|
|
 |
1.Haçlı Seferi 1095-1099
2.Haçlı Seferi 1146-1148
3.Haçlı Seferi 1189-1192
4.Haçlı Seferi 1199-1204
5.Haçlı Seferi 1217-1218
6.Haçlı Seferi 1227-1229
7.Haçlı Seferi 1249-1254
8.Haçlı Seferi 1270
Haçlı Seferleri 1095 – 1270 tarihlerinde gerçekleşen Türklerin yakın doğuya gelmelerinden sonra Büyük Selçukluların zaafından yararlanarak doğu hristiyanlarını ve müslümanların elindeki Kutsal Toprakları hakimiyetleri altına almak gayesiyle "Kutsal Toprakları kurtarmak" sloganıyla yapılan siyasi amaçlı askeri seferlerdir. 1101 seferiyle birlikte 9 seferden oluşan Haçlı Seferleri tarih boyunca vuku bulan doğu-batı mücadelelerinin en dikkati çekenlerinden birisidir. Haçlı Seferlerinin başlaması batılı tarihçiler tarafından genelde dini sebeplerle açıklanmışsa da bu seferler siyasi, sosyal ve ekonomik bakımdan batının o devirlerde yaşadığı sıkıntılar ve dönşümlerle yakından ilgilidir. Dini söylem, bütün bu şartları oluşturduğu ortamda kitleleri harekete geçirmek adına kullanılmıştır. Bu seferler için anahtar kavram ve merkez Kudüs olacaktır. Kudüs 638 yılında islam idaresine girmiş ve bu hakimiyet batılı ve doğulu hristiyanlar tarafından kabul edilmiştir. 11. yy' daki şartlar Kudüs' ün bu seferler için meşru bir gerekçe olarak kullanılması adına önem kazanmıştır. Kudüs' ün bu durumunun yanında hristiyanlar kendi aralarında teolojik tartışmalar yaşa-maktaydılar. Bunun sonucunda 1054 'te Büyük Şizma (ayrılık) yaşanmıştır. Tüm bu şartlar altında papalık beklediği fırsatı Bizans' tan gelen yardım çağrılarıyla bulacaktır. Böylece hem doğu hristiyanlarını hem de Kutsal Topraklarıhakimiyetleri altına almaları mümkün olabilecekti. Bu çağrılardan ilki 7.Mihail tarafından 7.Gregorius'a yapılmıştır. 1074'te gerçekleşen bu ilk çağrı bir takım askeri ve ekonomik yetersizlikler sebebi ile karşılanamamıştır. Ancak Aleksios Komnenos 'un çağrısı 2. Urbanus tarafından değerlendirilecek ve Haçlı Seferleri dediğimiz büyük hareket vuku bulacaktır. Aleksios bu çağrıyı yapmadan önce iki büyük tehlikeyi atlatmıştır. Bunlardan ilk i Büyük Selçukluların Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu'yu hızla ele geçirmesi. Süleyman Şah'ın 1081'de Dragos Suyu Anlaşmasıyla varlığını Bizans'a kabul ettirmesi ve 1085'te Antakya'yı ele geçirerek Bizans otoritesine büyük bir darbe vurmasıdır. Diğer tehlike Norman Reis'i Robert Guiskard'ın 1071'de Bariy'i ele geçirip İtalya üzerinden Balkanlara hücum etmesiyle Bizans'ı sıkıştırmasıdır. Ancak 1085'te Guiskard 1086'da da Süleyman Şah ölünceBizans nefes almış ve Büyük Selçukluların Melik Şah'ın ölümüyle içine düştükleri zaaftan yararlanarak batıdan yardım arayışlarınabaşlamıştır. İlk olarak 1089 yılında Melfi concülünde Bizans batıyla iş birliğine hazır olduğunu ilan etmiştir. 1095'teki Piecenza concü-lünde ise Türklerin artık durdurulması gerektiği ve bu konuda Avrupa'nın harekete geçmesinin lüzumu papalığa bildirilmiştir. Papalık bu askeri yardım çağrısını daha genel bir şekle dönüştürerek propagandasına başlamış ve Avrupa genelinde bir Haçlı Seferi hazırlığına girişilmiştir.
