-736’de Hazarlara saldırdı. Mervan, 737’de Kafkaslar’ı geçerek Hazarların başkenti El-Beyda’yı kuşattı. Hazar hakanı barış istedi. Böylece İslam-Hazar mücadelesi sona erdi.
HİŞAM’IN HALEFLERİ
Hişam’ın 6 Şubat 743’te ölmesiyle yerine II. Velid b. II. Yezid geçti. II. Velid, Hişam’ın aksine devlet idaresini bilmeyen sefahatı seven biriydi. Valilerde kendi başlarına hareket ediyordu.
Şam halkı II. Velid’in halifeliğinden memnun değildi. Hergün Şam’a şikayet geliyordu.
II. Velid’in amcasının oğlu Yezid b. I. Abdülmelik, II. Velid’e karşı ayaklandı. II. Velid, Kur-an okurken katledildi. (17 Nisan 744) Amcasının oğlu, III. Yezid adıyla halife oldu.
Fakat iki kardeş çocuğu arasındaki bu iktidr mücadelesi Emevilere en sadık grup olan Şamlıları da parçaladı. Velid ve Yezid’i tutanlar çatıştığından birçok kişi öldü ve aralaında ayrılık başladı. İslam ülkelerinde yer yer ayaklanmalar oldu.
II. Velid’in hilafeti elinde tutuşu bir lanet olarak değerlendirildi. Ancak II. Velid’in öldürülmesi Emevi hanedanının hakimiyetinin sona ermesi demekti. Ayaklanmalar Suriye ve Şam askeriytle bastırılıyordu. Fakat Suriyeliler arasında ayrılıklar başladığından isyanlar önlenemedi.
III. Yezid, kendisine Ömer b. Abdülaziz’i örnek aldığını belirten bir nutukla halifeliğe başladı. Irak valiliğine Mansur b. Cumhur’u tayin etti. Mansur, Irak’ta halife değişikliği sebebiyle çıkacak kargaşalığı önledi. Sicistan, Sind eyaletleri ve Mısır halkı Yezid’in halifeliğini tanıdı. Horasan’da Nasr b. Seyyar, Ermeniyye ve Azerbaycan’da Mervan b. Muhammed yeni halifeyi tanımadı. Yezid, 25 Eylül 744’te öldü. Kendisine halef olarak kardeşi İbrahim b. Velid’i tayin etti. İbrahim b. Velid’in halife ilan edilmesiyle iç karışıklıklar daha da alevlendi. Ermeniyye ve Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammed isyan etti ve Suriye üzerine yürüdü. Kinnesrin ve Kays kabileleri ile Hıms Arapları ona katıldılar. Mervan’ı Ayn’el-Çarr’da Hişam’ın oğlu Süleyman’ın birlikleri karşıladı. Ancak Süleyman yenildi. Dımaşk’a kaçtı. İbrahim’i ve hazineleri alıp Tedmür’e sığındı.
MERVAN B. MUHAMMED VE EMEVİLERİN YIKILIŞI (745-750)
Mervan b. Muhammed, Emevilerin son halifesidir. “II. Mervan” adıyla halife oldu. Gayretli, dayanıklı bir adam olduğundan “Mervan Hımar” diye de adlandırıldı. Çok cesurdu. Fakat Emevi devletinin çöküşü onun devrine rastladığından gayreti cesareti ve tedbiri sona erdi. O, halifeyken halkın Emevilere düşmanlığı doruğa çıktı. İsyanlar için hazırlıklar tamamlandı.
Arabistan menşeili olmayan Müslümanlar ve İranlı Müslümanlar’ın memnuniyetsizliklerinin haklı sebepleri vardı. Onlar, Arabistanlı Müslümanlar ile iktisadi ve sosyal alanda eşit değildi. Çoğu “Mevali” (köle) haline getirildi ve Gayrimüslimlerce ödenen cizye vergisinden de muaf tutulmadılar.
İslamı yeni kabul eden insanlar arasında Şiilik, Abbasilik tohumu ekildi. Hz. Ali’ye bağlı kalan Irak’tan başlayan Şiilik hareketi İran’a ve Horasan’a sıçradı. İran’da Şiilikten daha güçlü bir hareket vardı. Bu Şii İslamcılığı altında Eski İran kavmiyetçiliğinin yeniden başlamasıydı.
