Anadolu Beylikleri Tarihi
-Anadolu Beylikleri-
 
Çoban-Oğulları
                                                 Çoban-oğulları beyliği, Kastamonu merkez olmak üzere                   
Beyliğin Kuruluşu                  Zonguldak ve Bolu havalisi ile daha sonraları Sinop’a hakim
               ve                              olarak-Türkiye Selçukluları’nın uç beyi olarak bulunan,
Hüsameddin Çoban Bey      Oğuzlar’ın Kayı boyuna mensup, Hüsameddin Çoban tarafından
                                                 kurulmuştur. Oğuzlar’ın Anadolu’da teşkilat yapılarına dikkat  
edildiği zaman sağ kol olan Kastamonu’da Çoban-oğullarını beyliğini kuran Hüsameddin Çoban Selçuklu merkezinden bölgeye “Melikü’l-Ümera” unvanı ile atanmıştır. Dolayısıyla o, bölgede bulunan pek çok sancak beyinin kontrol edilmesi, bölgenin güvenliği ve fetihlerin devam etmesi için merkezden gönderilmiştir.
         Ankara’nın batısında Nallıhan, Bilecik, Söğüt ve Domaniç’te bulunan Osman-oğulları, Çoban-oğulları bu bölgeye geldiklerinden itibaren onlarla münasebet kurmuşlardır. Çünkü bu iki beylik arasında bir aşiret birlikteliği-Kayı-bulunmaktadır. Osman-oğulları, Hüsameddin Çoban’ın bölgeye Melikü’l-Ümera olarak gelmesinden itibaren Selçuklu Devleti ile olan münasebetini sağlayabilmiştir. Çoban-oğulları, Karaman-oğulları ve Germiyan-oğulları olmak üzere Anadolu’da bulunan bu beylikler sayesinde Osman-oğulları, 1243 yılında doğrudan Moğol gazabına uğramamışlar, bu da aşireti devlet olma yönünde olumlu yönde etkilemiştir. Nitekim 1280’li yıllara kadar Osman-oğulları’nın başında bulunan Ertuğrul Gazi’den sonra bir takım sıkıntılar yaşansa da, beylik bundan pek etkilenmemiştir. Osman-oğulları, Çoban-oğulları sayesinde Anadolu’da Selçuklu baskısına doğrudan maruz kalmaktan kurtulmuş, aşiret uç beyliği olma yönünde önemli gelişmeler kaydetmiştir. Böylece beylik aşamasına gelen bu teşekkül 1300’den sonra Anadolu’daki diğer Türk beylikleri gibi bağımsızlığını ilan etmiştir. Denilebilir ki; Çoban-oğulları, Osman-oğulları için ipi göğüslemişlerdir. Her ne kadar Çoban-oğulları, Selçuklu Devleti ile mücadele etse de, bağımsız bir beylik olmayıp, vergilerini düzenli göndermiştir. Genel olarak bakıldığında Anadolu’da 1300’lü yıllara kadar her hangi bir bağımsız siyasi teşekkül bulunmamaktadır.
         Türkiye Selçuklu Devleti’nin ileri gelenlerinden biri olan Hüsameddin Çoban, İzzettin Keykavus’un saltanatı sırasında Bizans’a karşı yapılan akınları yönetmiş, daha sonra I. Alaeddin Keykubat tahta çıktığı zaman ona itaat etmiştir. Her ne kadar Hüsameddin Çoban, İzzettin Keykavus ile I. Alaeddin Keykubat arasındaki mücadelede İzzettin’in tarafını tutsa da, ondan sonra tahta geçen I. Alaeddin Keykubat zamanında 1220 yılında Kastamonu beyliği menşuru yenilenmiştir. Moğollar’ın 1223 yılında Kıpçak ilini işgal etmeleriyle, bu durumdan yararlanan Rumlar Kırım sahilinde bir ticaret şehri olan Suğnak’ı kontrol altına almışlardı. Sultan Alaeddin Keykubat’ın ticaret yollarına büyük önem vermesi, onun Kırım’a bir sefer tertiplemesine ve bu seferin başına Hüsameddin Çoban Beyi tayin etmesine sebep olmuştur. Hüsameddin Çoban, bu deniz aşırı seferde büyük bir başarı kazanarak Suğnak’ı zaptetti. Ayrıca Kıpçak hanının ve Rus hükümdarının da itaatini sağladı. Hüsameddin Çoban Bey, 1227 yılında Kastamonu’ya döndü. Bir rivayete göre beyliğin başlangıç tarihi II. Kılıç Arslan zamanı, başka bir rivayete göre ise beylik bu tarihten sonra (1227) yılından sonra kurulmuştur. Hüsameddin Çoban’ın bundan sonraki hayatı ve ölüm tarihi hakkında bir bilgimiz yoktur. Yerine geçen oğlu Alp-Yürek (1243-?) hakkında da bilgimiz yok denecek kadar azdır. Onun zamanında da merkezi otoriteye bağlı kalınmıştır. Bu dönemde ise Selçuklu Devleti’nin başına ise Gıyaseddin Keyhüsrev geçmiştir (1243-1260). 
                           Alp-Yürek’ten sonra yerine oğlu Yavlak Arslan’ın muhtemelen 1280 yıllarında   
 Yavlak Arslan beyliğin başına geçmiştir. Bu dönemde ise bir taraftan Karamanoğlu Mehmed Bey’in,   
                           bir taraftan da Eşref-oğulları’nın faaliyetleri merkezi otoritenin sarsılmasına sebep olmuştur. Öte yandan Anadolu ise Moğol valiler tarafından idare edilmek idi. Yavlak Arslan, Türkiye Selçukluları’na ve İlhanlılar’a tabi idi. Fakat o, Selçuklular’ın taht mücadelelerine karışmış, bir süre sonra da Selçuklular ve İlhanlılar’a karşı muhalefete başlamıştır. Rükneddin Kılıç Arslan taraftarı olan Yavlak Arslan II. Mesud’a karşı ayaklanmışsa da, bu kargaşalık sebebiyle Konya’ya kadar gelen İlhanlı hükümdarı Geyhatu, bir Selçuklu-Moğol ordusunu Kastamonu üzerine göndermiştir. Neticede 1292 yılında yapılan mücadelede Yavlak Arslan ölmüş, daha sonra Kastamonu havalisi (Eflani) -Türkleşme ve İslamlaşma-tamamlandığından Şemseddin Yaman Candar’a ıkta olarak vermiştir. Bundan sonra bu bölgede Candar-oğulları, Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar varlığını sürdürmüştür.
        
 
                        Yavlak Arslan’dan sonra yerine Mahmud Bey geçmiştir. Onun zamanında Bizans’a  Mahmud Bey akınlaryapılmıştır. Candar-oğlu Süleyman Paşa ani bir baskın ile Kastamonu’ya hakim 
olmuş ve Çoban-oğulları Beyliği’ne son vermiştir (1309).
                        