HAÇLI SEFERLERİ ÇAĞRISI: Haçlı seferleri papa 2. Urbanus’un 1095 senesinde Clermont konsilinde yaptığı çağrı ile başlamıştır. Papa bu konsilde doğudaki hristiyan kardeşlerinin Türkler ve Müslümanların elinde büyük acılar çektiğinden bahseder. İspanya’daki kardeşlerine yardım ettikleri gibi doğudaki kardeşle-rine de yardım etmeleri gerektiklerini ifade eder. Halbuki doğu hristiyanları kutsal toprakların müslümanların eline geçmesinden itibaren durumlarını muhafaza etmişler, kiliseleri açık kalmış, kendilerine ait mahke-meleri kurulmuş ve papanın iddia ettiği katliamlara maruz kalmamışlardır. Papanın yaptığı bu çağrı aslında bir Haç Daveti idi. Ancak bu keşişlerin din adamlarının kadın ve çocukların katılmasına izin verilmeyen tuhaf bir haç çağrısıydı. Bu çerçevede başladığı görülen Haçlı seferlerinin daha iyi anaşılması için 10. yy’a gelindiğinde Avrupa’ nın içinde bulunduğu siyasi, sosyal, ekonomik şartların gözden geçirilmesi gereği vardır. Karolenj imparatorluğunun zaafa uğradığı bir ortamda pek çok yerel idareci güçlenmiş ve daha önce-ki devirlerde savaşmak üzere organize edilmiş şovalye toplumu dışarıdaki mücadele bittiğinden şiddeti içeri yönlendirmiştir. Dolayısıyla Avrupa, Haçlı Seferleri çağının başında büyük bir siyasi karışıklık içindeydi. Buna karşı kilise Tanrı Barışı çağrısyla bu sıkıntıyı aşmaya çalışırken Cluny tarikatının faaliyetleri asiller ve halk arasında dini bir bilinçlenmeyi sağlamıştır. Bu durum toplumu böyle bir sefer için harekete geçmeye hazır hale getirmiştir. Buna ek olarak papalık şovalye toplumundaki öç alma geleneğini genişleterek bunu hristiyan kardeşlerinin öcünü almak şeklinde ideolojileştirmiştir. Bu öç alma duygsundan ilk olarak müslümanlar değil Avrupa’daki Museviler ve Doğu Avrupa’daki hristiyanlar pay sahibi olmuşlardır.Haçlı seferle-rinin başlangıç döneminde Avrupa’da nüfusun arttığı, miras ve evlilik konularında sınırlamaların getirildiği sosyal bakımdan sıkıntıların yaşandığı görülür. Buna ek olarak 1094’teki sel ve salgın hastalıklar bunu takip eden yıldaki kuraklık ve kıtlık topraksız asiller ve köylülerin ihtirasları sokaklarında bal akan Kudüs’e doğru bir hareketi kolaylaştırmıştır.Bu seferlere katılım haçlı yemini ederek giyisisine haç takmak suretiyle olmak-taydı. Yemin edipte gitmeyenler aforoz edileceklerdi. Haçlı seferlerine ilk olumlu cevap Le Puy pisikopozu Adhemer’den gelmiştir.Asillerdense ilk olarak bu çağrıya Raimond de st Gilles cevap vermiştir.Raimond bu seferlere lider olmak hevesindeyse de papa, bir din adamının bu sefere öncülük etmesini uygun bulmaktaydı Bu sefer e ayrıca Fransa kralının kardeşi Hugue, Gode Froy de Boullion, Eustache ve Roger, Bohemond ve Tankred katılanlardandır.Bu asillerin yanında sade halkta bu seferler için hazırlığa başlamış,mallarını ipotek ederek sefer için gerekli malzemeleri toplamaya başlamışlardır. Avrupa’dan Türklere karşı askeri bir yardım isteyen Bizans büyük halk kitlelerinin harekete geçişini dehşet ve korkuyla izlemiştir.
I.HAÇLI SEFERİ: Haçlı çağrısı sonrasında Avrupa’nın değişik yerlerinde yapılan propagandalar karşılık bularak büyük halk kitleleri bu sefere katılmak üzere harekete geçmişlerdir. Piere L. Ermite idaresindeki 20 bin kişilik grup bunların en öne çıkanlarından olmuş ve 1096’da yola çıkarak Constantinapolis’e ulaşmıştır. Yolda pek çok yahudi ve hristiyana zarar vererek ilerleyen bu grup düzenli bir askeri birlik olmanın ötesinde bir halk yığını özelliği göstermekteydi. Piere l. Ermite’i iyi karşılayan imparator Alexios ona hediyeler ver-miş ve yaptığı görüşme sonucunda onun ciddi bir komutan olmadığını hemen anlamıştır. Surların etrafına yerleştirilen haçlılar kısa bir süre içinde huzur ve asayişi ihlâl etmişler, yağma ve talana başlamışlardır. Asıl haçlı kuvvetleri bölgeye gelinceye kadar onları surların etrafında tutmayı planlayan imparator bu düşünce-sinden vaz geçerek haçlıları Kibotos karargâhına nakletmiştir. Bu arada savunmasız halka karşı başarılar elde eden haçlılar bundan cesaret alarak Selçuklu topraklarına saldırmaya başlamışlardır. Fransızlardan oluşan bir grup elde ettiği ganimetlerle karargâha dönünce bu diğer haçlıların da iştahını kabartmıştır. Alman ve İtalyanlardan oluşan diğer bir grup Selçuklu topraklarına saldırarak Kserigordon Kalesi’ni ele geçirmiş-lerdir.Ancak 1.Kılıçarslan kaleyi kısa sürede geri almış haçlı karargâhına gönderdiği casuslar ile Almanların büyük başarılar elde ettiği haberi haberini yayarak onları tahrike çalışmıştır. Ancak gerçek kısa sürede anlaşılmış ve haçlılar Selçuklularla savaşmaya karar vererek karargâhlarından çıkmışlardır. Drakon Köyü yakınlarında haçlılara pusu kuran Selçuklular Piere L. Ermite kuvvetlerini imha etmişlerdir. Kalan kılıç artıkları gemilerle İstanbul’a taşınmıştır.Bu ilk haçlı grubunun yok edilmesinin ardından asıl haçlı kuvvetleri 1096 ile 1097 arasında Constantinapolis’e gelmeye başlamışlardır. İmparator Alexios bu büyük güçten tedirgin olarak haçlı liderlerinin aldıkları toprakları kendisine vermeleri ve vassallık yemini etmeleri şartını ileri sürmüştür. Bunun karşılığında imparator haçlılara yardımda bulunacaktır. 