Emevi İktidarının buhranın en sakin dönemi Şiiler, Horasanlılar ve Abbasiler arasında kuvvetlerin birleştirilmesiyle oldu. Abbasiler var olan gücü kendi lehlerine kullandılar. Bu kuvvet Hz. Peygamberin amcası Abbasın torununu torunun torunu Ebul Abba’sın başkanlığındaydı. Onun başkanlığındaki bu hareket görünüşte din hakimiyeti (teokrasi) ideali ve tekrar İslamiyetin asli prensiplerine dönüleceği vaadiyle Emevilere karşı çıkıyordu.
İsyan İranlı azatlı bir köle ve Abbasilerin Horasan’daki ajanı Evu Müslim’in Abbasilerin bayrağı olan siyah renkli bir sancağı 9 Haziran 747’de açmasıyla başladı. Ebu Müslim, Yemenli bir kabile olan Ezed’den topladığı kuvvetlerin başında Merv’e geldiğinde kendisine katılanlar Araplardan ziyade İran köylüsüydü.
Ebu Müslim, Horasan valisi Nasr’ı da kendi saflarına davet ettiyse de Nasr, azatlı kölesi Yezid komutasında bir ordu gönderdi. Müslim, Nasr’ın ordusunu yendi. Nasr, halifeden yardım istediysede II. Mervan, Filistin’den Hıms’a kadar yayılan isyanlarla ilgilendiğinden yardım gönderemedi. Ebu Müslim’e daha fazla dayanamayan Nasr, Nişabur’u terketti. Ebu Müslim’de karargahı Merv’den Nişabur’a taşıdı. Müslim, 748’de Nasr’a gönderilen takviye birliklerini birleşmeden yendi. 749’da da İsfahan’da Nasr’ı bir kez daha yendi. Böylece artık Abbasi birliklerine Irak yolu açıldı.
Bu mücadeleler sıraında Abbasi ordu komutanı Hasan b. Kahtaba, 2 Eylül 749’da Kufe’ye girdi. Kufe’nin zaptıyla burada saklanan Abbasi ailesi ortaya çıktı. 28 Kasım 749 Cuma günü Kufe camiinde Ebul Abbas ve yeni hanedan adına biat alındı. Böylece ilk Abbasi halifesi işe başladı.
Emevilerin beyaz bayrağı her yerde Abbasiler ve onların müttefiklerinin siyah renkli bayrağı önünde ricat halindeydi. Halife Mervan en son ve ümitsiz bir çareye başvurmaya kara vrdi. 12 bin kişilik ordunun başında Harran dan Diclenin kollarından Büyük Zap suyınun solunda Halifenin amcası Abdullah b. Alinin idaresinki orduyla karşılaştı. Savaş 16 Ocak 750 başladı. 10 gün sürdü. Abdullah galip geldi. Mervan Dımaşk a ve Mısıra kaçtı ve yakalanarak öldürüldü. Başı ve halifelik alameetleri Ebul Abbas a gönderildi. Abbasiler bundan sonra Emevilerin kökünü kazımaya başladılar.
Onların kumandanı Abdullah b. Ali, bunlardan 25 haziran 750 de 80 kadarını Yafa da Avca nehrinde Eski Antipatris “ Ebufutrus” şehrinde düzenlediği ziyafete öldürdü. Emevi mezraları tekrar açılıp cesetler tahrip edildi. Bunlardan sadece Ömer b. Avdülazizin kabrine dokunukmadı.
EMEVİLERİN HİZMETLERİ
İslam devleti ile ilgili kaynaklar Abasiler devrinde yazıldğından tarihçiler Emeviler hakkında hoş şeyler söylemez. Muaviye, Ali ile olan mücadelelerinde hiç asil bir rol oynamadı. Ve OĞLU Yezid, Kerbela faciasının baş kahramanı idi.
Arapların bir dünya kuvveti haline getirenler Emeviler oldu. Müslümanlğın sınırları en fazla Emevi devrinde genişledi. Halifelik, Abdülmelik ve ondan sonra gelenler Araplaştırılmıştır.
Arap mimarisi , Arap grameri, Arap mısiki ve sanatı Emeviler devrinde doğdu. Henüz büyük yaratıcı büyük bür faaliyet yoktu. Çünkü Araplar kendileriyle çölden fikri bir zemin ve gelenek getirmediler. Fakat zekiydiler. Öğreme isteği vardı. Kazandıkları malları kendi öz malları yaptılar.Yeni bir cemiyet doğuş halindeydi. Sosyal sınıf tanımamış görmemiş olan Araplar Aristokrat oldular. Onlar idare eden milletti. Lisanları Buharadan Lizbona kadar halifeliğin lisanı oldu
ENDÜLÜS EMEVİLERİ (756-1031)
Arapların Endülüs dedikleri İspanya Emevi halifelerinden Velid b. Abdülmelik devrinde fethedilmeye başlandı. Artık İspanya Emevi valileri tafından idare edilen eyalet oldu.