                                                   Çoban-oğulları devrinde Kastamonu’da ilim ve imar faaliyetleri çok            
İlim ve İmar Faaliyetleri   ilerlemiştir. Oldukça önemli kitaplar yazılmış olup, imar faaliyetleri                     içinde en göze çarpan yapı ise, Taşköprü’deki Muzaffereddin Yavlak Arslan medrese külliyesidir.
 
Germiyan-Oğulları
         Germiyan-oğulları birçok yönüyle oldukça önemli bir beyliktir. Bir defa Karaman-oğulları kadar güçlü olan bu beylik Batı Anadolu’da kurulmuş, Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliğidir. Afyon, Manisa ve Denizli’nin bir kısmına hakim olan bu beylik zamanında Anadolu’da ilk Türkçe eserler bu bölgelerde verilmiştir. Germiyan aşiretinin bi Türkmen aşireti olup olmadığı belli değildir.
 
                                 Germiyan, Türk aşiretlerinden bir aşiretin adı iken sonradan bir beyliğin ve  
Germiyan Aşireti   ailenin adı olmuştur. Germiyan aşireti ilk defa XIII. asrın ilk yarısında Anadolu
                                 Selçuklu Devleti’nin hizmetinde olarak Malatya taraflarında görülmüştür. Bunların Malatya ve havalisinde bulunmaları Germiyan aşiretinin Harezm hükümdarı Celalüddin Mengüberti ile Doğu Anadolu’ya gelip sonradan Selçuk Devleti hizmetine girdikleri zannedilmektedir. Zira, Kütahya ve Alaşehir’deki Harezm ismindeki köylerin bu mıntıkada bulunmaları dikkati çekmektedir.
                                      
Alişir oğlu            İlk defa Germiyan aşireti reisi olarak Malatya’da Alişir oğlu Muzafferüddin 
Muzafferüddin    görülmektedir. Muzafferüddin, Selçuk hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev             
                              zamanında ve Baba İshak Kızılbaş isyanı esnasında hükümet tarafından isyanı bastırmaya memur edilmiş ise de iki defada da muvaffak olamamıştır. Yine bu aileden olan Kerümüddin Alişir , biraderiyle saltanat mücadelesinde başarılı olamayarak Rum İmp. luğuna iltica etmiş olan II. İzzettin Keykavus taraftarı olmakla itham edilmiş ve öldürülmüştür.
 
Germiyan Aşiretinin         Germiyan aşiretinin hangi tarihte Frikya kıtasının batı mıntıkasına,
Kütahya ve havalisine       Kütahya taraflarına yerleştikleri bilinmemektedir. Fakat onların 
nakli                                   II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, 1241 yılında Baba İshak isyanının
                                             bastırılmasından sonra yerleştirildikleri anlaşılmaktadır.
1276 yılından önce Germiyan aşireti, Kütahya ve Denizli taraflarında görülmektedir ki, bu da Selçuk hükümdarı III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanına denk gelmektedir. 1277 yılında Selçuk şehzadesi olduğunu iddia ile Karaman oğlu Mehmed Bey’in ortaya çıkması ile Konya’da hükümdarlığı ilan edilen “Cimri” diye tezyif olunan Gıyaseddin Siyavüş’ü yakalayıp Selçuk sultanına teslim eden Germiyan Türkleri’dir.
III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in katlinden sonra onun yerine geçen Gıyaseddin Mesud’a karşı Germiyan Türkleri mücadele etmişler, Moğol ve Selçuk kuvvetleriyle yapılan bu mücadelelerde kayıplar vermişlerdir. Bunun sebebi ise Selçuk veziri Sahip Ata’nın Denizli’yi Germiyan oğullarından almak istemesi idi. Nitekim bu mücadeleler 1289 tarihine kadar sürmüştür.
Sonuç olarak Germiyan Beyliği, merkezi Kütahya’dan başka Uşak, Gediz, Armutlu, Kula, Banaz gibi vs. kazalara da hakim olmuştur.      
Germiyan Beyliği, Alişir oğlu Muzafferüddin zamanında Moğollara karşı Karaman oğullarının yanında yer almışlar, yapılan savaşlara katılmışlardır. Beyliğin, Anadolu’daki bütün Türkmen hareketlerine katıldıkları görülmektedir. Osman oğulları ise bölgeye çok uzak olduklarından bu hareketlere katılamamışlardır.
 
Yakup b. Alişir       Germiyan beyliğinin asıl kurucusudur. Yakup Bey, Anadolu Selçukluları
                                 Hizmetinde bulunarak büyük emirlerden olmuştur. O, metbu olarak tanıdığı III. Alaüddin Keykubat’ın 1303 yılında saltanattan çekilmesiyle ikinci defa hükümdar olan Gıyaseddin Mesud’a tabi olmayarak İlhan’ın hazinesine senevi bir vergi vermek suretiyle onun yüksek hakimiyetini tanımıştır. Kurduğu beyliğin merkezi Kütahya olup Denizli ve havalisi de kendi hududu dahilindedir. Germiyan oğulları, Karaman oğulları beyliğinden sonra Anadolu’da en güçlü beylik idi.
Yakup Bey takriben 1305 yılında hududunu Batı Anadolu’ya yani Ege Denizi’ne genişletmek üzere kendi subaşı’sı Aydın oğlu Mehmed Bey’i sevk ederek Birgi merkez olmak üzere İzmir ve havalisinin istilasına teşebbüs etmiş ve bu suretle Aydın oğlu Mehmed Bey daha sonra o tarafta Aydın oğulları beyliğini kurmuştur.
Bu yıllarda Yakup Bey, Menderes nehri kenarında Tripolis şehrini, Angir’i ve Filadelfiya (Alaşehr)’i ele geçirmiştir.
1314 yılında İlhanlılar’ın Anadolu valisi Emir Çoban, Anadolu beylerinin bağlılıklarını takviye için Anadolu’ya geldiği zaman onun davetine icabet edenler arasında Germiyan emirleriyle Alişir oğulları da vardı.
Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi 1312-1319 seneleri arasında Denizli ve sonra da Kütahya’ya geldiği zaman Yakup Bey ile görüşmüş ve onu kendisine mürid yapmıştır.
Yakup Bey’in son zamanlarına doğru Selçuklu Devleti’nin de 1308 yılında ortadan kalkmasıyla Anadolu Beyleri’ni ortadan kaldırarak bölgede bağımsız bir “Çobanoğulları Devleti” kurmak isteyen Emir Çoban oğlu Demirtaş, 1325 yılında Eşref ve Hamid oğulları beyliklerini ortadan kaldırdıktan sonra Germiyan ilini zapt etmek üzere hazırlıklara başlamıştır. Fakat amacının Moğol merkezi tarafından anlaşılması üzerine Demirtaş, Mısır’a kaçmış; fakat Anadolu’da yaptığı zulümlerle ün saldığı için orada yargılanıp idam edilmiştir.
Yakup Bey’in vefat tarihi ve kabri malum değildir. Ölümünün 1327’den sonra olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklara göre onun, Karahisar Mevlevihanesine ait bir vakfı ve Uşak’ta Hacim köyü zaviye vakfiyesi bulunmaktadır. Yine kaynaklara göre Germiyan beyliğinin muazzam ordusu sayesinde komşu beyliklerin Yakup Bey’i gücendirmekten çekindikleri bilinmektedir. 
 