1097 başlarında gelişleri tamamlanan haçlılar İznik kuşatmasına katılmışlardır. Bu arada Malatya’yı kuşatmakta olan Kılıçarslan önceki haçlıların yok edilmesi sebebiyle bunları da ciddiye almamış ancak İznik’i kuşatmadan kurtarma teşebbüsleri boşa çıkınca şehri Bizans’a teslim etmeye karar vermiştir. Bundan sonra Haçlıların Drylaion istikametine ilerledikleri Kılıçarslan’ın bunları durdurma teşebbüslerinin akim kaldığını görüyoruz. Bu sırada Bizanslı komutan Tatikios haçlılara eşlik etmekteydi. Konya üzerinden Antakya önlerine gelen haçlılar şehri kuşatmaya başlamışlardır. Ereğli’de haçlılardan ayrılan bir grup Tankred komutasında Tarsus, Misis, Adana bölgelerini ele geçirmiştir. Baudoin idaresindeki diğer bir grup Urfa’ya yönelmiş buranın kontu Toros’u yenilgiye uğratarak Urfa’da ilk haçlı kontuluğunu kurmuştur. Diğer taraftan büyük grup Antakya’yı kuşatmaya devam etmekteyi. Haçlılar denizden, Cenovalılar bir İngiliz donanması ve Kıbrıs’ tan gelen yardımlarla desteklenmekteydiler. Aynı sırada Selçuklu sultanı Berkeruh, Kürboğa idaresindeki kuvvetleri Antakya üzerine göndermiştir. Kuşatmanın uzaması sebebiyle Etiene ve Blois şehirden ayrılmışlar, yolda imparator Alexios’la karşılaşan bu kişiler şehrin alınamayacağını söyleyerek onu da geri döndürmüşlerdir. Bohemond Antakya’da Firuz adlı bir dönmeyle anlaşarak hile ile şehri ele geçirme planları yapmıştır. Firuz’un açtığı bir kapıdan şehre giren haçlılar pek çok katliamlar yapmışlar ancak iç kale savunmaya devam etmiştir. Ta ki yardıma gelen Kürboğa kuvvetleri dağılıncaya kadar…Şehir haçlıların eline geçmiş ve 1098’de 2.Haçlı kontluğu Antakya’da kurulmuştur. Raimond idaresinde ilerleyen haçlılar 1099 haziranında Kudüs önlerine gelmişleridir. Kudüs bu dönemde Fatımilerin elinde bulunmaktaydı. Şehri kuşatan haçlılar çiçek kapısından şehre girerek Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra istikametinde ilerlemişlerdir. Şehrin Fatımi valisi İftiharul Devle canının bağışlanması şartıyla şehri haçlılara teslim etmiştir. Bundan sonra haçlılar sinegoglara sığınmış yahudileri ve camilere sığınmış müslümanları katletmişlerdir. Şehrin düştüğü acı durum haçlı kaynaklarında bile yankısını bulmuştur. Kudüs’ün ele geçirilmesinden sonra Boullion Kudüs kralı olarak seçilmiştir. Daimberd ise Kudüs baş psikopozu seçilmiştir. Boullion’un bir yıl sonra ölmesi üzerine Baudoin Urfa’dan çağırılarak Kudüs kralı yapılmıştır. Birinci Haçlı Seferi sonunda batı ve güney Anadolu toprakları Bizans’ın eline geçmiş, Haçlılar Urfa, Antakya ve Kudüs’te birer kontluk kurarak bölgeye yerleşme amaçlarına ulaşmışlardır. Türkler ise kısa bir süreliğine Anadolu’nun içlerine çekilmek zorunda kalmışlardır.
1101 SENESİ HAÇLI SEFERİ:Haçlı seferleri tarihi içerisinde gözardı edilmekle birlikte gerek katılan insan unsuru gerekse de hedefleri bakımından diğer seferlerden geri kalmayan ve haçlı tarihçileri tarafından 2. Haçlı seferi olarak nitelenen bu sefer her nedense yurt dışında ve ülkemizde gözardı edilmiştir. Bu seferin gerçekleşmesinin 2 temel sebebinden bahsedilebilir. Bunlardan ilki Kudüs’ün Haçlılar tarafından ele geçirilmesi dolayısıyla Avrupa’da oluşan heyecan ortamı ve propagandanın yeni seferler için ortam oluşturmasıdır Diğeri ise Kudüs’teki krallığın varlığını sürdürmesi için insan gücüne olan ihtiyacıdır.Tüm bu şartlar altında 1101 senesinde ayrı ayrı 3 büyük ordunun katıldığı bir haçlı seferi düzenlenmiştir. Bu ordulardan birincisi Anselm komutasındaki Lombardlar, Etienne komutasındaki Fransızlar ve Konrad komutasındaki Almanlar-dan oluşmaktaydı. 2. büyük ordu II. Guillaume komutasındaki Fransızlardan ve 3. ordu ise IX. Guillaume komutasındaki Fransızlar ve IV. Welf komutasındaki Almanlardan oluşmaktaydı. Böyle bir seferin gerçekleşmesi batı ve güney Anadoludaki topraklarını güvence altına almış ve Constantinapolis’in Türklerin hedefi olmaktan çıkmış olması dolayısıyla Bizans tarafından hoş karşılanmamıştır. Macaristan üzerinden yağma ve talan yaparak ilerleyen haçlılar baharın ilk aylarında Constantinapolise ulaştılar.İlk gelen Lombardlar Bizans tarafından İzmit civarındaki karargâha yerleştirildiler. Ardından şehre ulaşan Almanlar ve akabinde gelen Fransızlar İzmit’te Lombardlarla birleştiler. İmparator haçlı ileri gelenlerine Kudüs’ten yeni dönmüş olan Raimond de st Guilles’i danışman olarak yanlarına almalarını tavsiye etti. Ayrıca Tzitas komutasındaki 500 kişilik bir Peçenek kuvvetini de İzmit karargâhına gönderdi. Haçlıların Amasya istikametine yöneldikleri görülür ki burada iki temel amaçları vardı. Birincisi Doğu Anadolu’da yeni devletler kurmak, ikincisi 1100 senesinde Danişmentlilere esir düşen Bohemond’u kurtarmak…Alexios bu düşüncenin yanlış olduğunu söylemişse de Haçlılara söz dinletemedi. Haçlılar İzmit’te toplandıkları sırada bundan haberdar olan Selçuklu sultanı 1. Kılıçarslan, başkent yaptığı Konya’da hazırlıklar yapmış ve 4 yıl önce açılan yaraları kapatmıştır. Ayrıca o, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriyede bulunan Türk kuvvetlerinden de yardım istemiş-ti.Özellikle büyük bir güç hâline gelen Danişmentlilerle aralarındaki rekabeti bırakarak bir ittifak kurmuşlar-dı. 1101 Haziran’ında yürüyüşe başlayan haçlılar İznik-Nallıhan üzerinden Ankara’ya ulaşmışlardır. Taktik icabı boşaltılmış olan Ankara Kalesini ele geçirerek Bizans’a teslim etmişler ve Çankırı istikametinde yolla-rına devam etmişlerdir. 1.Kılıçarslan taktik icabı onları Türk bölgesine doğru çekmekteydi. Nihayet haçlılar Merzifon yakınlarındaki bir ovada kuşatıldılar. Haçlıların derhal kurduğu orduya ok atışları ve vur-kaç taktiği ile taciz edilerek haçlılar meydan savaşına zorlandılar. Vuku bulan savaşta haçlı ordusunun tamamına yakını imha edildi. Raimond ve Tzitas Bafra’dan gemiyle Constantinapolis’e kaçtılar. Geri kalan haçlı artık-ları Sinop Kalesi’ne sığındılar. Bu büyük yenilgi haçlılar için Kudüs yolunda önemli bir darbe olurken Türk-ler için büyük bir moral ve toparlanma vesilesi olmuştur.Bu zaferin hemen sonrasında ikinci ordunun Konya istikametinde ilerlediği haberi alındı. II. Guillaume komutasındaki Fransızlar İstanbul’dan Ankara’ya doğru ilerlemişler , önceki haçlıların akibetinden haber alamadıkları için Konya istikametine yönelmişlerdir. Kılıçarslan’ın uyguladığı vur-kaç ve yıpratma teknikleri sonucunda bitkin düşen haçlı kuvvetleri vurulan bir son darbeyle imha edilmişler, kurtulabilenler Ermenek Kalesi’ne sığınmışlardır. Ancak bu ikinci zaferde 1101 senesi Haçlı seferini sonuçlandırmayacaktır. Fransız ve Almanlardan oluşan 3. büyük ordu İznik Akşehir yönünde ilerledikleri haberi geldi. 1. Kılıçarslan Konya’ya doğru ilerleyen bu haçlılara da aynı taktikleri uygulayarak Avles Gölü civarında bu orduyu da imha etti. Toroslara kaçabilenler canını kurtardı. Kaynakların ifadesine göre 250bin ile 300bin kişi arasında olduğu tahmin edilen 1101 senesi haçlıları devlet kurmak ve Kudüs’e yardım götürmek gibi amaçlarını gerçekleştiremeden Anadolu topraklarında yok olup gittiler.Böylece karayolu büyük oranda haçlılara kapanmış oldu. Türkler ise buradaki varlıklarını daha güçlü tespit ederek mücadeleye devam ettiler.
III.HAÇLI SEFERİ: Selehattin Eyyubi’nin Kudüs’ü ele geçirmesi üzerine Avrupa’da büyük bir üzüntü ve yeni bir haçlı seferi düzenlenmesi için hareketlenme yaşanmıştır. Buna Kudüs’ten kaçarak Sur şehrinde Konrad idaresinde toplanan haçlıların Sur baş psikopozu Josias’ı elçi olarak önce Sicilya krallığına sonra da Roma’ya göndermesi yeni bir seferi kaçınılmaz hâle getirmiştir.Papa III.Urbanus Kudüs’ün kaybedilmesinin hüznüyle ölünce VIII. Gregorius haçlı seferini desteklemiş, onun da kısa bir süre sonra ölmesi üzerine III. Clemens papa olmuş ve Alman imparatoru Friedrich Barbarossa’yı bu sefere çıkmaya ikna etmiştir. Ayrıca Josias Fransa ve İngiltere krallarıyla da görüşmüşse de onların bu sefere katılmaları hemen mümkün olmamıştır.İlk olarak 1189yılında Alman imparatoru sefere çıkmış Macaristan üzerinden Constantinapolis’e ulaşmış, imparator İsaakos Angelos ile çatışarak Çanakkale üzerinden Anadolu’ya geçmiştir. Selçuklu sultanı II. Kılıçarslan onunla doğrudan savaşmak yerine yıpratma siyaseti izlemiştir. Alman imparatoru Selçuklu-ların boşalttığı Konya şehrine girmiş ve burada çok kalmayarak Silifke’ye doğru ilerlemiş, burada Silifke çayından geçerken ya da kaçarken boğularak ölmüştür. Onun ölümü kuvvetlerinin dağılmasına neden olmuş ve oğlu çok az sayıda askerle Sur şehrine ulaşabilmiştir. Fransa ve İngiltere krallarının sefere çıkmasından önce bölgeye bazı yardımların ulaştığı görülmektedir. Sicilya kralının 1188’de Trablus, Antakya ve Sur şehirlerine gönderdiği yardım aynı yıl yardıma gelen Pisa donanması ve 1189’da Venedik, Cenova, Flaman ve Danimarka filoları bu cümledendir.1188yılında Selehattın Eyyubi esir ettiği Guy de Lusignan’ı saldırmamak şartıyla serbest bırakmıştır. Ancak o, sözünde durmayarak önce Sur şehrine yönelmiş, orada kabul edilmeyince Akka’ya yönelerek burayı kuşatmaya başlamıştır. Ona Fransa ve İngiltere kralının bölgeye gelmesinden önce Akka’ya ulaşan Avrupalı asilzadeler de katılmıştır. Nihayet 1190 yılında Fransa ve İngiltere kralları sefere çıkabilmişlerdir. Fransa kralı Philip August iyi bir siyasetçi ve idare adamı iken Richard dahi bir asker özelliği göstermekteydi. İlk olarak Vezelay’da buluşmuşlar ve seferin nasıl olacağı ve ele geçirilen toprakların nasıl paylaşılacağı hususunda anlaşmışlardır. Daha sonra tekrar Mesina’da buluşan iki kral donanmalarıyla ayrı ayrı yola çıkmışlardır. Fransa kralı Sur şehrine ulaşmış burada 1191de Akka’ya yönelerek şehrin kuşatmasına katılmıştır. Şehrin alınması için Richard beklenmeye başlamıştır. Richard ise önce Kıbrıs’a gitmiş, burayı ele geçirmiş, ardından 1191 senesi haziranında Akka kuşatmasına katılmıştır. Akka şehri bu büyük muhasara karşısında dayanamayarak 1191 temmuzunda Selehattin’in gelmesini bekleyemeden teslim olmuştur. Bunun üzerine Selehattin haçlılarla anlaşarak esir mübadelesi ve Kudüs’ün zaptı sırasında ele geçirdiği Kutsal Haç’ı geri vermek şartıyla haçlılarla anlaşmıştır. Bu arada haçlılar arasında Akka şehrinin nasıl paylaşılacağı konusunda anlaşmazlık çıkmış, neticede Akka’nın ele geçirilmesiyle haçlı yemininin gerçekleştiğini söyleyen Fransa kralı ve Avusturya Herzogu Leopolt Avrupa’ya geri dönmüşlerdir. Selehattin anlaşma hükümlerine uyarak esirleri geri vermişse de Akka’dan hızla Kudüs’e gitmek isteyen Richard 2700 kadar müslüman esiri katletmiştir.Akka’dan ayrılmasından sonra müslüman kuvvetler Richard ın artçılarına kayıplar vermişlerdir.Arsuf’ta büyük bir başarı kazanan Richard Yafa ve Daron’u ele geçirmişse de bir türlü Kudüs’e girememiştir. Ülkesinden aldığı kötü haberler sebebiyle Selehattin ile anlaşan Richard Askalan’ın müslümanlarda, Yafa’nın kuzeyinin ise hristiyanlarda kalmasına dair bir anlaşmayı kabul ederek bölgeden ayrılmıştır.Yolda Avusturya herzogu tarafından tuzağa düşürülerek Alman imparato-runa teslim edilmiştir. Richard yüklü bir fidye ödemek kaydıyla ancak 1194 senesinde ülkesine ulaşabilmiştir. III. Haçlı Seferi sonucunda haçlıların iki önemli başarısından bahsedilebilir. Birincisi Akka’yı ele geçire-rek sahil şeridinde tutunmayı başarmaları, ikincisi Kıbrıs adasını ele geçirerek bir haçlı üssü hâline getirmeleridir. Ancak Kudüs’ü alamamış olmaları seferin esas amacı bakımından nihaî bir başarısızlığı da temsil etmektedir. 3 büyük Avrupa kralının büyük ordularla katıldığı bu sefer Kudüs’ün alınamamasıyla sonuçlanmıştır.
4.HAÇLI SEFERİ: 1198’de Papa III. İnosent yeni bir Haçlı seferinin yapılması için faaliyete başlamıştı. Bu konuda tanınmış vaizler propaganda çalışmalarında bulunmuşlar bunun yanı sıra bu seferlere yönelik olarak yeni bir vergi de konulmuştur. Sefere başlandığında Fransa kralının kardeşi Thibaut getirilmiş ve onun bir turnuva esnasında Haçlı çağrısını başlatmasıyla bu yeni seferin hazırlıkları başlamıştır. Önceleri bu seferin islam dünyasının merkezi hâline gelen Mısır üzerine yapılması düşünülmüştür. Bu yolda gemi temini için Venedik’e baş vurulmuştur.O dönemde Venedik’i idare eden Enrico Dandolo Mısır’da ticarî münaseberleri olması ve Bizans’tan nefret etmesi sebebiyle bu seferin Constantinapolis üzerine yapılmasını istemiştir.Önceleri tepkiyle karşılaşan bu düşünce 1201 de Thibaut’un ölmesi nedeniyle Boniface’nin başa geçmesi ve Dandolo ile anlaşması üzerine tatbike konulmuştur. 1202 yılında harekete geçen Haçlılar, Venedik’e verecekleri parayı denkleştiremeyince buna bağlı olarak Zara şehrinin zaptı hususunda Venedik’e yardım etmişlerdir.Neticede hristiyanların elinde bulunan Zara şehri ele geçirilerek Venediklilere teslim edilmiştir. Zara’nın zaptı Haçlı seferlerinin asıl ama-cından saptığının ya da propaganda maksatlı amacının arkasındaki asıl amacı göstermesi bakı-mından anlamlıdır. Bundan sonra Haçlılar Constantinapolis’e doğru yönelmenin hazırlıkları içindeyken Bizans’tan gelen bir haber onlara bekledikleri fırsatı vermiştir. Bizans’ta gerçekle-şen bir taht ihtidali sonucunda II.İsakos Angelos tahttan indirilmiş ve onun yerine III.Aleksios Bizans tahtına geçmiştir.Mazul imparatorun oğlu Aleksios Haçlılara müracaat ederek Venedik e olan borçların ödeneceği, Mısır seferi için para ve yiyecek yardımı yapılacağı ve yanlarına büyük bir Bizans kuvveti verileceği vaadi ile Haçlılardan yardım istemiştir. Uzun zamandır Bizans’a saldırı için fırsat kollayan Haçlılar bu teklifi kabul ettiler. 1203’te İstanbul’a ulaşan Haçlılar Galata’dan şehre girmeyi başardılar. İmparator kaçtı. II. İsakos Angelos ve oğlu IV. Aleksios Bizans tahtına oturdular. II. İsakos oğlunun vaadlerini kabul ettiğine dair bir antlaşma da imzaladı.Ancak bunların yerine getirilmesi mümkün değildi.Ayrıca Bizans kilise-si Roma’nın hakimiyetini kabul etmek istemiyordu. Öte yandan Fransızlar İstanbul ve çevresinde çapulculuğa başlamışlar, insanlara saldırmışlar ve hatta şehirde müslümanlara ait olan bir camiyi de yakmışlardır. Vaadlerin yerine getirilmemesi durumu gittikçe ağırlaştırmıştır. Neticede Bizansta gelişen bir saray ihtilali Haçlılara bekledikleri fırsatı vermiştir.III.Aleksios-un damadı tahtı ele geçirmiş ve V.Aleksios unvanıyla tahta oturmuştur. Bunun üzerine Haçlı-lar 13 Nisan 1204’te şehri ele geçirmişler ve Haçlı ileri gelenlerinin izniyle şehir 3gün süreyle yağmalanmıştır. Haçlılar 1099’da Kudüs’te yaptıkları katliama eş değer bir saldırıyı İstanbul'da gerçekleştirmişlerdir. Büyük saraylar, kiliseler, kütüphaneler gibi şehrin en önemli yerleri yağmalanmıştır. Ayasofya Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi gibi Bizans’ın önemli merkezleri yağmalanmış,içlerindeki aziz hatıralar çalınmış ve hatta Haçlılar bu kiliselere atlarıyla giderek kutsal yerlerde her türlü saygısızlığı yapmışlardır. Buna ilave olarak soylu kadınlar ve rahibeler saldırıya uğramışlardır. Netice olarak bu Haçlı seferi sonucunda 1204-1261 yılları arasında devam edecek bir Latin idaresi kurulmuştur. Baudoin bu idarenin imparatoru seçilmiştir. Venedikli Tomas Morissini İstanbul’da patrik olmuştur. Bunun dışında Haçlılar Peleponnes, Selanik ve Yunanistan’da başka idareler de kurmuşlardır. Bizans’tan kaçanlar ise Epir ve İznik’te devletçikler kurmuşlardır. Latin imparatorluğu bu devletlerle mücadelenin yanı sıra Bulgar çarlığı ile de mücadele etmek zorunda kalmış ve bunlardan biri sırasında İznik imparatoru Bizans tahtını yeniden ele geçirerek Latin dönemine son vermiştir. Bu dönemin Türkler açısından herhangi bir zararlı sonucu olmamıştır. Bilakis Türkiye Selçukluları güçlenerek Antalya, Sinop, Samsun gibi şehirleri ele geçirerek denizlere ulaşmışlar, ayrıca ticaret yolları-nın da sağladığı imkânlarla giderek güçlenmişlerdir. Bunun yanında Türkiye Selçukluları Doğu Anadolu istikametinde yayılmışlar ve buradaki durumlarını da güçlendirmişlerdir.
5.HAÇLI SEFERİ: 4.Haçlı seferinden sonra Haçlı ruhu devam etmekteydi. Haçlı propagan-dasının etkisi tüm toplum katmanlarında kendisini göstermekteydi. Öyle ki 1212 senesinde çocuklardan oluşan Fransa ve Almanya’dan yola çıkan bir güruh Marsilya Cenova ve Brindizi limanlarına ulaşmış, fakat bunların bindiği gemiler ya batmış ya da bu çocuklar esir olarak satılmışlardır. 1215 yılına geldiğimizde Roma’da Papa III.İnoset’in Lateran konsilinde aldığı bir kararla yeni bir Haçlı seferinin düzenlenmesine karar verilmiştir.Bu sefer için yeni vergiler konulmuş ve müslümanlarla ticaret yapılması yasaklanmıştır. Bu sırada Papa ölmüş, yerine geçen III. Onorius’da bu seferi desteklemiştir. 1217 yılında Macar kralı Andreas, Avusturya dükü Leopolt ve Kıbrıs kralı Hugue Akka’da toplanmışlardır. Alman imparatoru ise papadan izin alarak bazı hazırlıklar için sefere katılmaktan geri kalmıştır. 1218’de yeni Alman kuvvetlerinin de katılmasıyla Haçlılar Süveyş üzerinden Kudüs’ü ele geçirmeyi planlamışlardı. Bu sırada Mısır’a Eyyubiler hakim idi. Eyyubi sultanı El Melik El Adil kuvvetlerini Suriye’de toplarken oğlu El Melik El Kamil’de Adilye’de bulunmaktaydı. Haçlılar Adilye’ye saldırdık-larında Eyyubi kuvvetleri onları geri püskürtmeyi başaramamış ve Adilye düşmüştür. Eyyubi hükümdari Adil üzüntüsünden vefat etmiş, yerine oğlu El Melik El Kamil başa geçmiş ve Haçlılara Mısır’dan çekilmelerine karşılık olarak kudüs’ü teklif etmiştir. Bunu kabul etmeyen Haçlılar 1219’da Dimyat’ı ele geçirmişlerdir.Dimyat’ın idaresi Jean de Brienne’ye verilmiştir. Buradaki Ulu Camii, katedrale çevrilmiş, erkekler öldürülerek kadın ve çocuklar esir olarak satılmıştır. Değerli hazineler ise Haçlılar arasında pey edilmiştir. Bu sırada Eyyubi hükümdarı El Melik El Kamil, Kıbrıs’taki Haçlı donanması üzerine bir kuvvet yolladıysa da Almanlardan gelen yeni yardımdan çekinerek Haçlılara 30 yıllık bir barış, Kudüs ve Filistin’i teklif ettiysede Pelagius bu teklifi reddederek 1221’de harekete geçerek müslümanlarla çatışmaya doğru ilerlemiştir. Bu sırada El Kamil ordusunun bir kısmını Menzele Gölü civarında yerleştirerek Dimyat ile Haçlılar arasında bir kuvvet oluşturmuştur. Ayrıca Nil’in yükselme vakti olduğu için gemilerini nehirden Haçlıların üzerine göndermiş ve Dimyat yakınlarında Bahrussagir denilen yerde gerçekleşen çatışmada Haçlılar ağır bir ağır bir yenilgiye uğramışlar ve Pelagius Eyyubilerle 8 yıllık bir antlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Esirler değiştirilmiş ve Haçlılar geri çekilmişlerdir. Bu yenilgi mağrur Haçlılar için büyük bir moral kaybına neden olurken islam dünyasında birlik havası oluşturulmuştur. Ayrıca bu sefer sonucunda Mısır’da bulunan hristiyanlar zarar görmüşler, hakları kısıtlanmış, ağır vergiler konulmuş ve kiliseleri kapatılmıştır. İtalyan tacirler ise İskenderiye’deki imtiyazlarını kaybetmişlerdir.
6.HAÇLI SEFERİ: 5.Haçlı seferinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Alman imparatoru II.Friedrich’in üzerine büyük bir sorumluluk yüklenmiştir. 1227 senesinde yeni bir Haçlı seferi üzerine çalışmaya başlanılmıştır. II. Friedrich, Jean de Brienne’nin Kudüs kraliçesi ünvanı taşıyan kızıyla evli olduğu için bu seferin liderliği onun üzerine düşmüştür. Haçlılar bir kere daha İtalya Limanlarından harekete geçtiler. Ancak Alman imparatorunun hastalığı nedeniyle gecikmesi yüzünden Papa IX.Gregorius tarafından aforoz edildi. Böylece dini meşruiyetini kaybetti.Buna ilave olarak karısı vefat etmiş ve Kudüs üzerindeki siyasi hakları da kaybetmiş-tir. Sadece oğlunun velisi sıfatıyla ünvanını kaybetmiş bir kral olarak bu sefere çıkmıştır. Kıbrıs üzerinden Akka’ya ulaşmış ancak burada umduğu desteği bulamamış, hatta tacını bile kendisi giymek zorunda kalmıştır. Güçlü bir donanmadan ve kuvvetli bir ordudan mahrum olan Alman imparatoru savaşmak yerine diplomasi yoluyla hedefine ulaşmayı denemiştir. Nihayet 1229 yılında Eyyubi sultanı El Kamil ile bir antlaşma imzalayarak Kudüs’ün teslimi hususunda karara varmıştır. Buna göre Kudüs, Beytüllahim, Nasıra, Celile gibi yerler Haçlılara bırakılmıştır.Müslümanlar Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’da rahatça ibadet edebileceklerdi. Ayrıca antlaşmaya göre esirler de değiştirilmiştir. Buna rağmen Eyyubi ileri gelenleri antlaşmaya karşı çıkmışlar, hatta sultanın yeğeni Davud Şam’da yas ilan etmiştir. Kudüs’e giren Friedrich aforoz edildiği için din adamlarından itibar görmemiş , burada tutunamayarak Akka üzerinden Avrupa’ya geri dönmüştür.1238yılında El Kamil vefat edince yerine El Melik Es Salih geçmiştir. Bu dönemde yeniden Haçlılara taarruz başlamıştır. 1239’larda Moğolların önünden kaçarak gelen Harezm Türklerini ordusuna alan Es Salih 1244 yılında Kudüs’ü ele geçirmiştir.Bundan sonra Akka Haçlıları diplomasiyle ele geçirdikleri bütün toprakları kaybedeceklerdir. 1247’de Taberiye ve Askalan Haçlılardan geri alınacaktır. Bütün bu gelişmeler sırasında Moğol istilasının başlaması Haçlıların bölgede bir süre daha tutunmalarını sağladı.
7.HAÇLI SEFERİ:Kudüs’ün müslümanların eline geçmesinden sonra Avrupa’daki karışıklıklarla uğraşan Papalık doğudan gelen yardım çağrılarına karşılık veremeyen papalık Fransa kralı IX. Louis’in bir Haçlı seferine çıkacağını ilan etmesi üzerine onu destekledi. Bu sefere dair yeni vergiler konularak vaizler bu sefer adına propaganda faaliyetlerine başlamışlardır.İyi bir asker ve siyasetçi olan Fransa kralı bu seferin Tanrı’nın isteği olduğuna inanmaktaydı. 3 sene süren sefer hazırlıklarından sonra Marsilya ve Cenova’yla anlaşarak Fransa kralı 1248’de Kıbrıs adasına doğru yola çıktı. Burada Akka baronları Hospitalier ve Templier şövalyeleri ile buluşan Louis seferin Mısır üzerine yapılmasına karar verdi. 1249’da Haçlılar Dimyat üzerine harekete geçtiler. Müslümanlar taktik icabı Dimyat’ı boşaltarak Mansura’ya çekildiler. Haçlılar 5. Haçlı seferinden sonra yeniden Dimyat’ı ele geçirdiler. Bu esnada Fransa’dan yeni kuvvetler de Haçlılara katıldı. Eyyubi tarafında ise Es Salih’in vefatıyla durum biraz karıştı. Bunu haber alan Haçlılar Kahire’ye yürümeye karar verdiler. Mansura yakınlarında Fahrettin öldü. Bunun üzerine komuta Baybars’a geçti. Haçlılar Mansura’yı ele geçirip yollarına devam etmek düşüncesindeydiler. Ancak Mansura’da beklemedikleri bir baskına uğrayan Haçlılar ağır bir yenilgi aldılar. 290 şövalyeden 5 tanesi kurtulabilmişti. Aynı anda Haçlılara yardım taşıyan gemilerin Eyyubiler tarafına geçirilmesi sonucunda Haçlılar açlık ve hastalık yüzün-den perişan duruma düştüler. Yeni Eyyubi sultanı Turan Şah Haçlılarla anlaşmayı reddederek onları takibe başladı.Kral dahil pek çok Haçlı ileri geleni esir düştü. Kral Louis kurtuluş akçesi ödeyerek kendini kurtardı ve Akka’ya geçti. Böylece Haçlı seferleri tarihindeki son sefer de herhangi bir netice alınamadan büyük kayıplarla sona erdi.
8.HAÇLI SEFERİ: Fransa kralı IX.Louis 1267’de yeni bir Haçlı seferi için harekete geçmiş ve 3yıl süren hazırlıklardan sonra 1270 senesinde sefere çıkmaya hazır hale gelmiştir.Bu sefe-rin istikameti papalık tarafından desteklenen İtalya ve Sicilya’ya hakim duruma gelen kardeşi Charles’in teşviki ile onun ele geçirmek istediği Tunus üzerine yapılmıştır. Kral kardeşinin yanlış yönlendirmesi ile buradaki Hafsi hükümdarı Ebu Abdullah’ın hristiyanlığa girmeyi kabul ettiği noktasında yanlış yönlendirilmiştir. Bu zanla sefere çıkan Louis Tunus’a geldiğinde savunma tedbirleri almış bir şehirle karşılaşır. Ancak çatışma olmadan araya giren salgın hastalıklar bu Haçlı seferinin başlamadan bitmesine neden olmuştur. Haçlıların çoğu telef olmuş geri kalanları ise Charles tarafından gemilerle İtalya’ya taşınmıştır. Haçlı seferlerinin klasik tarihinde düzenlenmiş olması ötesinde bir anlamı bulunmayan bu seferle Haçlı seferleri nihayet bulmuştur.
HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI: Haçlı seferleri 1095-1270 tarihleri arasında vuku bulmuş olan doğu hristiyanlarını kurtarmak sloganıyla gerçekleştirilen siyasi amaçlı askeri se-ferler olması bakımından pek çok siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sonuçlar doğurmuştur. Bu sonuçlara baktığımızda genel olarak doğu hristiyanları, Bizans, islam dünyası ve Avrupa açısından sonuçlardan söz edebiliriz. Doğu hristiyanları başlangıçta bu seferleri coşkuyla karşılasalar da zaman içinde ibadet haklarının kısıtlanması, makamlarını kaybetmeleri, mallarına el konması gibi sebeplerle gerek seferler esnasında uğradıkları zararlar, gerekse de Haçlı dev-letlerinin kurulması akabinde yaşadıkları hayal kırıklığı ile coşkuları hüsrana dönmüştür. Bizans açısından baktığımızda Haçlı seferlerini başta teşvik eden Bizans ilk sefer sonunda beklentilerine kavuşmuşsa da ilerleyen zamanda ve özellikle 4. Haçlı seferinden sonra büyük kayıp ve zararlara uğramıştır.Bu seferler sebebiyle büyük bir imparatorluktan çıkan Bizans bir boğaz devleti halini almıştır. İslam dünyası noktasından baktığımızda Haçlı seferleri büyük can ve mal kaybına sebep olarak niceliksel kayıpları temsil etmekle birlikte zaman içinde islam dünyasında birliğin tesisini sağlaması sebebiyle büyük niteliksel kazanımlara yol açmış-tır. Avrupa açısından bakıldığında siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan Avrupa’nın yaşayacağı pek çok modern dönüşümün zemini bu seferler vesilesiyle oluşmuştur. Merkezi krallıkların gücünü artırdığı köyden şehre göçle yeni bir şehirli unsurun oluşmaya başladığı burjuva sınıfının ortaya çıktığı, şehir hayatının geliştiği ve yeni ekonomik ilişkilerin temellen-diği bir devir görmekteyiz. Bu seferlere öncülük eden papalık önceleri kazanılan başarılarla durumunu güçlendirmiş ve zaman içerisinde yaşanan suistimaler ve başarısızlıklar papalığın gücünü ve konumunu geriletmiştir. Bu ilerleyen asırlarda reforma yol açacaktır. Buna rağmen papalık Fransisken ve Dominiken keşişleri vasıtasıyla Asya içleri ve Çin’e kadar nüfuzunu genişletmiştir. Bu noktada misyonerlik ve oryantalizmin izlerini takip etmek mümkündür. Hristiyanların doğu müslümanlarıyla ilişkileri Endülüs ve Sicilya’da olduğu gibi geniş bir çerçevede olmamış daha çok ticaretle sınırlı kalmıştır. Venedik, Ceneviz, Amalfi gibi İtalya şehir devletleri ticaretlerini geliştirmek bakımından gemi teknolojisinde gelişme kaydetmişler, ayrı-ca daha hafif paraların kullanımı bankacılık sektörünün ortaya çıkması, çek kullanımı gibi iktisadi unsurlar bu seferlerde ortaya çıkmıştır. Avrupalılar doğu ile ilişkileri esnasında şeker kamışı, meyve ve sebze, baharatlar, ipekli ve pamuklu dokumalar, ahşap ve cam eşyalar gibi pek çok malı batıya taşımışlardır.Tıp alanındaki bilgisizlikleri doğulu tabiplerden öğrendikleri pek çok tedavi aleti, ilaçlar vetedavi yöntemleri gelişmiştir. Bunun yanında edebiyat ve müzik alanında da etkilenmenin olduğu görülür. Pek çok doğu klasiği ve doğuya ait müzik aletleri batıya gelmiştir. Satranç ve tesbih batıya götürülmüştür. Pusula ve usturlap gibi alet ve edevat batıya intikal etmiştir. Mimari alanda özellikle kale yapımında Avrupalılar öğrendikleri teknikleri batıya taşımışlardır. Görüldüğü üzere siyasi amaçlı bu askeri seferler önemli dönüşümlere yol açacak, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel sonuçlar doğurmuştur.
|
|
 |
|
|
|
|