Şarkda Abbasilerin tesiriyle Emevi devleti çökerken İslam aleminin Garp ucunda yeni bir Emevi hanedanı ortaua çıktı. İberya yarimadasında Kurtuba payitaht olmak üzere kurulan bu yeni devletin kurucusu Abdurrahman b. Muaviyedir.
Akrabası Abbasilerin zülmüne uğradığında henüz delikanlı çağında olan Abdurrahman gizlice Filistine göçmüş ve oradan Azatlısı Bedr ile birlite Mısıra ve İfakiya ya gitti. Kayrevan da vali Abdurrahman b. Habib in tazyikine maruz kaldığından buradan uzaklaştı. Ve Magribe gitti. Bir süre Tahert küçük rustami emirlerinin sarayında ve Berberi kabilelerinin misafiri oldu.
Abdurrahman Afrika ya ayak basat basmaz Bedir in teşviki ile siyasi faaliyetlere başladı. Fakat Magrib de emellerine müsait bir zemin bulamadı. Bu suretle Endülüse yöneldi.
Abdurrahman yarımadadaki Beni Kays ile Yemenlileri birkaç seneden beri birbirine katan rekabeti büyük bir maharet ve ince bir siyasetle kendi menfaatine çevirdi. Balc Bişr ile birlikte İspanyaya gelenEmevi mevalisini kendi tarafına çekti. Bunlar Endülüsün güney doğusunda Elvirave jean-Cundlarda bulunuyorlardı.
Endülüs valisi Yusuf b. Abdurrahman El fahri olup İspanyadaki bemi Kaysın reisi Sumeyl el kilbinin gücüne dayanrak memleketi idare ediyordu. Taht mücadelesi sıfatıyla Endülüse çıkma zamanının geldiğini düşünen Abdurrahman Magribi terketti ve Rebiülahir 138 Eylüş 755 te Almunecara vardı. Yusuf el fahriye karşı mücadeleye başladı. 30 Zilhicce 138 15 Mayıs 756 da Kurtubada emir olarak tanındı.
ABBASİLERLE MÜCADELE
Endülüs, Emevi devletinin kurulduğu tarihte Bağdatta II. Abbasi halifesi Mansur vardı. Uzak İspanyada da olsa bir Emevi Hükümdarının kendisine meydan okuması hoşuna gitmedi. Dolayısıyla El ala b. Mugit i kendi valisi olrak bir ordu ile İspanyayı teslim alması için gönderdi.
El ala Kurtubaya vardığında Abbasi lkesi olan İfrikadan da ordu topladı. Abdurrahman, onu kolayca mağlup etti. Böyle bir düşmanla arama deniz koydu.
ABDURRAHMAN VE OĞULLARININ DEVİRLERİ
Abdurrahman halifelik için hiç bir idda da bulunmadı. Emir sıfatını kullandı. O, çok kabiliyeti idi. Ve ilerlemeyi severdi Kuşatmalarda zarar görmüş şehirleri imar ettirdi Kanalllar açtırdı. Sulama işlerini ıslah ettirdi. Meyve ağaçları diktirdi güzel binalar yaptırdı. 786 da en büyük başarısı olan Kurtuba camiinin “Mescid el Kurtuba” temellerini ttırdı. Bucami haleflerinin zamanında tamamlandı. Bu cami İspanya İslam sanatının Magrib sanatının şaheserlerinden biridir. Abdurrahman Araplar, Berberiler, Suriyeliler, Afrikalılar, yeni müslümanlar, Gotlar gibi savaşan müslüman grupları barıştırmak için çalıştı. 250 yıldan daha fazla İspanya müslümanları bir tek milletmiş gibi çalıştılar. Avrupada en yüksek olan ve Abbasilerle rekabet edebilen bir medeniyet geliştiriler.
İspanya Arapları Avrupalıların hocası oldu. Kurtuba, Toldo ve Sivil üiversitelerinde, Müslüman, Hristiyan, Yahudi vb. dinden olanlar için yüzyıllarca kültür kaynağına baş oldular. Abdurrahman boyun eğdirdiği kavimlere saygı ile muamele ederdi. Bu kavimler İslamı kabul ederdi. İhtiyarlar, çocuklr ce rahipler vergiden muaftı. O, fevkalede hükümdarlığı ile yeni bir hayat düzeni kurdu.
Abdurrahman devrinde Fransa kralı Şarlman İspanyaya yürüdü. Fakat geri çekildi.
Abdurrahman ın ölümü ile oğulları arsında taht kavgaları çıktı. İsyanlar oldu. Fakat Hışam diğer kardeşlerini yenerek duruma hakim oldu. Hişam ölünce onun oğulları ve amcaları arasında taht mücadelesi başladı. Hişamın oğlu Hakem ülkede birliği sağladı.
II. ABDURRAHMAN
Hakemden sonra tahta geçti Bağdat, Kurtuba gibi ilim merkezi haline geldi Bu devirde Avrypadan Kurtubaya eğitim içib in sanlar gelirdi.
II. Abdurrahmanın ölümünü fırsat bilen Endülüs kumandanı Ömer b. Hafs,Toledo da ayrı bir devlet kurdu ve 50 yıl yaşadı.
ENDÜLÜS EMEVİLERİNİN EN PARLAK DEVRİ
III. Abdurrahman 912 de tahta çıkınca iç karışıklıkları bastırdı. Hafs oğullarının Toledo daki saltanatına son vedi . İspanyanın kuzeyindeki iki küçük krallığı Leon ve Navar kontrolü altına aldı. İlk olarak III. Abdurrahman halife unvanını kullanmaya başladı. Ondan sonra geln Endülüs hükümdarları da kullanmaya devam ettiler.
III. Abdurrahman, Ifrikiya da yeni bir müslüman kuvvet olan Fatimilerle savaştı. Bunlar, Şii mezhebindendi.Fatimiler Avdurrahmanla olan mücadeleyi kaybettiler.
III. Abdurrahman dan sonra 961 de hükümdar olan II. Hakem de Endülüsteki altın devri devam ettirdi. Onun devrinde büyük bilginler Kurtubada toplandı. İbn Rüşt bu devirde yetişti
ENDÜLÜS DEVLETİNİN YIKILMASI
Endülüs emevi devleti II. Hakemden sonra gerileme ve çökme devrine girdi. 50 yıl süren bir karışıklık devrinden sonra devlein birliği kayboldu. Tavsıf-i Mülk adlı 14 küçük devlet ortaya çıktı.
Endülüs Emevi devletinin çökmesi ile ortaya çıkan bu devletler bağımsızlıklarını koruyamadılar. İçlerinden en kuvvetlisi Ubbad oğulları devletyi idi . Bu devlet küçük beylikleri idaresine aldı.
Endülüs Emevi devleti zayıflarken Kastilya krallığı büyüdü ve güçlendi. Kral II. Ferdinand, Avrupa danda aldığı destekle Kurtubaya saldırdı. Hristiyanlar Kurtubay yaktılar.
Kestilya ve Aragon krallıklarının saldırıları sonunda biri hariç bütün Endülüs Müslüman beylikeriortadan kalktı. Güney İspanydaki Gırnt müslüman devleti biraz daha dayandı. Girnata her vtaraftan Hristiyanlarla çevrilmesine rağmen 2,5 asır daha yaşadı. 1492de Aragon kralı Ferdinand ile Kastilya kraliçesi Azibella evlenin ce iki İspanyol krallığı birleşti. Ferdininand Gırnataya karşı harekete geçti.
Cebeli Tarık İspanyolların elinde olsduğundan Kuzey Afrikadan yardım gelmedi. II. Beyazıd da krdeşi cem sultan la uğraştığından bazı gemler göndererek yardım etti Gırnta Hükümdarı Abdullah us Sagir başa çıkamayınca şehri bazı şartlarla teslim etti. İspanyollar Gırnatda heryeri tahrip etier ve dünyanın en zengin kütüphanesinde n olan Gırnta kütüphanesini yaktılar
İSPANYADA MÜSLÜMAN KÜLTÜRÜ İspanya müslümanları tarihte seçkin bi rrol oynadı. Yüksek bir medeniyet geliştirdi. Orta çağda Avrupa da en ince bir kültür oluşturdular. Onlar İngiliz, Fransız, İtalyan ve İspanyolların düşüncelerini etkilediler. İspanyollar en son Müslümanları İ spanyadan atınca Arapların eserleri avrupalıların gerçek bilgileri oldu.