Mehmed Bey b. Yakup   Yakup Bey’in oğlu ve halefidir. Mehmed Bey zamanında evvelce
                                           Katalanlar’ın işgaline uğramış olan Kula, Rumlar’dan geri alınmış ve ayrıca Simav kasabası ile Simav gölü Bizans’ın elinden alınmıştır. Mehmed Bey hakkında pek fazla bilgi yoktur. Yakup Bey’in ölümü ile onun zamanında Germiyan beyliğinin eski kudretini kaybettiğini beyliğin bir iç beylik olarak kaldığı, önceden beyliğin yüksek hakimiyetini tanımış olan Aydın oğullarının, Saruhan oğulları ve Karesi oğullarının serbest kaldıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca Mehmed Bey, 1363’den evvel vefat etmiş, onun yerine beyliğin başına kardeşi Süleyman Şah geçmiştir.
 
Süleyman Şah      Bazı kitabelerde, tahrir defterlerinde ve bazı eserlerin kitabesinde “Şah Çelebi”
                              denilmektedir. Babası Mehmed Bey’in 1363’ten evvel vefat etmesi üzerine Germiyan hükümdarı olmuştur. İlmi ve ulemayı himaye yönünden Germiyan beylerinin büyüklerinden olup gerek bunun ve gerek oğlu II. Yakup Bey’in zamanlarındaki kültür yönünden Kütahya, Anadolu beylikleri içinde birinci sınıfı işgal etmiştir.
Süleyman Şah’ın ilk zamanları sakin geçmiş olup, Karama oğlu Alaüddin Bey’in baskısına uğrayarak kendisine iltica etmiş olan Hamid oğlu Hüsameddin İlyas Bey’e yardım etmiştir. İlyas Bey, Germiyan oğlunun yardımıyla Karaman oğlunun aldığı yerleri geri almış ve bu hal Süleyman Şah’la Karaman oğlu Alaüddin Bey’in arasını açmıştır.
Memleketinin durumunu göz önüne alan Süleyman Şah, kuzeyde Osmanlılar’a ve güney doğuda hudut komşularına karşı cephe almış olan Karaman oğlunun baskısından kendisini korumak için kızını Osmanlı hükümdarı Murad Hüdavendigar’ın oğlu Yıldırım Bayezid’le evlendirmeyi teklif etmiştir. Teklifi Sultan Murad tarafından kabul olunarak kızının çeyizi olmak üzere memleketin en güzel yerleri olan Kütahya, Tavşanlı, Simav, Emed kasaba ve dolaylarını Osmanlılar’a terk edip kendisi Kula kasabasına çekilmiştir. Yıldırım Bayezid’in zevcesi olan bu hatun ise Sultan Veled’in kızı Mutahhare Hatun’dan doğmuştur. 
Süleyman Şah 1388’den az önce vefat etmiş, yerine oğlu II. Yakup Bey geçmiştir.
Süleyman Şah zamanında ilim adamları iltifat görmüş, Merzbanname ve Kabusname, Farsça’dan Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Ahmedi, İskendername isimli eserini Süleyman Şah namına kaleme almış; fakat Süleyman Şah’ın vefatından dolayı eserini 1390 yılında Yıldırım Bayezid’e sunmuştur.
 
 
 Yakup Çelebi      1388’de babası Süleyman Şah’ın yerine hükümdar olmuştur. Kendisi babasının
                               sağlığında Uşak ve Şuhud taraflarında vali olarak bulunmuştur.
Yakup Bey’in hükümdarlık hayatı huzursuz ve tehlikeli geçmiştir. Osmanlı hükümdarı Murad Hüdavendigar’ın 1389 yılında Kosova Muharebesi’nde şehid düşmesi üzerine Osmanlı nüfuzu altına girmiş olan Batı Anadolu’da bulunan Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri ile çeyiz olarak Osmanlılar’a terk edilen şehirlerden bazıları ve Kütahya da Yakup Han tarafından geri alınmıştır.
Rumeli’deki durumu yoluna koyan ve Sırplar’la anlaşan yeni Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid, hemen Anadolu tarafına geçerek Saruhan, Aydın ve Menteşe beyliklerini tekrar ele geçirdikten sonra Yakup Çelebi’yi yakalayarak, Rumeli’de hapsettirmiş, ardından 1390 yılında bütün Germiyan Beyliği’ni ele geçirmiştir.
Yakup Bey 1399 yılında bir yolunu bulup kaleden kaçarak deniz yolu ile Şam’a gitmiş ve o tarihte Şam’a gelmiş olan Timur’a kendisini tanıtmıştır. Her seferinde Timur’a, Osmanlı üzerine bir sefer yapmayı teklif eden Yakup Han, 1402 yılında Timur’un mahiyetinde Ankara savaşında bulunmuştur. Savaş meydanında Bayezid’i teşhir eden Yakup Han’a, Timur tarafından Germiyan memleketleri geri verilmiştir.
Yıldırım Bayezid’in ölümünden sonra Osmanlı şehzadeleri saltanat kavgalarına başlamıştır. Bu mücadelede Yakup Bey, Çelebi Mehmed’i desteklemiştir. Bunun üzerine Karaman oğlu Mehmed Bey, Germiyan üzerine yürümüş ve o tarafları muhasara etmiştir. 1411 yılında Kütahya Karaman oğullarının eline geçince, Yakup Bey ikinci defa memleketini terk etmek zorunda kalmıştır.
Bu sırada Yakup Bey’in müttefiki Çelebi Sultan Mehmed, kardeşi Musa Çelebi ile Rumeli’de meşgul olduğundan Karaman oğlu istediği gibi hareket etmekte olup istila sahasını Bursa’ya kadar genişletmişti.
_______________…_______________
Rumeli’de biraderini bertaraf eden Çelebi Sultan Mehmed, derhal Anadolu’ya geçmiştir. Çelebi Mehmed’in gelmekte olduğunu öğrenen Karaman oğlu, Bursa muhasarasını kaldırmış, Germiyan’dan da zapt ettiği yerleri bırakarak kaçmıştır. Böylece Yakup Çelebi, ikinci defa memleketine sahip olmuş ve Osmanlı’nın yüksek hakimiyetini tanımıştır.
Çelebi Sultan Mehmed’in 1421 yılında vefatından sonra yerine geçen oğlu II. Murad zamanındaki ilk kritik durum sebebiyle Yakup Bey, Osmanlılar’a karşı olan rabıtasını gevşeterek serbest tutmuş; fakat II. Murad’la Mustafa Çelebi arasındaki mücadeleyi II. Murad kazanınca durumunu düzeltmiştir.
Etraftaki bütün engelleri bertaraf eden II. Murad, duruma hakim olunca Yakup Bey Osmanlı hükümdarlarıyla hoş geçinme siyasetini takip etmiş, Aydın ve Menteşe beylikleri tamamen Osmanlılar’a geçtiği halde kendisine dokunulmamıştır. Daha sonraları ise Yakup Bey ihtiyarlamış ve erkek evladı olmadığından Osmanlı padişahıyla şahsen görüşmek üzere Edirne’ye hareket etmiştir. Edirne’de yapılan görüşmede Germiyan ili Osmanlı devletine miras bırakılmıştır.
Hükümdarlığı 42 seneyi bulan Yakup Bey 1429 yılında vefat etmiştir.
Yakup Çelebi’nin yanında daha sonra Osmanlı şairleri arasında görülen pek çok alim ve şair bulunmakta idi. Nitekim Ahmed Dai’nin Yakup Bey adına ilk olarak Arapça’dan Farsça’ya daha sonra da Türkçe’ye tercüme edilen eseri mevcuttur.
Germiyan oğullarının Kütahya, Denizli, Afyon Karahisar, Uşak, Sandıklı kasabaları ve bazı köylerinde mimari eserleri bulunmaktadır. Bu bölgede bulunan eserlerin tamamı-Osmanlı Devleti’nin Germiyan iline hakimiyetinden öncekiler-Germiyan oğullarına aittir. 
 
       
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Aydın-oğulları
       Eski Lidya ve İyonya bölgesinde bir beylik kurmuş olan Aydın oğlu Mehmed Bey ilk zamanlarda Germiyan ordusu subaşısı idi. Diğer uç beyleri gibi Bizans imp.luğunun taht kavgaları sebebiyle çöküntüsünden istifade ederek Germiyan hükümdarı I. Yakup Bey’in emriyle Ege denizine inerek elde ettiği yerlerde babası adına bir beylik kurmuştur.
         Bu tarihlerde Batı Anadolu’da, Büyük Menderes’ten Ege sahillerine kadar olan sahada fütuhat devam etmekteydi.
 
Aydın oğlu         Mehmed Bey; Alaşehir, Birgi, Tire ve Efes gibi bölgeleri ele geçirmiş ve bu
Mehmed Bey      sahalarda fütuhatlarına devam etmişti. 1310 yılında Müslüman İzmir’ini ve daha
                            sonra Selçuk, Sultan Hisarı ve Bodemya ile birlikte 1326 yılında Gavur İzmir denilen sahil İzmir’i ele geçirmiştir.
Deniz sahillerine sahip olan Mehmed Bey, İzmir’i henüz almadan evvel ilk donanmasını Ayaslug’da yaparak denizciliğe başlamış; Rumlar’dan Cenevizliler’e geçmiş olan İzmir’i aldıktan sonra burada da bir donanma vücuda getirmiştir. İzmir Beyi Umur Bey, babasının sağlığında bu donanma ile Ege adalarına seferler düzenlemiştir.
Mehmed Bey, sırasına göre Bizanslılar’la dost ve müttefik olmuştur. Kendisi 1334 yılında hastalanarak ölmüş, yerine beyliğin ileri gelenleri,oğlu Umur Bey’i Aydın oğullarının başına geçirmiştir.
 
Aydın oğlu     25 yaşında beyliğin başına geçen Umur Bey’in lakabı “Bahaüddin”dir. Biraderleriyle
Umur Bey      ortak hareket eden Umur Bey’in hükümdarlık devri hemen hemen aralıksız gaza ile
                        geçmiştir. Babasının son zamanlarında İzmir’i Türkler’den almak isteyen Latinler’in buraya taarruzları Umur Bey’in ilk zamanına tesadüf etmiş ise de Latinler başarılı olamamışlardır. Bundan sonra Umur Bey, Saruhan hükümdarı Süleyman Bey ile beraber büyük bir donanma ile birlikte Mora seferi yapmışlar ve fazlaca ganimet elde etmişlerdir.
Umur Bey, Germiyanlılar’ın hakimiyetini kabul etmiş olan Alaşehri, kendi nüfuzu altına almıştır. Bizans imp.u III. Andronikos, isyan ederek Midilli’yi ele geçiren Foça valisini cezalandırmak için Saruhan ve Aydın oğullarından yardım istemiş ve bu beylerin sayesinde 1336 yılında Midilli ve Foça’yı geri alabilmiştir.
Umur Bey, Bizans ile olan dostluğunu sürdürmüş, onların seferlerine dahi katılarak Karadeniz’e çıkmış, 1349-1340 yıllarında Kili ve Eflak ülkelerini yağmalamıştır. Bizans imp.u III. Andronikos’un ölümünden sonra Umur Bey’in dostu ve kara orduları kumandanı Kantakuzen, imp.un 10 yaşındaki oğlu Ioannes’e vasi olmuştu. Ancak Kantakuzen daha sonra muhalefetle karşılaşmış, bu sebeple Dimetoka’da imp.luğunu ilan etmiş ve düşmanlarına karşı Umur Bey’den yardım istemişti. Umur Bey ile Kantakuzun bu ilk mücadelede başarı sağlayamadılar. Umur Bey tekrar geleceğine dair söz verdikten sonra 1344 yılında İzmir’e döndü. Bu sıralarda bir Haçlı donanması ise sahil İzmir’i Türkler’in elinden aldı. Fakat Haçlılar, Umur Bey’in mukavemeti sebebiyle fazla ilerleyemediler.
 Bundan sonra Umur Bey’in Saruhan oğlu Süleyman Bey ile birleşerek Kantakuzen’e yardım etmek için tekrar Rumeli’ye geçtiği görülmektedir. 1345 yılında girişilen bu harekat, Süleyman Bey’in ölmesi sebebiyle neticelenememiştir. Öte taraftan Papa VI. Clement’in teşviki ile harekete geçen Viennios Dükü Torfil kumandasındaki Latin kuvvetlerinin 1346 yılında İzmir’e taarruzu neticesiz kalmıştır.
Aydın oğulları donanmaları ile Ege denizinde tekrar faaliyete başladılar. Rodos şövalyeleri ticaretin aksamaması için İzmir’i vermek şartıyla Umur Bey’le anlaşmaya razı oldular; fakat bu anlaşma Papa tarafından tasdik edilmedi. Bunun üzerine Gazi Umur Bey, İzmir’i zapt etmek için harekete geçti; fakat bu şehre yapılan hücum sırasında şehit düştü (1348).
Umur Bey’in zamanı Aydın oğulları için her yönden önemli gelişmelerin görüldüğü parlak bir devre olmuştur.
 
Aydın oğlu    Umur Bey’in şehit düşmesinden sonra yerine büyük kardeşi Hızır Bey geçti.
Hızır Bey       O, Umur Bey gibi enerjik olmadığından 1348 Ağustos’unda çok ağır bir anlaşma
                       İmzalamaya mecbur kaldı. Bu anlaşma 20 madde olup; beyliğin elindeki bütün iskelelerinden alınmakta olan gümrük vergisinin yarısının Latinler’e verilmesi, Hıristiyan gemilerinin serbestçe Aydın oğulları limanlarına girebilmesi ve bütün deniz kuvvetlerinin silahlarını bırakması gibi maddeleri ihtiva etmekteydi. Öte yandan bu anlaşma Papa tarafından da tasdik edildi. Bundan sonra Aydın oğullarının faaliyeti durmuş ve beylik çökmeye yüz tutmuştur. Hızır Bey muhtemelen 1360 yılında vefat etti.
 
Aydın oğlu     Hızır Bey’in ölümünden sonra yerine İsa Bey geçmiştir. İsa Bey, Osmanlılar’la dost
İsa Bey           geçinmiş, 1371 yılında Venedikliler ile mevcut olan eski antlaşmayı yenilemiştir.
                       İsa Bey döneminde Osmanlı Devleti’nin 1389 yılında yaptığı Kosova Savaşı’nda orduda Aydın oğulları da bulunmuştur. Bu savaşta Sultan I. Murad’ın şehit düşmesi neticesinde Yıldırım Bayezid sultan olmuş; fakat ona karşı Karaman oğullarının teşviki ile Anadolu Beylikleri’nde bir hareket başlamıştı. Bu harekete Aydın oğulları da katıldı. Yıldırım Bayezid, onları itaat altına almak için çıktığı Anadolu seferinde Alaşehri zapt etti. Bu sırada İsa Bey, Sultan’ın huzuruna gelerek itaatini bildirdi. Böylece Aydın oğulları, bu suretle Osmanlılar’a tabi oldu. İsa Bey’e, Tire’de oturmak şartıyla bir kısım yerlerin idaresi bırakıldı (1390). İsa Bey’in ölüm tarihi belli değildir.
 
Aydın oğlu          Ankara savaşından sonra Timur tarafından memleketleri geri verilen beylikler
II. Umur Bey     arasında Aydın oğulları da bulunmaktadır. Aydın oğullarının başına önce Musa Bey
                            geçti ise de, fazla yaşayamadı ve onun yerine II. Umur Bey emir oldu. Bu sırada Aydın oğullarından Cüneyd Bey İzmir’e, kardeşi Hasan Bey ise Ayaslug’a hakim olmuşlardı. II. Umur Bey akrabası olan Menteşe oğlu İlyas Bey’den yardım istemiş ve onun sayesinde de Ayaslug’u ele geçirmiştir. İlyas Bey, Hasan’ı Marmaris’e hapsettirmiş, Cüneyd Bey önce kardeşi Hasan Bey’i kurtarmış, sonra da Ayaslug’a hakim olmuş; fakat sonunda II. Umur Bey ile anlaşmıştır.
 
Aydın oğlu        II. Umur Bey, 1405 yılında öldüğü zaman, Cüneyd beyliği tek başına idare etmeye   
Cüneyd Bey      başladı. O, fetret devrindeki Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelelerine
                           de katılmış, her defasında bu şehzadelerden birisinin tarafını tutmuş; fakat bu siyasetinde muvaffak olamamış ve her zaman kendisini affettirmenin yolunu bulmuştur. Süleyman Çelebi onu, Ohri sancak beyliğine tayin etmiş; fakat Cüneyd Bey oradan kaçarak tekrar beyliğinin idaresine hakim olmuştur. 1414 yılında Çelebi Mehmed ise, Cüneyd Bey’e Rumeli’de Niğbolu sancağını vermiştir. Cüneyd Bey, Çelebi Mehmed’e karşı çıkan kardeşi Mustafa Çelebi ile birleşmiş; hatta bu şehzadeye vezirlik dahi yapmıştır. Sultan II. Murad ona Aydın-eli’ni vaad ederek bu ittifaktan ayırmış, Cüneyd Bey de 1422 yılında tekrar beyliğinin başına geçmiştir. Neticede Sultan II. Murad, yine de rahat durmayan Cüneyd Bey üzerine Anadolu Beylerbeyi Hazma Bey’i göndermiştir. Osmanlı ordusu karşısında çaresiz kalan Cüneyd Bey, teslim olmuş daha sonra da idam edilmiştir (1426). Böylece Aydın oğulları toprakları tamamıyla Osmanlı idaresi altına girmiştir.
 
Aydın oğullarının Birgi, tire ve Ayaslug’da birçok mimari eserleri bulunmaktadır. Bunlardan İsa Bey’in Ayaslug’daki cami en güzellerinden birisidir. Aydın oğulları beyleri edebiyatı da teşvik etmişlerdir.  
 
Saruhan oğulları
         Batı Anadolu’da merkezi Manisa olmak üzere kurulmuş bir Türk beyliğidir. Germiyan oğullarının daha batısında yer alan bu beylik 1350’lerde bir donanma oluşturarak adalar denizine ulaşmış ve korsanlık faaliyetleri yapmıştır.
 
Saruhan Bey     Saruhan oğullarının kurucusu Saruhan’ın, Harezmliler’in kumandanı iken Türkiye
(ö. 1345)            Selçukluları’nın hizmetine giren Saruhan ismindeki emirin torunu olması kuvvetle
                           muhtemeldir. Kaynaklar; Saruhan Bey’in Babai ayaklanmasına katıldığını, Moğollar’da darbe yiyen savaşçı Türkmen taifesinin Anadolu’ya geldikten sonra bu sebeple dört bir yana dağıldığını ve Türkmenler’in, Selçuklular’ın ulaşamayacağı bölgelere kaçtıklarından bahsetmektedir. Önceleri Germiyan oğullarında ordu komutanı olan Saruhan, Aydın oğullarının bulundukları bölgeleri Bizans ve Ceneviz kalıntılarından temizlemiş ve Menteşe beyliği ile mücadele etmişti.
1335 yılında Anadolu’daki Moğol baskısı sona erince ve Germiyan oğullarının başında bulunan Yakup Bey ölünce, Germiyan oğullarında ordu komutanları olan Saruhan ve Kalem Bey ile Aydın oğlu Mehmed Bey, Germiyan beyliği adına fethettikleri ve kendilerine ıkta olarak verilen topraklarda bağımsızlıklarını ilan ettiler.  Neticede Anadolu Selçuklu Devleti de yıkılınca, Anadolu’da eski tarihçilerin deyimiyle “Tavaif-i Mülük” (Melik Taifeleri) denilen yeni bir dönem başlamıştır.
Saruhan Bey, bulunduğu coğrafyayı feth ettiği sırada bölgede neredeyse Rum kalmamıştır.
Diğer taraftan Saruhan Bey, bir donanma yaptırarak Ege denizindeki kıyı ve gemileri vurmaya başlamıştır. Nitekim Foça’da yaşayan Rumlar ve Latinler her yıl 15.000 gümüş para vergi vermekteydiler. Saruhan Bey, sahip olduğu donanmayla Ege denizindeki adalara ve Balkanlar’a da seferler yaptı. Osmanlılar’a karşı Bizans ve Aydın oğulları ile birleşerek Gelibolu’ya hücum ettiler. Bizans’a karşı isyan eden Foça valisi Dominik, bir hileyle Saruhan’ın oğlu Süleyman Bey ve arkadaşlarından bir kısmını ele geçirmişti. Bizans imp.u, asi valiyi cezalandırmak için Aydın ve Saruhan oğullarından yardım istedi. Neticede Bizanslı devlet adamı Kantakuzenos’un aracılığıyla Süleyman bey ve arkadaşları serbest bırakıldı. 1341’de Bizans imp.u öldükten sonra Kattakuzenos’un taht mücadelesi ve Latinler’in İzmir’i işgali olayları cereyan etti.
Saruhan Bey, 1345 yılında vefat etmiş, yerine oğlu Fahreddin İlyas Bey geçmiştir.
 
Fahreddin İlyas Bey     Babasından sonra tahta geçen İlyas Bey, Orhan Bey’le anlaşan
(1345-1364)                          Kantakuzenos’a karşı, Bizans imp.içesi Anna’nın ittifakına katıldı.
Osmanlılar’ın kuvvetlenmesi ve Rumeli’de fetihler yapması, Saruhan
beylerinin gaza yaptıkları yolları kapatmıştı. Bizans imp.u, Ceneviz korsanları tarafından kaçırılan oğlu Halil Bey’i kurtarmak için Foça’ya gelmiş ve Saruhan oğullarından yardım istemişti. İlyas Bey bu isteği kabul ederek Foça’yı denizden kuşattı; ancak imp. İlyas Bey’in kendisini yakalamak istediğini anladığı zaman onu gemisine çağırdı. Böylece İlyas Bey esir alınmış oldu. O, kurtuluş akçası vererek kurtulabildi.
 
İshak Bey       İlyas Bey’den sonra yerine beyliğin başına oğlu İshak Bey geçmiştir. İshak Bey,
(1364-1388)     Osmanlılar ile dostane münasebetlerde bulunmuş, Kosova Savaşı’na yardımcı kuvvet
göndermiştir.
İshak Bey döneminde 9 yıllık kuşatma neticesinde ele geçirilen Manisa şehirleşme alanında önemli aşamalar gerçekleştirmiştir. Manisa’nın fethinden önce bu bölgeyi sürekli rahatsız eden Türk akıncıları sebebiyle, bölgedeki Rumlar adalara kaçmışlardır. Bunun bir sonucu olarak Osmanlı Devleti’nin 1575 yılında yaptırdığı tahrire göre; Manisa’da gayrimüslim nüfus kayıtlı değildir. Bu tahrirde dikkati çeken ilk gayrimüslim nüfus; İspanya’daki Enginizasyon mahkemelerinden kaçan Yahudiler olmuştur. Bunlar, muhtemelen deniz yoluyla Osmanlı Devleti tarafından buraya getirilmişlerdir.
Manisa’nın Osmanlı Devleti için de önemi büyüktür. Zira, Osmanlı tahtına oturacak şehzadeler, maiyetleri ile Manisa’ya gelmekte ve burada taht için gerekli yetenekleri kazanmaktaydılar. Neticede Manisa, şehzadelerin merkezi konumuna gelmiştir. Mesela; II. Murat ve Fatih Sultan Süleyman Manisa’da bulunmuşlardır. Bunlardan II. Murat, Edirne-Segedin Antlaşması’ndan sonra Manisa’ya çekilmiştir.    
Esasında her ne kadar Ege Denizi sahillerinde de yerleşme belli belirsiz görünmektedir ki, sebebi, salgın hastalıklar sebebiyle insanların yerleşme için daha iç bölgeleri seçmeleridir.
Manisa’nın bir başka önemli yanı ise, Konya’daki Mevlevihane’nin başına geçecek şeyh olan kimsenin, ilk olarak Manisa’da bir eğitim sürecinden geçmesidir. Esasında Mevlevilik, Osmanlı Devleti’nden çok önce Anadolu’da var idi. Dikkat çeken bir husus da şudur ki, nasıl padişah olacak şehzade Manisa’da görev yapıyorsa, Konya’daki Mevlevihane’nin başına geçecek kimse de burada görev yapmaktaydı. Bu durumda Osmanlı idaresi ile Mevlevi idaresi dikkat çekmektedir.
 
 Orhan Bey    İshak Bey, vefat ettikten sonra yerine oğlu Hızır-şah geçtiyse de, kardeşi Orhan Bey        
(1388-1403)     bunu kabul etmeyerek beylik için mücadeleye girişti. Yıldırım Bayezid, tahta geçtiği
zaman Karaman oğullarının Osmanlılar’ın aleyhine meydana getirmiş olduğu beylikler
arasındaki ittifaka Orhan Bey de katılmıştı. Yıldırım Bayezid, Anadolu beylikleri üzerine yürümüş, Saruhan’da kendisini karşılayan Hızır-şah’a beyliğin doğusunu bırakmıştır.
Osmanlılar 1390 yılında Manisa’yı aldılar ve Karesi ve Manisa birleştirilerek şehzade sancağı oldu. Yıldırım, buraya önce Ertuğrul’u sonra da Emir Süleyman’ı tayin etti. Emir Süleyman idaresinde Ankara savaşına katılan Saruhan askerleri, sonradan Timur’un yanında olan eski beyleri Orhan’ın yanına geçtiler. Savaşı kazanan Timur, Saruhan beyliğini, Orhan Bey’e verdi. Fakat çok kısa bir müddet sonra beyliğe ikinci kez Hızır-şah hakim oldu. Fetret devrinde Hızır-şah(1402-1410), Emir Süleyman’ın tarafını tuttu. Fakat Mehmed Çelebi, onları yendi ve süratle Manisa üzerine yürüyerek 1410 yılında bölgeyi ele geçirdi.
 
Saruhan oğulları hüküm sürdükleri topraklar üzerinde birçok imar faaliyetlerinde bulundular; camiler, medreseler, köprüler yaptırdılar ve vakıflar meydana getirdiler. Bu aile içinde en çok imar faaliyetinde bulunan, İshak Bey olmuştur. Saruhan oğullarının sahip oldukları donanmaları sebebiyle iktisadi durumları gelişmişti ve batılı devletlerle bilhassa Cenevizliler’le ticari münasebetleri vardı.  
 
Karesi oğulları
         XIII. yy. sonları veyahut XIV. yy. başlarında Balıkesir ve Çanakkale taraflarında kurulmuş bir Türk beyliğidir. Bu ailenin atasının XI. yy.ın II. yarısından sonra Orta Anadolu’da bir devlet kurmuş olan Melik Danişmend Gazi olduğu ileri sürülmektedir. Türkiye Selçukluları, Danişmendliler’i 1178 yılında tamamen ortadan kaldırmıştır. Danişmendli ailesine mensup olanlar Selçuklular’ın hizmetine girerek Bizans hudutlarında uc beyi olarak görev aldılar. Yıkıldıktan sonra ikinci kez kurulmayan tek beylik olan beyliğin ileri gelenleri, uc bölgelerinde Germiyan beylerinin arasında yerlerini almışlardır.
 
Kalem Bey    XIII. yy. sonlarında bu aileden uç beyi Kalem bey ve olu Karası Bey, Batı Anadolu’daki
       ve            Bizans şehirlerini zapta giriştiler. Onların bu fetih hareketi takriben 1297’de başlamıştı.
      oğlu          Kalem Bey oğlu ile birlikte ele geçirdiği Balıkesir’i merkez yaptı. Karası Bey ,
Karası Bey    Moğollar önünden kaçan Sarı Saltuk Türkleri’ni kendi beyliği arazisinde yerleştirmek
                       Suretiyle bölgedeki Türk nüfusunun artmasını sağlamıştır. Kalem ve Karası Beyler’in ölüm tarihleri belli değildir. Ancak Karası Bey’in 1328’de öldüğü tahmin edilmektedir. Karası Beyin ölümünden sonra Demir Bey, Yahşi ve Dursun isimlerindeki üç oğlundan Demir han Balıkesir emiri olmuş ve kardeşi Yahşi Bey de Bergama taraflarında bulunmuş ve Dursun Bey ise Osmanlı Hükümdarı Orhan Gazinin yanına kaçmıştır.
Osmanlılar’a iltica eden Dursun Bey, memleketinin bir kısım yerlerini Orhan Bey’e vermek suretiyle Karasi hükümdarı olmak istemiş ve 1345’de Orhan Beyle birlikte Balıkesir üzerine gelmişler ise de, Osmanlı kaynaklarına göre Demir Han Bergama’ya kaçmış ve Dursun Bey kardeşiyle anlaşmak üzere Bergama kalesi önüne gelmiş ise de kaleden atılan bir okla ölmüştür.
 
Demir Bey    Karası Bey’den sonra beyliğin büyük kısmı ve merkez Balıkesir’e Demir Bey hakim
                      Oldu. Güneydeki Bergama ve havalisi ise, kardeşi Yahşı Bey idaresinde idi. Takriben 1345’te Orhan Gazi’nin bir seferi sonucu, Balıkesir ve çevresi Osmanlılar’ın eline geçti. Demir Bey de Bursa’ya götürülmüş ve iki yıl sonra bu şehirde ölmüştür.
İbn-i Batuta, 1333 de Balıkesir’e geldiği zaman orada Karasi oğlu Demir Bey’in hükümdar bulunduğunu ve kardeşi Yahşi hanında Bergama sultanı olduğunu yazmaktadır. İbn-i Batuta,Demir hanın halk tarafından sevilmediğini ve hayırsız bir adam olduğunu söylüyor. Aynı görüş isim verilmeyerek Osmanlı kaynaklarında da vardır. Ayrıca kaynaklar (Mesalik-ül Ebsar) Demir Bey’in asker sayısının, şehirlerinin komşusu olan Orhan Bey’inkinden fazla olduğunu; Rumlarla başarılı deniz savaşları yaptığını yazmaktadır. Yahşi Bey’in ise on beş şehir ve o kadar kaleye, 20 bin atlı askere ve donanmaya sahip olduğu bilinmektedir. Yahşi Bey 1341 senelerinde iki defa donanması ile Gelibolu yarımadasına asker çıkarmış ise de, başarılı olamayarak Kantakuzenos ile anlaşmaya mecbur olmuştur. Bundan sonra Yahşi Bey’e dair bir şey bilinmemektedir. Onun ölümü de 1345’den öncedir.
 
Yahşı Bey, 1341 ve 1342 yıllarında Gelibolu’ya asker çıkarmışsa da, bir netice elde edememiştir. Onun ölüm tarihi bilinmemektedir.
 
Süleyman Bey   Yahşı Bey’den sonra Truva taraflarında Süleyman Bey’in hakim olduğu
                           görülmektedir. Bizans taktı için mücadele eden Kantakuzenos düşmanlarına karşı düştüğü zor durumdan, 1343 yılında Süleyman Bey’in Gelibolu’ya göndermiş olduğu kuvvetler sayesinde kurtulabilmiştir. Süleyman Bey, Bizans kumandanlarından olan kayınpederi Vatatzes’e de yardım etmişti. Aydın oğlu Umur Bey 1345’de Kantakuzenos’a yardıma gittiği zaman yanında Süleyman Bey’de vardı ve Rumeli sahiline Karesi oğlu gemileri ile geçilmişti. Onun da ölüm tarihi bilinmemektedir. Osmanlı hükümdarı Orhan Bey 1345’den sonra Balıkesir, Aydıncık, Bergama ve Edremid bölgesine hakim olarak burayı büyük oğlu Süleyman Paşa’ya vermiştir. Sultan I. Murad 1360’da Truva ve Çanakkale taraflarındaki Karasi arazisini alarak bu beyliği tamamiyle Osmanlı toprakları içine katmıştır. Bu beyliğin Osmanlılar’a geçmesi üzerine beyliğin ileri gelenleri, Osmanlı Devleti’nin hizmetine girerek Rumeli’de büyük başarılar kazanmışlardır. 
 Karasi oğullarına dair şimdiye kadar ne bir eser-kitabe-ne de bir sikke ele geçirilmemiştir. 
   
-Hamid oğulları-
         Merkezi önce Ulu-Borlu, sonra Eğirdir olmak üzere Göller Bölgesi’nde kurulmuş bir Türkmen beyliğidir.
 
Dündar Bey Türkiye Selçukluları Devleti yıkılmaya yüz tuttuğu sırada Isparta, Eğirdir ve havalisinde
                       bulunan Türkmenler’in reisi Felekeddin Dündar Bey, XIV. yy.ın başlarında, Hamid oğulları beyliğini kurmuştur. Onun babası İlyas Bey ile büyük babası Hamid Bey Türkiye Selçukluları’nın uç beylerinden idi. Dündar Bey kuruluştan hemen sonra Gölhisar, Korkuteli ve Antalya’yı ele geçirerek beyliğinin sınırlarını güneye doğru genişletti. O, Antalya’yı kardeşi Yunus Bey’in idaresine bıraktı. 1314’te Anadolu’ya gelen beylerbeyi Emir Çoban’a itaat ederek, İlhanlılar’ın hakimiyetini tanıdı. Fakat İlhanlılar’ın Anadolu valisi Timurtaş, Dündar Bey’in üzerine yürüdü. Dündar Bey, Antalya’ya kaçtı ise de, yeğeni Mahmud tarafından Moğollara teslim edildi. Timurtaş onu öldürerek Hamid oğulları beyliğinin Isparta ve Eğirdir şubesi topraklarına sahip oldu. Ancak, bağımsız devlet kurma fikrine kapılan Timurtaş’ın, İlhanlı sultanından korkarak Mısır’a kaçması üzerine Dündar Bey’in oğullarından önce Hızır Bey, daha sonra da Necmeddin İshak Bey beyliğin idaresine hakim oldular. İshak Bey, Eşref oğulları arazisinden bir kısım toprakları alarak hudutlarını genişletti.
 
İshak Bey’den sonra 1344’de Muzafferiye medresesini yaptıran Muzaffereddin Mustafa geçti. Ona ise oğlu Hüsameddin İlyas Bey halef oldu. İlyas Bey, Karaman oğlu Alaaddin Bey ile yaptığı savaşta yenildi. Daha sonra Germiyan-oğullarından Süleyman-şah’ın yardımı ile Karaman-oğullarından kaybettiği toprakları geri alabildi.
 
İlyas Bey’den sonra Kemaleddin Hüseyin Bey geçti. O, Sultan I. Murat’ın isteği üzerine Yalvaç, Kara ağaç, Beyşehir, Seydişehir ve Alaşehir gibi bazı yerleri 80 bin altın karşılığında Osmanlılar’a sattı. Kosova savaşına giden Sultan Murat’a, oğlu Mustafa idaresinde yardımcı kuvvet gönderdi. Hüseyin Bey, 1391’de ölünce beyliğin toprakları Osmanlılar ve Karaman oğulları tarafından paylaşıldı.
Hamid-oğullarının bu kolu Eğirdir ve Burdur’da birçok imar faaliyetlerinde bulundular. Dündar Bey, imar ettirdiği Eğirdir’e kendi künyesine nispetle “Felekabad” adını vermiştir.
 
Antalya Şubesi (Teke-oğulları): Dündar Bey, Antalya’yı 1321’de zapt ederek kardeşi Yunus Bey’e
                                                       bırakmıştı. Yunus’un yerini ise, daha sonra Mahmud Bey almış, diğer bir oğlu Sinaneddin Calis ise, Korkudeli’de emir idi. İlhanlılar’ın Anadolu valisi Timurtaş’ın Memlükler’in yanına sığınması üzerine, Mahmud Bey de Kahire’ye kaçtı ve oraya hapsedildi. Yerine kardeşi Sinaneddin Hızır Bey emir oldu (1327).
Hamid-oğullarının bu şubesinde Hızır Bey’i oğlu Dadı Bey ve sonra da Mehmed Bey takip ettiler. Bu sonuncusunun zamanında Kıbrıs kralı, Antakya’yı geri almaya muvaffak olmuş; fakat Mehmed Bey mücadeleden vazgeçmemiş, nihayet 1373’de Antakya’yı geri almıştır.
Onun ölümünden sonra yerine Osman Çelebi geçmiş, Sultan Yıldırım Bayezid 1390’da Antakya’yı zapt ederek Antakya’yı oğlu İsa Çelebi’ye sancak olarak vermiştir. Osman Bey, Ankara savaşından sonra Timur’un hakimiyetini tanımış ve Antalya’yı geri almak için Karamanoğlu Mehmed Bey’den yardım istedi. Bunu haber alan Osmanlılar’ın Antalya Beyi Hamza Bey, ani bir baskın ile 1423’de beyliğe son vermiştir.
 
Bu beyliğin arazisi küçük ise de, Antalya limanı gibi önemli bir ticaret merkezine sahipti. Bilhassa XIV. yy.ın ilk yarısında Göller Bölgesi’nin halı, kilim, astarlık dokuma ve pamuklu gibi eşyaları buradan ihraç edilmekteydi.
 
 
 
-Sahip-Ataoğulları Beyliği-
         Afyon ile çevresinde Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali’nin oğulları ve torunları tarafından kurulmuş küçük bir beyliktir. Fahreddin Ali, İlhanlılar’ın Anadolu’ya tahakküm ettikleri sırada birkaç Selçuklu sultanının vezirliğini yapmıştı. O Konya, Sivas ve diğer bazı yerlerde kurduğu büyük hayır müesseseleri ile meşhurdur. Selçuklu Devleti’nin asıl yıkılışı 1288’deki ölümünden sonra olmuştur. Pervane Muineddin Süleyman, Sahip Ata’nın oğulları Taceddin Hüseyin ve Nusreteddin Hasan’ı Kütahya, Sanduklu, Akşehir ve Beyşehir’e has olarak tayin etti ve onlara uc vilayetinin beyliğini verdi (1262). Daha sonra Sahip Ata, Selçuklu devlet adamları ve bilhassa Muineddin Pervane’nin mahirane siyasetine karşı koyamadı. Pervane, onu tutuklattıysa da, hapisten kurtulan Sahip Ata, 1274’de İlhanlı Sultanı Abaka’nın huzuruna giderek tekrar vezir olmak hakkını kazandığı gibi, oğullarından Taceddin Hüseyin’e Ladik ve Honaz, Nureddin Hasan’a ise, Karahisar-ı Devle kalesi kumandanlığını sağladı (1275).
         Birçok Anadolu beylikleri gibi kuruluş tarihi kesin olarak tespit edilemeyen beyliğin muhtemelen bu tarihten itibaren başladığı kabul edilebilir.
         Karamanoğlu Mehmed Bey ile Selçuklu şehzadesi Siyavuş’un Konya’ya hakim olmaları üzerine Sahip-Ataoğulları Karahisar’da asker toplayarak onlara karşı harekete geçtiler. İki kardeş de bu mücadele de öldürüldü. Daha sonra beyliğin başına Şemseddin Mehmed geçmiş; fakat o da, Germiyan-oğullarının taarruzunu önlemek için girdiği mücadelede ölmüştür.
         İlhanlı beylerbeyi Emir Çoban, Anadolu’ya geldiği zaman itaatlerini bildiren Anadolu beylikleri arasında, Sahip-Ataoğulları bulunmaktaydı. Bu beyliğin başına geçen Nusreteddin Ahmed, Timurtaş bölgenin batı uçlarında gaza yapan Türkmenler’i itaat altına almak için ilerlediği zaman Germiyan-oğullarının yanına kaçtı. Timurtaş ise, Eretna Bey’i Karahisar’ı muhasara etmekle görevlendirdi. Ancak babası Emir Çoban’ın İlhanlı Sultanı Said tarafından öldürülmesi üzerine, Timurtaş muhasarayı bırakarak çekilmiş ve daha sonra da Mısır’a kaçmıştı. Nusreteddin Ahmed ise, ülkesine döndü ve Germiyan-oğullarının hakimiyetini tanıdı. 1342’den sonra beylik Germiyanoğulları tarafından ilhak edildi.   
  
 
                       
 
 
 
 
 
 
 
Bölümler
 


Bu sayfayı nasıl buldunuz?
kötü
orta
iyi

(Sonucu göster)


 
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol