Çağataylılar Tarihi
                                                     ÇAĞATAYLILAR TARİHİ
 
 
                           Çağataylılar Tarihinin Başlıca Kaynakları ve Araştırmalar
   Orta Asya Türk Tarihinin önemli bir kısmını oluşturmakta olan Çağataylılar dönemi hakkın-daki tarihi veriler, İran ve Çin’deki Moğol kökenli devletlerin tarihi verilerine nazaran daha azdır ve bu veriler bu güne kadar toplanıp gözden geçirilerek yeterince değerlendirilmemiştir. Çağataylılar tarihi ile ilgili kaynakların başında Mulhikat el-Surah gelmektedir. Bu eserin nüs-haları Rusya’da bulunmaktadır. Ayrıca İran tarihçileri tarafından kaleme alınan Tarih-i Cihan-güşa ve Camiu’t Tevarih adlı eserlerde de Çağataylılarla ilgili bilgiler verilmiştir. Timur döne-minde kaleme alınan Zafername’de de Çağataylılara ait  değerli bilgiler bulunmaktadır. Yine Çağataylılarla ilgili önemli malumat veren eserlerden birisi de İbn Battuta  Seyehatnamesi’dir. Çağataylılarla ilgili birçok Çin kaynağı da bilgiler vermiştir. Bunun dışında birçok devletin tarihini içeren kitaplarda ve makalelerde Çağataylılara ait bilgilere rastlamak mümkündür.
 
                                                    Çağatay Adı ve Menşei
Çağatay, Cengiz Kaan ile eşi Börte’nin oğlu idi. Cengiz Kaan egemenliği altına aldığı ülkeleri oğulları arasında paylaştırdığı zaman bu günki Türkistan coğrafyası ona ikta edilmişti. Ondan sonra bu bölge ve bölgedeki halk Çağatay ismiyle anılmaya başlanmıştır. Çağatay, Cengiz Kaan’ın tedvin ettiği milli hukuku en iyi bilen örf-adet meselelerinde Moğollar arasında en yüksek salahiyet sahibi olarak tanınan bir şahsiyetti. Cengiz Kaan son seferine giriştiği zaman Çağatay, memleketinde bırakılan kıt’aların kumandanı olarak Moğolistan’ da kalmıştır. O, babasının ölümünden sonra ölen hükümdarın en büyük oğlu olmak sıfatı ile büyük bir itibara sahip olmştu.Bütün Moğol hükümdarlarında olduğu gibi Çağatay’ın da kışlık ve yazlık olmak üzere iki ayrı karargâhı vardı. Kaynaklardan anlaşıldığına göre Çağataylılara verilen bölgeler Eski Kara Hıtaylar’ın istila ettiği yerler idi. Yani Mave-raünnehir bölgesiydi.
Moğolların yasasına göre Büyük kaandan sonra küçük hanlara sadace yaylalar ikta edilirdi. Ekin yerler ile şehirlerin idaresi merkezdeki büyük kaanın elinde idi. Büyük kaan bu yerlere bizzat kendi vali tayin ederdi.Çağatay ulusunun ilk hükümdarı olan Çağatay, aslında Moğolla-rın gerçek bir temsilcisi idi.Bütün hayatını Moğol yasasının ve töresinin uygulanması için sarf etmiştir. Müslümanların çoğunlukta bulunduğu ülkelere hakim olmasına rağmen İslam’ın bazı kurallarını Moğol töresine aykırı bulduğundan İslamiyete karşı oldukça sert tutum sergilemiş-tir. Çağatay 1242’de ölen kardeşinden birkaç ay sonra ölmüştür. Onun ismi bilindiği gibi daha sonra kendi sülalesine ve bu sülaleden gelenlerin Türkistan’da kurdukları hanlığa takılarak devam etmiştir.
 
                                       Çağatay Hanlığı’nın Kuruluşu Hakkında
Çağataylılar Hanlığı’nın kuruluşu hakkında bugüne kadar birkaç görüş ortaya konulmuştur. Çağatay ve Çağatay ulusu konusunda Arap, Fars ve Türk tarihçileri birçok bilgi vermekteyse de  onların eserinde Çağataylılar hakimiyetinin ne zamandan itibaren merkezden bağımsız bir hakimiyet olarak ortaya çıktığı meselesinde kesin bir fikir verilmemektedir. Çin Tarih Ansik-lopedisinde Çağataylılar Hanlığı’nın kuruluş devrini Çağatay zamanındaki Çağatay ulusunun ortaya çıkmasından başlatmaktadır. Barthold ise Çağataylılar Hanlığının kuruluşunu Mübarek Şah’ ın tahta geçtiği yıldan başlatmaktadır. Çağatay Han ve onun soyundan gelen hanlar hakkında yazılan birçok kaynaktaki bilgileri değerlendirdikten sonra biz Çağataylılar Hanlığı-nın bağımsız bir devlet olarak 1309 yılında İsen Buka Han’ın tahta çıkmasıyla kurulduğu kanaatine varıyoruz. Kardeşi Kepek Han’ın desteği ile tahta geçen İsen Buka Çağatay Moğol-larının evrensel göçebe hayvancılık yaşayış tarzlarını bütün gücüyle muhafaza eden   bir hükümdar olarak bilinmekteyse de bu dönemde Maveraünnehir gibi Çağataylıların en önemli bölgesindeki Moğolların büyük çoğunluğu Türkleşen ve Müslüman olan bir zümre olarak değişmişti. Ayrıca bu dönemde yine Çin’deki büyük Moğol kağanlığı fetret devrine girmiş bulunuyordu. Dolayısıyla emirlerini Çağatay bölgesine ulaştırmada bir hayli zayıf duruma düşmüştü. Kepek Han işte bu fırsattan yararlanarak ağabeyi İsen Buka’yı Büyük Han ilan etmiş ve Çağataylıların bağımsızlık sürecini başlatmıştır.
 
      Çağatay Han Devrinden İsen Buka Han Devrine Kadar Çağataylılarda Gelişen Olaylar
 
Çağatay Devri:   Cengiz Han 1225 yılında istila ettiği toprakları oğulları arasında paylaştırdığı zaman 2. oğlu Çağatay’a eskiden Kara Hıtaylar Tarafından idare edilen bölgeleri vermiş idi. Bu tarihten itibaren Çağatay bu geniş coğrafyaya Moğolistan’daki büyük kaanlığa bağlı bir Moğol hanı olarak hükmetti. Bölgenin ilk hükümdarı olan ve daha sonra bölgede kurulan bağımsız devlete ismi takılan Çağatay, kendisine taksim edilen yerleri 3’e bölerek idare etmiş-tir. Söz konusu bögelerin içinde Maveraünnehir bölgesi, siyasi, ekonomik ve kültürel bakım-dan çok önemli olduğundan Çağatay burayı babası döneminde olduğu gibi Mahmut Yalavaç’a büyük yetkiler vererek, onun yardımıyla idare etmeye çalışmıştır. Mahmut Yalavaç, Çağatay Han’ın en önemli yardımcısı sıfatıyla Karahanlılar döneminden beri çok önemli ticaret ve medeniyet merkezi olan Semerkand, Buhara ve Harezm’ in neredeyse yegane hükümdarı olmuştur. 1238 yılında Çağatay hakimiyetine karşı “Muhammed Tarabi Ayaklanması” patlak verir. Bu ayaklanmanın olmasına Muhammed Yalavaç’ın yaptığı yolsuzluklar sebep olduğun-dan,Çağatay Han’ın onun görevine son verip yerine oğlu Mes’ud Yalavaç’ı getirdiği biliniyor. Manglaysüyer  bölgesi olarak bilinen bölge Çağatay ulusunun doğu kısmını teşkil etmekte olup bu bölgeyi Çağatay Han Doğlat kabilesinin idaresine vermişti. Doğlatlar Çağatay’a ve onun ulusuna son derece sadık idiler. 1238 yılındaki “Muhammed Tarabı Ayaklanması”ndan sonra Çağatay Han Doğlatlara daha fazla önem ve imtiyaz vermeye başladı. Dolayısıyla Doğlatların Çağatay ulusundaki itibarı ve imtiyazı da arttı. Çağatay Han kendisine taksim edi-len bölgeyi kusursuz bir şekilde yönettikten sonra 1242’de ölmüş ve yerine torunu Kara Hülegü geçmiştir.
 
Kara Hülegü Devri:  Kara Hülegü’nün tahta geçmesini amcası içine sindiremedi. Böylece Çağayatlılar ikiye bölündü. Ancak amcası ve onun taraftarları pek güçlü   değildi. Çünkü Maveraünnehir’in yerli idarecisi olan Mes’ud Yalavaç, Doğlatlar ve Batu Han bu taht kavga-sında Kara Hülegü’yü destekliyorlardı. 1246 yılına gelindiğinde Moğol kabilelerinin temsilci-leri büyük kaan seçmek için büyük kurultay yaptı. Kurultay sonucunda Güyük büyük kaan seçildi. Kurultayda Kara Hülegü Cuci ulusunun başındaki Batu Han ile birlikte Güyük’ün büyük han olmasına karşı çıkmış idi. Amcası ise Güyük’e destek vermişti. Dolayısıyla Güyük büyük han olunca Kara Hülegü’yü hemen görevinden alıp yerine Yesü Möngke’yi getirdi.
 
Orgina Devri:     Kaynaklarda güzel, bilge ve tedbirli bir hükümdar olarak ifade edilen Orgina Çağatay ulusunun tahtına geçirildikten sonra Moğol prensleri arasındaki taht kavgaları dura-rak  Moğol egemenliği  altında olan bölgede kısa bir dönemde olsa barış olmuştur. Orgina’nın idaresi altında bulunan İpek Yolu’nun önemli merkezlerinde ticaret geliştirilmiştir. Kavgalar yüzünden ekilemeyen topraklar ekilip ekonomi güçlenmiştir. Ekonominin canlandırılması sonucunda ilim sahasında canlanmalar olmuştur.Bu hal Çağatay soyundan gelenlerin Türkleş-mesini ve İslamlaşmasını hızlandırmıştır. Orgina Çağatay soyundan gelen ilk müslüman hanı-dır. Fakat Orgina’nın devrindeki bu güzel gelişmeler Büyük Kaan’ın ölmesiyle durmuştur. Moğol prensleri arasındaki taht kavgaları yeniden başlamıştır. Büyük Moğol İmparatorluğu-nun tahtını ele geçiren Arık-Böge Çağatay ulusuna Algu’yu tayin etmiş böylece Algu Çağatay ulusunun hükümdarı olmuştur.
 
Algu Devri: Orgina’nın yerine geçtikten sonra kendisini tek hükümdar olarak kabul ettirmekte zorluk çekmemiştir. O, Kubilay ile Arık-Böge arasındaki kavgadan yararlanarak Çağatay ulu-sunun  tarihinde  ilk  defa  büyük  kaanın  onayını  almadan  hareket eden hükümdar olmuştur. Kubilay, kendisi ile Arık-Böge arasındaki taht mücadelesinde Algu’nun desteğini sağlamak için Algu’nun bağımsızlık yanlısı hareketlerine göz yumuyordu. Algu’nun ihanetinden hidde-te kapılan Arık-Böge Algu’yu cezalandırmak için üzerine sefer düzenlemiştir. Algu, Arık-Böge’nin öncü kuvvetlerini mağlub ederek ilk başarısını elde etmiş idi. Fakat onun bu zafer sevinci fazla uzun sürmedi. Arık-Böge’nin bir başka kumandanı Algu’yu ağır bir yenilgiye uğratmışlardır.Bölge Arık-Böge’nin askerleri tarafından ağır derecede yağmalanınca açlık baş göstermeye başlamıştır. Bu durum karşısında çaresiz kalan Arık-Böge Algu ile barışmak istedi. Tam o sırada Arık-Böge’nin yanında Orgina bulunuyordu. Orgina Algu’nun yanına geldikten sonra onunla evlenerek bir hakimiyet kurdu ve Mesud Yalavaç’ı maliye nazırı tayin etti. Mesud Yalavaç Algu ile Orgina’nın güçlü bir ordu kurmasını sağlamıştır. Bu olayların sonucunda Çağataylılar merkezindeki büyük kaanların sürdüğü sıkı vesayetten fiilen kurtuldu. Algu kendi birliklerini kurduktan sonra Çağataylıların sınırlarını genişletebilmiştir.
 
Mübarek Şah Devri:   1266’da Çağataylıların tahtına geçtiği anlaşılan Mübarek Şah’ın Türkis-tan’daki   müslüman Türklerin etkisiyle islamiyete giren ilk Çağatay hükümdarı olduğu bilin-mektedir. Fakat  müslüman  olan Mübarek  Şah’ın  tahta geçmesine ise Moğol gelenekçileri karşı çıktı. Mübarek Şah tahta çıktıktan sonra çevresindeki yerli müslümanların güçlü desteği ile Kubilay’dan bağımsız bir politika izlemeye başlamıştı. Onun bu davranışı hem gelenekçi Çağatay soylularını hem de Kubilay’ı kızdırmıştı. Kubilay kaan Barak’ı Çağatay Bölgesine ortak hükümdar olarak tayin ediyor. Kubilay kaandan aldığı yarlık ile Barak Çağataylıların askeri birliklerinin kendi safhasına geçmesini sağlayarak Mübarek Şah’ı tahttan indirdiğini ilân edip, onu hükümdar avcı başısı mevkiine düşürmüştür.Böylece Çağataylıların tahtında bir kaç ay oturan Mübarek Şah devri Barak tarafından sona erdirilmiştir.
 
Barak Devri:   Kubilay  Han’ın  emri  ile  Çağataylıların  tahtına  oturan  Barak, bölgede kendi düzenini  kurduktan sonra tahta geçmede Kubilay’a borçlu olmasına rağmen Kubilay’ın emir-lerine itaat etmekten  kaçmış ve  bağımsızlık yanlısı hareketlerini sürdürmüştür. Kubilay kaan Barak’tan  yaptıklarının  hesabını  sormak için Türkistan’a 6000 kişilik bir süvari birliği yolla-mıştır. Ancak buna 30 000 kişilik bir kuvvetle karşı çıkan Barak, Moğolistan’dan gelen süvari birliğin çatışmaya  girmeden  geri  çekilmesini  sağlamıştır. Kubilay kaan ile Barak arasındaki mücadele  devam  ederken , Kaydu , Kubilay’ ın  Çağataylılar  ile  meşgul  olduğu  fırsatından istifade  ederek, tekrar  Moğolistan’da  iktidarı  ele geçirmek için harekete başladı. Kaydu’nun hedefi, Kubilay ile rekabete girişerek Büyük Moğol  İmparatorluğu’nun tahtına geçerek, diğer Cengizoğolları’nın  egemenliği  altındaki  uluslar  üzerinde etkili olmak idi. Bu hedefine ulaş-mak için Barak engelini aşması  lazımdı. Dolayısıyla  ilk  olarak  Barak’a savaş açtı. Meydana gelen  ilk  savaşta  Barak  düşman  ordusunu bir tuzağa düşürüp çok sayıda esir elde etmiş idi. Ancak Kaydu bu yenilgiden sonra  Cuci  ulusundan  Barak’a karşı ikinci kez 50 bin kişilik bir ordu göndermiştir. Yapılan  büyük  muharebe sonucunda mağlub düşen Barak Maveraünnehir bölgesine  çekiliyor. Moğolistan’da Kubilay’a karşı serbest davranabilmek için Kaydu bu kez, Barak ile bir antlaşma yapma niyetiyle geliyor ve “Talaş Antlaşması” olarak bilinen antlaşma-yı gerçekleştiriyor. Bu antlaşmaya göre 1.Barak, bu günkü Doğu Türkistan üzerindeki hakimi-yetini  Kaydu’nun  idaresine  devredecektir. 2.Maveraünnehir’in  üçte  ikisinin idaresi Barak’a bırakılacak, ancak bu bölgedeki  tarım  alanlarının  idaresi  Kaydu  tarafına  tayin  edilen  Veli Mesud’a  emanet  edilecek. 3.Bu antlaşmada taraf olan bütün hükümdarlar kan kardeşi sayıla-caktır. 4.Tarım  alanlarında  ve  şehirlerde  yaşayan  halkın  mülkleri  korunacak, hükümdarlar bozkırlar veya dağlık yerlerdeki otlaklarla yetinecekler ve göçebelerin sürüleri ekin yerlerin-den uzak tutulacaktır. Barak, Maveraünnehir bölgesine geldikten sonra Mesud Yalavaç’ın itiraz etmesine rağmen kendisini destekleyen Moğol prenslerinden oluşan bir ordu kurmuştur. Onun ilk hedefi Afganistan’ı fethederek büyük babasının hayalini gerçekleştirmek idi. Barak-ın bu hareketini içine sindiremeyen Abaka, Azerbaycan’dan gelip Barak’ı Herat yakınlarında tuzağa  düşüererek  feci  bir  şekilde  mağlub  etmiştir. Barak’ın  uğradığı  bu son felaket onun çevresindeki Moğol prenslerinin kendisinden ayrılmasına neden olmuştur.Çaresiz kalan Barak Kaydu’dan  yardım  talep etmiş, Kaydu ise yardımdan ziyade, onun kötü durumundan yararla-narak  tamamen  ortadan  kaldırmak  için  onun  üzerine  20 bin  kişilik  ordu göndermiştir. Bu korkunç haberi alan barak korkusundan ölmüştür.
 
Duva Devri:     Duva devrinde Moğol prensleri arasındaki iç savaş iyice kızışmış durumdaydı. Kubilay  kaan  bir  taraftan  Moğol  soylularının baskısı, diğer taraftan Kaydu-Duva ittifakının güçlenmesi  karşısında  Moğol  imparatorluğunun  başkenti  Karakurum’dan  Çin’deki Yüan’a taşımıştır.Daha sonra Kubilay kaan bütün Çin’i de egemenliği altına alıp Moğol prensleri için-de en güçlü duruma gelmiştir.Fakat Kaydu ile Duva yine de Yüan imparatorluğunun kuzey ve   kuzey  batı  kısmındaki Kubilay’a karşı hareketlerini devam ettirmişlerdir. Kubilay han Koçu-da, Kaydu  ve  Duva  birliklerine  karşı  hazırlık  yaparken Kaydu’da Duva ile birlikte Kubilay hakimiyetine karşı savaş  hazırlıklarını  ara  vermeden  devam  ettirmiştir. 1287 yılında Kaydu 100 bin  kişilik  ordusu  ile Kubilay birliklerine karşı savaş açtı. Ancak Kubilay güçleri Kaydu ve  Duva  birliklerini  sınırlarından  geri  çıkardı. Sonra  Kaydu  güçleri  Karakurum’ a  saldırı düzenledi. Bu  sefer  Kubilay  kaan kendisinin meşhur kumandanı Bayan’ı Kaydu’nun üzerine gönderip  onu  Karakurum  ve  civarından  kovdu. Kubilay  kaan  ölünce  yerine torunu Timur geçti. Timur, kaan  olduktan  sonra  dedesi Kubilay’ın rakipleri olan Kaydu ve Duva ile müca-deleye  devam  etti. Timur  kaan, ağabeyi  ve  yeğeni  komutanlıklarındaki  büyük  bir  orduyu Kaydu ve Duva birliklerinin üzerine gönderdi. Cereyan eden çetin mücadeleler sonucu  Timur kaan ordusu Kaydu ve Duva birliklerini aağır yenilgiye uğrattı. Kaydu  kalan  birliklerini  alıp kaçarken aynı yıl ölmüştür. Kaynaklara göre Kaydu’nun ölümüne sebep  olan  bu  savaş  onun Kubilaya karşı yaptığı 42.savaşmış.Kaydu öldükten sonra onun yerine oğlu Çapar geçip Yüan İmparatorluğu  ile  olan  mücadeleye  devam  etmiştir . Görüldüğü  gibi  Duva  Çağataylıların hükümdarı olduğundan beri Kaydu’yu ve talihini sonuna kadar takip etmişti. Kaydu’nun arka-sında  bıraktığı  oğlu Çapar babasının bütün ünvanlarına sahipti. Duva ilk başta onun egemen-liğini tanımıştı. Nihayet 1303 yazında ikisi birden Pekin yönetimine bağlı olduklarını açılamış ve  Timur’a elçi göndermişlerdir. Timu kaan da elçileri sıcak karşılayıp, eski hesapları sorma-yacağını  açıklamıştır. Böylece  kırk  yıldır  doğu  ve  Orta  Asya’yı  yakıp yıkan iç savaşa son verilerek Cengiz kaan döneminden  sonra  ilk  Moğol  birliği  yeniden  kurulmuştur. Duva  bu Moğol birliğini gerçekleştirenlerden birisi olup, onun bu işi yapmakta iki şeyi gerçekleştirmek istediği anlaşılıyor. Biri kağanın oğlu Çapar’ın kontrolünden çıkıp, bundan sonra ki hareketle-rinde  Timur  kaanın  desteğin e sahip  olmak. Diğeri  ise  Ögedey  ulusunun  eline  geçen eski Çağatay topraklarını geri almaktan ibaret idi.
 
Könçek, Talku ve Kepek Devirleri:   1306 yılının sonlarında ölen Duva’nın yerine büyük oğlu Könçek geçmiştir. O, babasının bıraktığı Çağatay birliğini muhafaza etmek için ve savaşlarda gerileyen ekonomiyi düzeltmek için bazı tedbirleri yola koydu. O, yola koyduğu tedbirlerden sonuç alabilmek için Yüan İmparatoru Timur’un desteğine ihtiyaç duyarak ona babası gibi bağlı olduğunu onun adına bölgeyi idare etmekte olduğunu bildirdi. Timur’da onun bölgedeki icraatlerini takdirle karşılayarak gereken desteği sağladı.Ancak Könçek islamiyeti benimseyen bir imparator olduğundan bazı gelenekçi Moğol soyluları Könçek’e karşı cephe oluşturdu. Tam bu  zamanlarda Timur öldü. Onun ölümünden sonra merkezde iç huzursuzluk çıkmaya başladı. Könçek’in liderliğindeki yenilikçiler ile Talku’nun liderliğindeki gelenekçiler arasın-daki mücadele hat safhaya çıktı. Sonuçta Çağatay yöneticiler tabakasının desteğini sağlayan Talku bir buçuk yıl sonra Könçek’i tahttan indirerek kendisi tahta çıktı. Bu hâl Çağataylılar arasındaki iç kavgayı daha da büyüterek Çağataylıları bölünme noktasına getirdi. Çağataylılar bölgesini kendine bağlı bir bölge olarak görmekte olan Yüan imparatorluğunun Könçek ile Talku’nun arasını bularak durumu düzeltecek imkanı yoktu. Çünkü imparatorluk merkezi de kargaşanın içindeydiBu ikisi arasındaki savaş bir buçuk yıl sürerek bölge halkını iyice perişan etti. Mesud  Yalavaç’ın  oğullarının  gayretiyle  düzelmeye  başlayan  ekonomi tekrar geriledi. Könçek’in yerine geçen Talku her ne kadar Moğol gelenekçilerinin desteğini aldıysada taban-dan istediği yardımı alamadı. Çünkü Çağatay ulusuna mensup Moğol kabilelerinin çoğunluğu islamiyeti benimsemişti. Gün geçtikçe onlar Moğol geleneklerinden daha da uzaklaşmaktaydı. Ancak yerlilerin dini inançlarına fazla karışmadan durumu düzeltmek mümkün olabilirdi. Nihayet Çağatay soyluları bir araya gelip durum değerlendirmesi yaparak Könçek’in ikinci kardeşi Kepek’i durumu düzeltmek için görevlendirmişlerdir.Bu sırada Kepek’in ağabeyi İsen Buka  Çağataylıların merkezi konumunda olan Afganistan’da bulunuyordu. Kepek Çağataylı-ların hükümdarlık tahtına oturupiç karışıklığı düzeltmekle meşgul olurken daha önce Kubilay-ın torunu Timur Kaan tarafından mağlub edildikten sonra Duva’ya sığınan Kaydu’nun oğlu Çapar Ögedey Hanlığı’nı tekrar ihya etmeye çalışıyordu. O, bu doğrultuda Kepek’e karşı taarruz etmiş ancak yenilmiştir. Bundan sonra Kepek’ in ağabeyi İsen Buka Çağataylılar Hanlığı’nın hükümdarı olmuştur.
 
                                     Çağataylılar Hanlığı’nın Gelişme Devri
 
İsen Buka Devrinde Gelişen Olaylar:1309 yılında kardeşi Kepek’in desteğiyle tahta çıkan İsen Buka Han devrinde Duva tarafından temeli atılan Çağataylılar Hanlığı , hakimiyetini tam olarak kullanarak sınırlarının dışında da nüfuz sahibi olmaya başlamıştır. Çağataylılar genişle-mek için Afganistan’a ve oradan da Hindistan’a yönelmek istemişlerdi. Çağataylılar Bedahşan Kabul ve Gazne şehirlerine yerleşerek oradan da Hindistan’ın kuzey batısına kazançlı akınlar yapmaya başlamışlardı. Bu başarılı seferler sonucu Duva’nın oğullarından Kutluk Hoca, doğu Afganistan  bölgesine  yerleşmişti. Daha sonra İlhanlılar; Kutluk Hoca’nın yerine oğlu Davud Hoca geçtiği sırada, doğu Afganistan’daki Çağataylıların teşekkülünü bir tecavüz olarak nite-lendirip Davud Hoca’ya karşı bir ordu göndermiştir.Olaydan haberdar olan İsen Buka Han’ın İlhanlılara karşı kardeşi Kepek ve yeğeni Davud Hoca’nın kumandasında bir ordu gönderdi. Bunlar İlhanlıların hükümdarı Olcaytu’nun göndermiş olduğu orduyu ağır yenilgiye uğratarak Herat ve Horasan’a kadar ilerlemişlerdir. Ancak Çağataylıların ordusu doğudan gelen saldırı nedeniyle batı ve güney batı tarafındaki başarılı seferini yarım bırakmak zorunda kalmışlardı. İsen Buka Han’ın tahta geçtikten sonra kardeşi Kepek ile birlikte yaptığı başarılı seferler ve kendi hanlığını güçlendirmek için yaptığı önemli icraatlar doğusundaki Yüan imparatorluğunu kızdırmıştı. Çünkü Yüan İmparatorluğu hâla kendisini bütün Moğol hanlıklarının amiri sayı-yordu. Dolayısıyla Çağataylıların bağımsız bir devlet sıfatı ile yürüttüğü her çeşit faaliyetlere karşı idi. Ancak Çağataylılar hanlığının hükümdarları İsen Buka Han hiç bir zaman Yüan imparatorluğunu  kendilerinin  amiri  olarak  tanımadı. İsen  Buka  ile  kardeşi  Kepek  Han’ın kumandasındaki  Çağataylılar hanlığı ordusu Yüan imparatorluğunun güçlü desteği olan Koçu Uygur Hanlığı ordusu tarafından Tanrı Dağları’nın eteğinde olan savaşta yenilgiye uğrayıp Almalık’a geri çekilmiştir. Bu yenilgiyi içine sindiremeyen İsen Buka Han Yüan imparatorun-dan intikam almak için Yüan İmparatorunun İlhanlılara gönderdiği elçilerini , dönüşünde Çağataylılar Hanlığı’nın sınırları içine girdiğinde tutuklayıp idam etmiştir. Bu olaydan haber-dar olan Yüan İmparatoru 50 bin kişilik ordusunu Çağataylılar Hanlığı’na gönderdi. Yüan ordusu İsen Buka Han’ın kışlık sarayı ve yazlık sarayını işgal etti. Hanlığın ekonomisi ve askeri gücü doğu ve batı cephelerinde yapılan savaşlardan dolayı bir hayli zayıfladı.Bölgedeki yerli halkta savaşlardan dolayı huzur bulamadı. 1320 yılında sürekli savaş yapmaktan yorulan İsen Buka Han öldü. Onun yerine kardeşi Kepek, Çağataylıların hanı oldu.
 
Kepek Han Devrinde Hanlığın Yükselişi:      Kepek Han Tahta çıktığında Çağataylılar Hanlığı siyasi, askeri ve ekonomik bakımdan bir hayli yıpranmıştı. O, bu durumu düzeltmek  için barışçıl bir politika izledi ve hanlığını güçlendirmek için bazı önemli tedbirleri kullandı. Onun kullandığı tedbirler şunlardı: 1.Devlet ekonomisini güçlendirmek için ziraate ve ticarete önem verdi. Bundan dolayı hanlığının başkentini Almalık’tan Semerkand’a taşıdı. Savaşlardan dola-yı harap olan şehirleri tekrar ihya etti ve yeni şehirler inşaa ettirerek ticaretin gelişmesini sağ-ladı. O, “Karşı” isminde bir şehir yaptırmış, daha sonra “Kepeği” diye de anılan söz konusu şehrin bir dönem Çağataylıların başkenti olduğu anlaşılıyor. 2. Çağatay Hanlığı’na bağlı göçe-be Moğolların yerleşik hayata geçmelerini istemiştir. Yukarıda sözünü ettiğimiz Karşı şehrine Kepek Han tarafından şehirleşmeye zorlanan Moğolları iskan ettirmek için yaptırıldığı anla-şılmaktadır. Kepek Han şehre yerleşen Moğol soylularının evlatlarını medreselere gönderip onları yerlilerin kültürü ile yetiştirdi. 3.Çağataylılar Hanlığının ilk resmi sikkeleri olarak kabul edilen gümüş sikkeleri tedavüle koydurdu. Onun devrinde büyük şehirlerde para fabrikaları kurulmuştur . Bütün   bunlar   Kepek’ in ticarete ne derece önem verdiğini açıklamaktadır. 4.Kepek  Han  doğusundaki Yüan imparatorluğu ile olan ilişkilerini sıcak tutmaya çalışmıştır. Kepek Han’ın yola koyduğu bu önemli tedbirlerinin sonucunda Çağataylılar Hanlığının siyasi askeri ve ekonomik gücü yükselmiştir. Ancak buna rağmen Kepek Han’a muhalefet olanlar da vardı.Onlar gelenekçi Çağatay soyluları idi. Şehirleşme taraftarları ile buna karşı olan iki grup arasındaki kavga Çağataylıları bölünmeye doğru götürüyordu.Kepek Han bu zaman içerisinde Çağataylılar Hanlığı’nın güçlenmesi için önemli icraatler yaptıktan sonra 1327’de ölmüştür.
 
Tarmaşırın Devrinde Çağataylılar:        Kepek Han’ın halefleri arasında olan Tarmaşırın, diğer haleflerden sonra Çağataylılar Hanlığı’nın tahtına geçmiştir. Taramaşırın Çağatay evlatlarının içinde Mübarek Şah, Barak ve Könçek’ten sonraki dördüncü müslüman hükümdar idi. Müslü-manca Sultan Alaeddin ismini alan Tarmaşırın tahta geçtikten sonra Kepek Han gibi devleti güçlendirmek için çevresindeki ülkelerle barış içinde yaşamaya özen gösterdi. Tarmaşırın Çağataylılar Hanlığı’nın tahtına oturduktan sonra ilk olarak hanlığında islam dininin bütün mezheplerini tamamen  serbest bıraktı. Henüz müslüman olmayan Moğol kabilelerini islama davet etti. Tarmaşırın Çağataylılar Hanlığı’nı, Cengiz tarafından yaptırılan Moğol yasasına göre değil şeriat hükümlerine göre yönetmeye başlamış idi. Tarmaşırın’ın tamamen müslüman Türk hükümdarı gibi yaşadığı ve Türkçe konuştuğu ayrıca hanlığındaki bütün Moğol kabilele-rinin Türkçe konuşmalarını emretmişti. Tarmaşırın’ın yola koyduğu siyaset ve tedbirleri özel-likle islamlaşmak ve Türkleştirmek konusundaki tutumu yerli müslümanların büyük takdirini kazandıysa da onun bu icraatlarını Moğol yasasına karşı yapılan açık bir ihanet olarak gören gelenekçi Moğollar çileden çıkıyordu. Sonuçta Buzan; bir kısım gelenekçi Çağataylılar soylu-larının kışkırtması ile Tarmaşırın’ı öldürmüştür. Tarmaşırın öldürüldükten sonra Çağataylılar Hanlığı’nda iç kavga tekrar alevlenmiştir.Çağataylıların hükümdarları arasındaki bu kavgadan faydalanan yerli beyler kendi bölgelerinde egemenlik kurmaya başlamışlardır.
 
 
 
                       ÇAĞATAYLILAR HANLIĞININ DURAKLAMA DEVRİ
Buzan, Cenkçi ve Yesün Timur Devri:Gelenekçi Moğolların desteğini alan Buzan Tarmaşırın-ı öldürdükten sonra Çağatay soyluları arasındaki iç hesaplaşma iyice kızıştı. Hanlığın her tara-fında yerli beylerin liderliğinde isyanlar patlak verdi. Buzan bu isyanları bastırmak için sağa sola sefer düzenlediyse de ortalığı yatıştıramadı. Kaynaklardan onun bu isyanları bastırmakla uğraşırken öldüğü anlaşılmaktadır.Buzan öldükten sonra Çağataylılar tahtına Duva’nın torunu Cenkçi geçmiştir. Cenkçi Han döneminin belirgin özelliklerinden biri ise bu devirde Çağatay-lılar Hanlığının sınırlarında hristiyan dinini yayma faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Cenkçi Han’ın uyguladığı islam aleyhtarı politika sayesinde katolik misyonerleri bölgede vaaz verme ve kili-se yapma imkanına kavuşmuştur. Cenkçi Han devrinde hristiyanların az da olsa Türkistan’da bıraktığı bu izler daha sonra Timur tarafından tamamen silinmiştir.Cenkçi Han öldükten sonra yerine Yesün Timur’un tahta geçtiği ondan sonra da Emil Hoca’nın tahta geçtiği biliniyor. Bölgede bütün iktidar önce Emir Kazgan’da daha sonra Timur’da olduğu gibi mahalli Türk asillerinin eline geçmişti. Adı Çağatay Hanlığı olan bu ülke artık bir Türk Hanlığı idi.
 
Çağatay Hanlığı’nın Bölünüşü ve Moğolistan Hanlığı’nın Kuruluşu: 1334 yılında Tarmaşırın-ın öldürülmesiyle Çağatay Hanlığında hanların yeri bir türlü ısınmadı. Ardı arkası kesilmeyen taht kavgaları Çağatay soyundan gelen hanların halk nezlindeki itibarını sarstı. Bu durum Çağataylılara bağlı olan yerli beylerin işine yaradı. Onlar bu otorite boşluğundan istifade ede-rek kendi bölgelerinde bağımsız hakimiyetlerini kurmaya başladı. Ancak Çağatay Hanlığının bu şekilde parçalanmasına Doğlat kabilesi hükümdarlarından Emir Bulacı razı değildi. O dönemde   Doğlatlar bölgenin en önemli güçlerinden biri olup Manglaysuyer bölgesinde çok önemli sahalara sahip  idi. Emir Bulacı eski Çağataylılara olan sadakatini ifade etmek için Çağataylılar Hanlığının çıkmaza girdiği böyle bir vaziyette batıdaki Maveraünnehirlilere bağlı olmayan bir Çağatay ailesi mensubunu bularak onun şahsında Çağataylılar Hanlığını veya o zamanlar söylendiği gibi Moğolistan Hanlığını tekrar ihya etmeyi düşündü. Tam o sıralarda İsen Buka Han’ın oğlu olan Tuğluk Timur bugünkü Doğu Türkistan’ın güney doğu kısmında kimseden habersiz olarak hayatını sürdürüyordu. Emir Bulacı Taş Timur adında birine onu bulup getirmesi için emir vermiştir. Taş Timur çok çileli bir yolculuk sonucunda onu bulup Aksu’ya  getirmiştir. Emir Bulacı onu muhteşem bir şekilde karşılayarak Çağataylıların Hanı ilan etmiştir. Emir Bulacı’nın bu siyasi hareketi Maveraünnehir bölgesinin doğusundaki gele-nekçi Moğol hükümdarları tarafından takdirle karşılanmıştır. Emir Bulacı’nın 1348’de Tuğluk Timur’u Aksu’da han ilan etmesiyle kurulan bu hakimiyete tarihte “Moğolistan Hanlığı” adı verilmiştir. Böylece İsen Buka ve Kepek Han’ın gayretleri ile resmi kurulan Çağataylılar Han-lığı  Doğu  Çağataylılar  Hanlığı  ve  Batı  Çağataylılar Hanlığı diye ikiye bölünmüş oldu. Batı Çağataylılar Hanlığı olarak bilinen hanlık Mahmut Han’ın ölümüne kadar sembolik olarak devam etti. Maveraünnehir bölgesinin dışındaki Çağataylılar bölgesinde ise Çağatay devri devam etti.
 
                             MOĞOLİSTAN HANLIĞI’ NIN GELİŞMESİ
Tuğluk Timur Han ve Onun Maveraünnehir Seferi:Moğolistan Hanlığı’nın ilk hükümdarı olan Tuğluk Timur’un her cihetten kendini gösteren kuvvetli bir şahsiyet olduğu anlaşılmaktadır. Onun saltanat döneminin Çağataylılar tarihi açısından önemi yüksektir. Bu önemi önce din nazarından ele almak gerekmektedir. Tuğluk Timur tahta çıktığı sırada Moğol asıllı halk koyu müslüman iken Türkleşmiş Moğol asıllı halkın büyük bir kısmı hala eski inançlarında idi. Ancak bu bölgelerde de islam  dini giderek etkisini artırıyordu. Muhammed Handar Doğlat’ın hatıralarından anlaşıldığına göre Tuğluk Timur yetenekli bir önder idi.İslamla müşerref olduk-tan sonra islamiyetin onun üzerinde uyandırdığı cazibe Moğolistan’da otoriteyi sağladıktan sonra Maveraünnehir’e sefer yaparak ülke topraklarını bütünleştirmeyi planladı. Maveraünne-hir’in geri kalan kısmı mahalli Türk beyleri arasında küçük parçalar halinde bölünmüştü. Tuğluk Timur bu durumdan faydalanmak için Maveraünnehir seferine hazırlandı ve Taşkent üzerinden Şehr-i Sebiz’e giderek Maveraünnehir’i ele geçirmiştir. Tuğluk Timur Şehr-i Sebiz-e girdiğinde Hacı Barlas önce direnmeye yeltenmiş, sonra dümanın üstünlüğü karşısında Horasan’a çekilmiştir. Tuğluk Timur’un Maveraünnehir seferi öylesine başarılı olmuştu ki Hacı Barlas’ın öz yeğeni Aksak Timur’da galibin tarafına geçmeyi uygun görmüştü. Tuğluk Timur Almalık’a döndükten sonra Horasan’a çekilen Hacı Barlas buradan Maveraünnehir’e geldi. Buradaki asiller onu büyük bir coşkuyla karşıladılar. Fakat daha sonra Tuğluk Timur Han’ın eskiden kendisine itaat etmeyen Hocent valisini öldürttüğünü öğrenen Hacı Barlas korkuya kapılarak Horasan’a kaçmış ve çok geçmeden haydutlar tarafından katledilmiştir. Bu olaydan sonra Aksak Timur Barlas kabilesinin başına geçmiş, böylece onun Şehr-i Sebiz üze-rindeki hakimiyeti Tuğluk Timur Han’a kesin başlanmış oldu.
 
          HIZIR HOCA HAN DEVRİ VE MOĞOLİSTAN HANLIĞI’NIN YÜKSELİŞİ
Hızır Hoca Han’ın Tahta Geçişi:      Tuğluk Timur Han 15 yıllık saltanat devrinde Moğolistan Hanlığı için çok önemli icraatler gerçekleştirdikten sonra ölmüştür. Onun ölümünden hemen önce Moğolistan Hanlığı’nın kuruluşunda en büyük rolü oynayan ve Tuğluk Timur’un en yakın yardımcısı olan “Atabey” Emir Bulacı’da ölmüştü.Bu ikisinin ölümünden sonra kurulalı henüz 15 sene olan Moğolistan Hanlığı sarsılmaya başladı. Merkezi yönetimin zayıflığından faydalanmak isteyen Aksak Timur isyan edip Moğolistan Hanlığı’nın kontrolünden çıkmak istedi. İlk başta onun isyanı Tuğluk Timur’un halefi İlyas Hoca tarafından bastırıldı ise de Serbedarlar isyanında galip gelen Aksak Timur Maveraünnehir’i ele geçirdi.Bu galibiyet onun Maveraünnehir’deki itibarını kısa zamanda yükseltti. Tuğluk Timur’un gayretleriyle birleştiri-len eski Çağataylılar toprağı bir daha birleşmemek üzere parçalandı. Maveraünnehir bölgesin-de ise yeni bir Türk Devleti olan Timurlular kuruldu. Moğolistan Hanlığ’nın Maveraünnehir-deki ağır yenilgisinden cesaretlenen Doğlat kabilesinin emiri Cemaleddin Moğolistan Hanlığı-nın tahtını ele geçirmek istedi. O bu isteğini gerçekleştirmek için Kaşgar’da isyan çıkardı. Bu isyan esnasında o, Tuğluk Timur’un kardeşleri ve oğullarından 18 kişiyi öldürdü. Ancak Tuğluk  Timur’un  küçük  oğlu  Hızır  Hoca  Doğlat beyleri tarafından kaçırılarak saklanmıştı. Emir Cemaleddin’in bu isyanı sadece Çağataylıları değil aynı zamanda Doğlat kabilesinin bazı ileri gelenlerini de kızdırmıştır. Emir Cemaleddin Kaşgar’da isyan çıkardığında Moğolis-tan Hanlığı’nın tahtında Emir Bulacı’nın oğlu Hüdayat bulunuyordu. O henüz küçük yaşta olduğu için Mirağa Hatun devleti idare ediyordu. 1375’te Emir Cemaleddin ilk defa Emir Timur tarafından yenilgiye uğradıktan sonra Çağatay soyundan gelen Moğolların hepsini katletmeyi kafasına koymuştu. O, Tuğluk Timur’un küçük oğlu Hızır Hoca’nın hayatta oldu-ğunu öğrenip onu öldürmek için harekete geçmiştir. Fakat Mirağa Hatun Hızır Hoca’yı 12 kişi ile birlikte gizlice Bedahşan’a göndermiştir. Hızır Hoca ondan sonra 12 sene süren gurbet hayatı yaşamıştır.1379yılında Emir Timur tarafından ağır yenilgiye uğrayan Emir Cemaleddin ortadan kaybolmuştur. Ondan sonra atabey Hüdayat Tanrı Dağlarının güney ve güney doğu eteklerini birkaç kez adam göndererek Hızır Hoca’yı arattırmıştır. Nihayet onu bulup 1389’da Moğolistan Hanlığı’nın tahtına geçirmiştir. Hızır Hoca’nın tahta geçmesiyle hanlık tahtı tekrar Çağatay soyundan olanların eline geçmiştir.
 
Hızır Hoca Han’ın Önemli İcraatleri:Hızır Hoca Han tahta geçtikten sonra savaşlar ve isyanlar yüzünden harap olan hanlığını güçlendirmek için çok önemli icraatler yaptı.Yönetim kurumla-rını yeniden denetleyerek bunların başına devlete sadık kişileri getirdi.Kendisinin tahta çıkma-sını sağlayan atabey Hüdayat’a büyük yetkiler vererek onun, hanlığın asayişini ve güvenliğini sağlamasını istedi. Dış tehditleri ortadan kaldırmak için barışçıl bir politika izledi. Öncelikle Maveraünnehir’ deki Emir Timur’a barış elçisi göndererek onunla akrabalık bağı   kurdu. Bundan itibaren Emir Timur’un Moğolistan’a yaptığı akınlar durdu. Devletin batısından gele-cek tehlikeleri bu şekilde ortadan kaldırdıktan sonra dikkat devletin doğusuna çevrildi. Hızır Hoca Mink hükündarına   kıymetli hediyelerle elçi göndererek Mink hanedanlığı ile dostça geçinmek istediğini bildirdi. Manglaysuyer bölgesine ordu göndererek bölgenin batı kısmın-daki Emir Celaleddin tarafından işgal edilen toprakları geri alarak hanlığın toprak bütünlüğü-nü sağladı. Böylece ilk aşamada devlete dıştan ve içten gelebilecek tehlikeleri ortadan kaldır-mış oldu.
 
Hızır Hoca Han’ın Koçu Uygur Devleti’ni Fethetmesi: Hızır Hoca sefer hazırlıklarını tamam-ladıktan sonra ilk defa 1393 yılında Koçu Uygur Devleti’ne hücum edip Turfan ve Karahoca bölgelerini fethetti. Böylece 5 asırdan fazla hüküm süren budist Koçu Uygur devletine müslü-man Moğolistan Hanlığı tarafından son verildi. Hakaniyeliler devletinin meşhur hükümdarla-rından Sultan Satuk Buğra Karahan ve oğlu Musa Arslan Han’ın bütün Uygurları tek bir din altında birleştirme hayali onlardan yaklaşık üçbuçuk asır sonra doğu Çağataylıların müslüman hükümdarı Hızır Hoca Han tarafından gerçekleştirilmişti.Turfan ve civarı fethedildikten sonra Hızır Hoca Han yine Kumul bölgesini de budist Uygurların elinden alarak orada da islamiyeti hakim kıldı. Hızır Hoca Han’ın başarılı seferlerinin neticesinde sarı Uygurlar hariç Türkistan bölgesinde yaşayan bütün Uygur Türkleri islam bayrağı altında birleşti. Günümüzde Doğu Türkistan denilen Uygur Türk bölgesinin dini ve coğrafi bütünlüğü bu tarihte gerçekleşmiştir. Hızır Hoca, Koçu Uygur Devleti’ni tamamen ortadan kaldırdıktan sonra bölgeye Dâr-ül İslam diye ad verdi.Hızır Hoca Maveraünnehir hariç bütün Türkistan bölgelerini tek hakimiyet altın-da birleştirdiğinde devlet üç bölgeye ayrılmıştı.1)Moğolistan Bölgesi 2)Manglaysüyer Bölgesi bu bölgede müslüman Uygur Türkleri çoğunlukta olup tarımcılıkla ve ticaretle uğraşırlardı. 3)Koçu Uygur Bölgesi. Bu bölge eski Koçu Uygur Devleti’nin idaresindeki yerler olup bu bölgede her çeşit ziraat, sebze ve meyve yetiştiriliyordu.Bölgenin kuzey kısımlarındaki yayla-larda  hayvancılık yapılıyordu. Görüldüğü gibi çok önemli icraatlarıyla doğu   Çağataylılar Hanlığı  tarihinde  çok  önemli  bir  yere  sahip  olan  Hızır  Hoca  Han 1405 yılında ölmüştür.
 
      MOĞOLİSTAN HANLIĞI’NIN DURAKLAMASI, BÖLÜNMESİ VE YIKILIŞI
Hızır Hoca Devrinden Sonra   Moğolistan   Hanlığı’nda   Gelişen   Olaylar   ve   Moğolistan Hanlığı’nın Tekrar Bölünüşü: Hızır Hoca Han öldükten sonra yerine büyük oğlu Şem-i Cihan tahta geçti. Kaynaklarda onun devri ile ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak Çin yıllıkla-rından  onun  Mink  hanedanlığı ile siyasi ve ticari ilişkileri geliştirdiği anlaşılmaktadır. Şem-i Cihan öldükten sonra onun yerine kardeşi Muhammed tahta geçmiştir.Kaynaklardan anlaşıldı-ğına göre MuhammedHan aşırı bir müslüman hükümdar olup Moğolların islamiyete girmesini sağlamak için aşırı bir kuvvet kullanmıştır. Muhammed Han’ın aynı zamanda Çin’in Mink hanedanlığı ile de iyi ilişkiler içinde olduğunu Çin elçilerinin verdiği bilgilerden öğreniyoruz. Bundan başka Çin elçileri genel olarak bize Çağataylıların sosyal ekonomik ve kültürel duru-munu da anlatmaktadır. Aradan  3 sene geçtikten sonra Hızır Hoca’nın torunu Uveys Nakşıci-han’ı öldürerek tahtı ele geçirir. Uveys Han tahtı ele geçirdikten sonra öncelikle devlet ekono-misini düzeltmek için bazı tedbirler aldı. Mesela su ve kanalizasyon işlerine önem vererek tarım alanlarını geliştirdi. Uveys Han bizzat kendisi Turfan bölgesine gelip su kanalları yaptı-rarak tarımcılıkla uğraşmıştır ve kendisinin hububat ihtiyacını kendisi gidermiştir.Uveys Han-ın aynı zamanda islam dini faaliyetlerine de çok önem verdiği hatta Maveraünnehir’deki meşhur tarikat piri Hoca Bahaeddin Nakşibendi’nin tarikatine girdiği anlaşılıyor. Uveys Han-ın saltanat devrinde yine gittikçe güçlenen Moğol Oyrat kabilesinin Moğolistan Hanlığı’na saldırdığı Uveys Han’ın bu sebepten dolayı hanlığının merkezini İli Balık’a taşıdığı fakat Oyratlarla olan mücadelede yenilgiye uğradığı anlaşılıyor. Uveys Han’ın Oyrat kabileleri karşısındaki bu yenilgisinden sonra Satuk Han Moğolistan’a gelerek Uveys Han’a saldırmış-tır. Savaş esnasında Uveys Han kendisinin Tahir adlı bir yakını tarafından yanlışlıkla öldürül-müştür. Uveys Han öldükten sonra onun daha reşit olmayan Yunus ve İsen Buka adındaki iki oğlu arasında taht kavgası başlamıştır. Aslında bu ikisinin arasında kendi çıkarları için hareket eden emirler vardı. Yani henüz reşit olmayan bu iki çocuğun arasındaki kavga ikiye bölünmüş emirlerin arasındaki kavga idi.Bu kavganın sonucunda büyük oğlu Yunus ve onun destekçileri yenilerek Semerkand’a gitmişlerdir.Küçük oğlu İsen Buka ise “İsen Buka Salis” namıyla tahta geçti. Ancak çok geçmeden İsen Buka Salis’i destekleyen emirler ondan desteğini çekip isyan etti.Bunu fırsat bilen ağabeyi Yunus oradaki emirlerin desteği ile kendini Moğolistan Hanlığı-nın hanı ilan etti.Bir askeri sefer düzenleyerek doğu Çağataylıların batısındaki bölgeleri de ele geçirdi. Böylece Hızır Hoca Han’ın gayretleri geliştirilen doğu Çağataylılar Hanlığı’nı böldü. Doğu Çağataylılar Hanlığı’nın bu defaki bölünüş süreci aslında bu hanlığın en önemli destek-çisi olan Doğlat kabilesinin hükümdarları arasındaki bölünmeyle başlamıştır. Sonuçta Moğo-litan Hanlığı’nın toprakları Uveys Han’ın ölümünden sonra bu şekilde parçalanarak büyük ölçüde küçüldü.
 
İsen  Buka  Salis  Han  Devrinde  Gelişen  Olaylar:  İsen Buka Salis saltanatının ilk yıllarında Turfan  ve  Kumul  bölgelerindeki  yerli  Uygur  Türk  emirlerinin muhalefeti ile karşı karşıya kaldığından  Seyit  Ali’nin  yardımı  ile karargahını Almalık’tan Aksu şehrine taşıdı. Bu arada Manglaysuyer  bölgesi  İsen  Buka  Salis’in  kontrolü altına girmiş idi. Ancak hanlıkta asıl söz sahibi  Seyit  Ali  idi. İsen  Buka  Salis Aksu’da kendini topladıktan sonra doğudaki Kumul ve Turfan  bölgelerine  oğlu  Dost  Muhammed’in  komutanlığında  ordu  gönderip  bu bölgelerin idaresini  yerli  emirlerin  elinden  aldı. Onun  bu  başarısı  bölgedeki itibarını artırdı. Hanlığın doğusunda  kontrolü  sağladıktan  sonra  batısındaki  toprakları da  ele  geçirmeyi planladı. Bu sırada  Mirza  Uluğ Bey’in kendi oğlu Abdüllatif tarafından öldürülmesiyle Maveraünnehir’de istikrar bozuldu. Bu durumdan faydalanmak isteyen İsen Buka Salis Maveraünnehir bölgesin-deki  Fergane  vadisine  saldırdı. Saldırıda çok sayıda esir ve mal mülke sahip olmanın dışında bir  kazanç  elde  edemedi. Ardından  Maveraünnehir’in  diğer bölgelerinde birkaç defa saldırı düzenlemiş ise de Maveraünnehir bölgesini geri alma maksadına ulaşamadı. Çünkü hanlığının gücü  Uveys  Han’ın  ölümünden  sonra tekrar başlayan iç kavgalardan dolayı yıpranmış vazi-yette  idi. Üstelik  İsen  Buka  Salis  devlet  idaresindeki  eski  Moğol  gelenekçilerinden  yana olduğu  için  hanlık  sarayındaki  yerli  müslüman  idarecilerin  ve  Moğol  kökenli  müslüman hükümdarların  desteğinden  mahrum kalmıştı. İsen Buka Salis’in Maveraünnehir’deki mağlu-biyetinden  sonra  Ebu Seid Sultan onun ağabeyi Yunus Han’ı destekleyerek İsen Buka Salis’i tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçti. İsen Buka Salis’ten bağımsız bir Moğolistan Hanlığı’nı  oluşturmasına  imkan  sağladı. Böylece  Maveraünnehir’ de  doğudaki  Moğolistan Hanlığı’na  karşı  bir hakimiyet tekrar ortaya çıkmış oldu. Ağabey kardeş arasındaki bu müca-dele  İsen  Buka  Salis  ölünceye kadar devam etti. İsen Buka Salis öldükten sonra yerine oğlu Dost Muhammed Han geçmiştir. Dost Muhammed Han müslümanlığ ı zayıf olan şöhrete düşkün kavgacı ve zalim bir hükümdar idi. Bundan dolayı kendi hanlığında dahi diğer idareci-ler ve halk tarafından sevilmemişti. Onun devrinde Moğolistan Hanlığı daha da parçalandı.
 
Moğolistan Hanlığı’nın Yıkılışı ve Türkistan’da Çağataylılar Devri’nin Sona Ermesi:     1348 yılında Doğlat kabilesinin güçlü desteği ile Tuğluk Timur tarafından Aksu’da kurulan Moğo-listan Hanlığı onun ölümünden itibaren sarsılmaya başlamıştıHızır Hoca devrinde biraz topar-lanmış ise de ondan sonra gelen kavgacı hanların devlet merkezinde otoriteyi kaybetmesiyle hanlık parçalanmaya yüz tutmuştu. Uveys Han öldükten sonra iyice alevlenen taht kavgaları ve ardı arkası kesilmeyen isyanlar hanlığı çökmeye doğru götürüyordu. Dost Muhammed Han devrinde hanlığın sınırları iyice daralmıştı. 1469 yılında Dost Muhammed Han ölmüştür.Onun Kepek Sultan adında bir oğlu olup babası öldüğünde henüz küçük yaşta olduğundan devleti emirler ve mahalli beyler kontrol altına almış idi. Her emir veya her bölgenin beyi kendi böl-gesini idare etmeye başlamıştı. Bunu fırsat bilen Yunus Han asker göndererek Aksu’yu ele geçirdi. Ancak o çoğu zaman Maveraünnehir’de yaşayıp oraya alıştığından gelenekçi Moğol-ların etkisinin tamamen gitmediği Aksu’da kalmak istememiş ve askerleriyle birlikte Taşkente gidip orada ikamet etmiştir. Moğol soyluları Yunus Han’ın oğlu Ahmet’i Moğolistan’a getirp onun han olmasını istemişlerdir. Yunus Han Taşkent’te ölünce yerine Mahmut han olur. O, babasının yerine geçip han olunca kardeşi Ahmet onun hanlığını kabul etmeyerek Moğolistan Hanlığından ayrılarak kendi başına hüküm süren bazı emir ve beyleri itaat altına alarak Aksu-da kendini Moğolistan Hanlığı’nın hanı ilan etti.Bu hal batıdaki ağabeyi Mahmut Hanı kızdır-mıştır.Mahmut Han kardeşinin güçlenmesini önlemek için ona karşı asker göndermiştir.Çıkan iç savaş sonucunda Ahmet Han yenilerek Özbek Hanlığı’nın hükümdarlığına sığınmak iste-miştir. Fakat onun sığınma talebi reddedilir ve öldürülür.AhmetHan öldürüldükten sonra onun oğlu Mensur kendini han ilan eder.Bu esnada Mensur Han’ın kardeşi Yerkent seidiye Hanlığı-nı kurduğunu ilan etmiştir. Daha  sonra Mensur Han ile bir araya gelerek ortak bir hakimiyet kurma konusunda anlaşmışlardır. Böylece Türkistan’ın doğusundaki Çağatay hakimiyeti devri sona ermiştir.
 
Çağatay Ulusunun Yapısı:      Moğolca “ulus” kelimesi Türkçedeki “il” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktaydı. Bilindiği üzere Cengiz Han ölmeden önce Moğolistan dışında kalan batı bölgelerinde fethedilen ülkeleri oğullarına tahsis ederken Türkistan, ikinci oğlu Çağatay Han’ın hissesine düşmüştü. Doğu Türkistan bütünüyle batı Türkistan ise Harezm ve Türkme-nistan bölümleri hariç Çağatay Hanlığı sahasına dahil olmaktaydı. Çağatay ulusu bu saha için-de  teşekkül  etmiştir. Çağatay  Han’a  tahsis edilen bu ülkede bütün şehirler Mahmut Yalavaç adında bir umumi vali tarafından kaan namına idare edilmekteidi.Çağatay Hanlığı sahasındaki bütün  şehirleri  idare  eden  Mahmut  Yalavaç Hocent şehrinde otururdu ve ancak kaana karşı hesap  verirdi. 1239  yılında  Buhara  ve  yakınındaki  Tarab  kasabasında zuhur eden isyan ile Mahmut  Yalavaç’ı  vazifesinden  alan  Çağatay  Han  kaana hesap vermek ve haddini aştığını kabul  etmek  mecburiyetinde  kalmıştı. Onun  yerine oğlu Mesud Yalavaç’ı aynı sahahiyet ile umumi  vali  yapmıştı. Bu  durum  göstermektedir ki  Çağatay hanları umumi valiye müdahale hakkına  sahip değildiler. Çağatay Han ve halefleri ancak Türkistan’ın şehir dışı hayatına yay-lak, kışlak  ve  otlaklarına  hakim olabilmişlerdi. Bu münasebetle Çağatay ulusu yalnızca şehir dışında yaylak ve kışlak hayatı yaşayan ve hayvancılıkla geçinen kır nüfusunu ifade  eden  bir tabir  olacaktır. Cengiz  yasası  ve  Moğol  ananesinin  bu  durumun meydana gelmesinde esas sebep olduğu muhakkaktır.Zira yalnızca hayvancılıkla hayatlarını sürdüren Moğollar bu hayat tarzının dışında yerleşik medeniyetlerin icaplarından olan ziraat, ticaret ve sanat ile  kesinlikle ilgilenmiyorlardı.Ogeday kaan ağabeyi Çağatay’ın da tasvibi ile yaptığı ve başardığı 4 mühim meseleden iftiharla bahseder.Bunlardan ikisi Moğol ananesinin ve hayat şartlarının neye önem verdiğini açıkça ortaya koyar. 1) Şehirlere  valiler  ve  idareciler tayin ederek toprağı millete tahsis etmek.2) Toprağı Moğollara tahsis ederken susuz bölgelerde kuyular açtırarak milletine su ve otlak yeri temin etmek. Hakikaten kaan bu işleri yaparak Moğol milletinin hayat  tarzına uygun bir şekilde hizmet etmekteydi. Çünkü Moğollar  için  şehir  hayatı  cazip  değildi. Zaten hayvan  sürüleri ve hayat tarzları onların şehirlerde oturmasına mani idi. Moğollar şehir idare-ciliğini  yasa  ve  anane  icabı  olarak  asil  bir  vazife  olarak görmüyorlardı. Bir şehire idareci olmak bir Moğol asilzadesi için hakaret manasına gelmekteydi.Şehirlerde oturmama hususuna anane ve yasa gereği olarak 4 ulusun hükümdarları da riayet etmişlerdi. Kaanlar ve hanlar bir şehir nüfusuna yakın bir topluluğu barındıran Orda adındaki çadır yurtlarında otururlardı. Kaan ordası veya han ordası kaan veya han ile birlikte devlet ileri gelenlerinin maiyyet erka-nının barındıkları ve yaşadıkları seyyar şehirler demekti. Hatta bu ordalar içinde kaanların ve hanların oturduğu otağıların ayrıca adları da vardı.Han ordasının bulunduğu yer aynı zamanda o ulusun başkenti idi. Çağatay Han’ın ordası ilk bahar ve yaz aylarında Kuyas’ta, son bahar ve kış  aylarında  ise  Kayalık  şehrine  yakın  bir  yerde  bulunurdu. Bu duruma göre hanlığın bir yaylak başkenti, bir de kışlak başkenti olmak üzere iki merkezi vardı. Karşı’da oturan Çağatay Hanları her yıl Almalık bölgesini ziyaret etmek zorundaydı. Tarmaşırın Han bu vazifeyi 4 yıl yapmadığı için 1335 kurultayında onun tahttan indirilme kararı alınmıştır.Çağatay ulusu başta han  sülalesi  olmak üzere bozkır ananesine  ve  hayat  şartlarına  uygun  olarak  yaşıyordu. Bu hayatın temeli olan hayvancılık onların en mühim meselesi  idi. Dolayısıyla  yaylak  ve  kışlak arasında  mevsimlere  göre  gidip  gelerek  iki menzil arasında göçüyorlardı. Yaylak ve kışlağı birlikte içine alan saha burada yaşayan kabilelerin müşterek mülkü durumundaydı. Kaynaklar-da yurt olarak isimlendirilen sahanın en değerli unsuru suyun ve otlağın ihtiyaca cevap verebi-lecek durumda olmasıydı. Şehirlere ve ziraat sahalarına girmek yasaktı. Çağatay Hanlığı saha-sındaki  şehirler  Moğol  hakimiyetinden  önce  Türk  ve  müslüman nüfusu barındırmaktaydı. Şehirler Çağatay ulusuna dahil olmadıkları için onlarad Türklük ve islamiyet  bakımından  bir değişiklik olmamıştır. Fakat Çağatay ulusunu meydana getiren kır nüfusu yer yer onda  bir  ile yüzde  bir  arasında  değişen  idareci  ve  hakim Moğol unsuru ihtiva etmekteydi. Yukarıda da söylendiği gibi Moğol kabile ve birlikleri Türkistan’da birden  bire  on-yüz  misli  artmıştı. Bu durum  onların  süratle  Türkleşmesini  sağlayacaktı. Ancak  islamlaşma  aysı  süratte  cereyan etmemiştir. Çünkü Moğol yasaı esasları bakımından  islamiyet  ile  uyuşmamaktaydı. Çağatay Han’ın yasa hususundaki bilgi ve hassasiyeti  babası  tarafından  takdir  ediliyordu. Müslüman halk ibadetlerini ve kurban kesimlerini şeriate uygun şekilde ancak  gizli  olarak  yapıyorlardı. Hatta  çoğu  ahvalde  Moğol  usulünce  kesilen  murdar eti yemek mecburiyetinde kalmışlardı. Çağatay hanedanı içinde ilk olarak Mübarek Şah islamiyeti kabul etmişti. İkinci olarak  Barak Han  müslüman  olmuş ve bu münasebetle sultan Gıyaseddin unvanını almıştı. Çağatay ulusu-nun idarecileri durumunda olan Moğollar Türklerden farklı olarak kabile asabiyetini ve asilza-delik ananesini ısrarla devam ettirmişlerdi.Çağatay hanları başlangıçta kaanlık kurultaylarında seçilirler ve kaanın yarlığı ile hanlık makamına geçmeleri hukuki bir değer kazanırdı. Aynı şekilde yine bir kurultay kararı ve kaanın yarlığı ile bir yeni han tayin edilebilir ve bu münase-betle eski han azledilmiş olurdu. Tabi bu tayinlerin yapılışında o günki kaanın temayülünün kurultay üzerindeki etkisinin büyük olduğu anlaşılmaktadır. Kaanların ölümleri dolayısıyla yeni kaan seçimine kadar kaanın hatunu kaan salahiyetiyle yarlık vererek bu tayini yapardı. Çağatay sülalesi hanları diğer Cuci ulusu ve İlhanlı ulusu hanları gibi erkenden istiklallerine kavuşamamışlardır. Kaanlık  ulusuna  yakın  olmanın  neticesi  olarak  devamlı   müdahalelere maruz kalmışlardır. İstiklal alameti olan Çağatay hanlığı paraları Kepek Han ile başlar. Kepek Han’a gelinceye kadar basılan paralar  hep  anonim  sikkelerdir. Ayrıca  basılan  paralar  bakır  ve  gümüş  sikkelerdir. Bugüne kadar bulunan paralar arasında hiç altın sikke mevcut değildir.
 
Devlet Teşkilatı:Çağatay Hanlığı’nda devlet teşkilatı sade bir yapıya sahipti.Çünkü Türkistan şehirleri hakimiyet sahası dışında kalmaktaydı. Devletin başında kaanlık kurultaylarının  teklif veya  kararı  ve  kaanın  yarlığı  ile  tayin  edilen han ünvanlı hükümdarlar vardı. Hatun adı ile bilinen hanımları hanın hakimiyetine iştirak ederlerdi.Hanlar tayin edildikleri gibi aynı şekilde azledilebilir ve yeni bir yarlık ile Çağatay neslinden bir başkası hanlığa getirilebilirdi. Çağatay sülalesinden  hanlık  makamına gelenler kaanlık makamının üstün hakimiyetinin altında bulu-nuyorlardı. İstiklal  alameti  olduğu için kendi adlarına para bastıramazlardı. Çağatay Hanlığı-nın  en  önemli  devlet  organı  TOY  idi. Toy, Çağatay  Han ’ın  Almalık  yakınındaki  yaylak merkezinde  yılda  bir  defa  toplandığına  göre  Toylar  yaz  aylarında  toplanmaktaydı. Buna Çağatay  sülalesinin mensupları, hanımları, damatlar, ümera ve devlet erkanı hep katılmaktay-dılar.Han ve hatun Toy’un tabi başkanıydılar.Han ve hatuna bağlılık ifadesi olmak üzere Toya Çağataylıların şehzade ve hanımları da katılmaktaydılar.Toy’a Çağatay Hanlığının dört büyük beyi veya emiri durumundaki Tümen Beyleri de katılmaktaydılar. Bunlardan başka daha aşağı rütbedeki kumandanların da Toy’a katıldıklarını söyleyebiliriz.Çağatay Hanlığı teşkilatında en yüksek  devlet  vazifelileri  arasında  olan  Yasa  Emiri, Bitikçi, Al-Tamgacı  ve  Barsçı adıyla bilinen makamları işgal edenler de Toy’un azaları arasındaydılar. Bunlardan Al-Tamgacı ilmi-yeden birisiydi.Hanların yarlıklarına kırmızı renkli damga vurma işi bu zata ait olup Tuğrakeş veya Nişancı vazifesindeydi.Bitikçi, Yasa ve Barsçı Emirleri Çağatay Hanedanı şehzadelerine mahsus  vazifelerdi. Bitikçi  Emiri  defterdar  vazifesini  görürdü. Yasa  Emiri, yasa  ve  yargı işlerinin  başı  idi. Barsçı Emir  ise  av  işlerinin  tanzim  ve  tertibine  bakardı.
 
Askerî Teşkilat:  Çağatay ulusundaki askerî teşkilatın temeli diğer üç ulusta olduğu gibi esas itibariyle  Cengiz  Han tarafından tanzim edilen yapıya dayanmaktadır. Bu tarihe kadar Küren adıyla  bilinen  kabile askerine dayanan ordu mevcuttu. Cengiz Han ordusunu eski Türk teşki-latında olduğu gibi onluk kademelerden meydana gelen bir nizama  sokarak  Moğol  ordusunu kabile  ve  göçebe  ordusu  olmaktan kurtarıp modern bir yapıya kavuşturmuştur. Moğol kaan-lığının  dört bölümü birbirinden farklı karekterdeki coğrafyalarda ve kültür çevrelerinde teşek-kül ettiği için devlet ve idare teşkilatlarında bölgelerin karekterine uygun şekilde  değişiklikler arz etmiştir. Yalnız askerî teşkilatın dört ulus  içinde de  herhangi  bir  değişikliğe  uğramadığı bilinmektedir. Zira o günün dünyasında menşe itibariyle Türklere ait olan bu  teşkilattan  daha üstün ve ona tesir edebilecek başka bir yapı mevcut değildi. Bütünüyle süvari ve hareket kabi-liyeti  yüksek  olan  birlikler  binlerce  kilometre  mesafelere  süratle  ulaşma  imkanına  sahip oldukları  gibi harp anında da çok süratli manevralar yaparak üstünlük sağlamaktaydılar. Han-ların  emrindeki  muhafız  birlikleri  esas  itibarıyla  seçme askerlerden oluştuğu için bu tarzda Karavna birlikleri idi. Çağatay hanlarının muhafız birliği Kavçın adıyla bilinirdi. Timur  devri tarihlerinde Kavçınlar artık bu adla  anılan  yeni  bir  kabile  haline  dönüşmüşlerdir. 14. asırın ortalarında hanlığın çökerek yerine emirlerin her birisinin kendi bölgelerinde hükümran olma-ya başladıkları devrede tümen tabiri kalmakla beraber başlangıçtaki  askerî  tertibin  bozularak tekrar kabileleşmeye dönüş başladığı Timur devri  tarihlerindeki  nakillerden  anlaşılmaktadır. Hatta Kavçınların kabile halini aldıklarını görmekteyiz.
 
Malî İşler, Adlî İşler ve Posta İşleri: Çağatay Hanlığı’nın malî işlerinin ve vergilerinin neler olduğuna dair kaynaklarda hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ancak kır  hayatına  ve  hayvancılık yapısına  dayanan  Çağatay  ulusunda  vergilerin  şehir  ve  zirai  nüfusa  ait olanlarının varlığı düşünülemez.Diğer uluslarda da olan vergilere kıyasla düşünülecek olursa mal ve talay, gayri-menkul şehir mülkünden kalan 1/10 nisbetinde zirai mahsulden tamga vergisi ticaret malların-dan  ve  kopçur  1/100 nisbetinde  hayvanlardan  alınan  umumi  vergilerdi. Bu vergiler içinde yalnızca kopçur vergisi Çağatay ulusunun şartlarına  uymaktadır. Çünkü  diğer  vergiler  şehir şartlarının  vergileridir. Yalnız  Galle  adıyla  orduya  erzak  ve  hayvan  temini gayesiyle ayni olarak tahsil olunan vergi vardı ki bu verginin de Çağatay ulusunda tatbik olduğunu düşünebi-liriz. Hanlığında adli işlerin amiri bilindiği üzere Yasa Emiri idi.Ancak yargı işlerini Yargucu adıyla  bilinen hakimler icra ederlerdi. Cuci ulusuna bağlı Harezm ülkesiyle Türkistan şartları-nın  farklı  olmayacağını  düşünerek  yargı  işlerinin  Çağatay  ulusunda böyle cereyan ettiğini söyleyebiliriz.Ancak böyle bir mahkeme heyetinin teşekkülü ulusta islamiyetin hakim oluşun-dan  sonra  düşünülebilir. Başlangıç dönemlerinde ise bu işin Yargucu ve yardımcıları marife-tiyle yürütüldüğünü söylemek gerekir. Moğol kaanlığında başkent Karakurum ile diğer uluslar arasında  haberleşme  ve  posta  işlerinin  Ogeday Kaanın  topladığı  son  kurultayda  yeniden düzenlendiğini görmekteyiz. Bu kurultayda haberlerin geç ulaşması yerleşik merkezler hallkı ve  idarecilerinin  ölçüsüz  külfetlerde  mutazarrır  oluşları  üzerinde  durulmuş  neticede  yeni esaslar  getirilmiştir. Aksayan  hususların  giderilerek  ulaşım, haberleşme ve posta işleri Yam adındaki  teşkilat  ile  yürütülecekti. Bu  yeni  nizama  göre  ulaklar fevkalade haller haricinde katiyen  gidilen  istikamet  boyunca  şehir, kasaba  ve  köylere uğramayacaklardı. Böylelikle o zamana kadar meskun yerler halkının mecbur oldukları mükellefiyet ortadan kalkacak hem de yiyecek  ikmal  ve  dinlenmeyi yapabilmek uğruna ulaklar şehirlere uğrayarak yolu uzatmaya-caklardı. İmparatorluğun  çeşitli  istikametlerine  en  kısa  şekilde ulaşabilecek yollar üzerinde posta  menzilleri  kurulacaktı. Her ulus kendi bölgesindeki menzil teşkilatını kurmakla mükel-lefti. Bu  posta  menzillerine  lazım  olan  binek atları, yemek için koyunlar, sütünü içmek için kısraklar, gerekince  kullanılmak  üzere  araballar  ve  diğer  levazımatın sayıları ve miktarları ayarlanmıştı. İşte görülen bu hususlar dört ulusta da tatbik edildiğine  göre  Çağatay  ulusunda ulaşım, haberleşme ve posta işleri de aynı şekilde uygulanmış olması gerekmektedir. 
 
Şehirlerin İdaresi: Cengiz Han Türkistan’ın fethini tamamladıktan sonra Mahmud Yalavaç’ı Maveraünnehir şehirlerini idare etmek üzere vali tayin etmişti.Hatta bütün Türkistan şehirleri-nin  idaresi  ona  verilmiş  ve  vergilerin toplanması ona devredilmişti. Bu vazifesini yaparken başlangıçta  yalnızca  Cengiz Han’a, onun ölümünden sonra da Ogeday kaana hesap vermekte idi. Nitekim  Tarab kasabasında zuhur eden isyanı sebep gösteren Çağatay Han onu vazifesin-den  uzaklaştırınca  bu  husus  açıkça ortaya çıkmıştır. Ogeday kaan Mahmud Yalavaç’ı Pekin valiliğine tayin etmiş ancak bu defa Mahmud Bey’in oğlu Mesud  Yalavaç’ı  babasının  yerine tayin etmişti. Bu durum kesin olarak göstermektedir ki Mahmud Yalavaç ve  oğlu  marifetiyle Çağatay  Hanlığı  sahasındaki  şehirler, doğrudan  doğruya  kaanlık  makamına  bağlanıyordu. Benzeri bulunmayan bu tatbikat ile hakimiyetin bölünmezlik anlayışı iflas  etmiş  oluyordu  ki Çağatay Hanlığı’nın  siyasi  hayatını  ve  gelişmesini  bu  durum daima engellemiştir.Yalavaç ailesi üç nesil Türk ve müslüman olarak şehirleri bir bakıma çeşitli  müdahalelerden  uzak  bir şekilde  idare etmişlerse de bu durum Çağatay Hanlığı’nın devlet hayatı ve devletin hakimiye-tinde birlik ve bölünmezlik esası bakımından gelişmeyi önleyici olmuştur. Çağatay Hanlığının kuruluşundan beri devam eden ve bir manada benzeri olmayan bu çarpışık yapı geç de olsa bu tarihten sonra şehir ve bozkırların birbirlerine yaklaşarak kısa zaman sonra  Türk-İslam  yapısı içinde kaynaşmalarını hızlandırmıştır.
 
Bölümler
 


Bu sayfayı nasıl buldunuz?
kötü
orta
iyi

(Sonucu göster)


 
Bugün 7 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol