YAKINÇAĞ AVRUPA TARİHİ
FRANSIZ İHTİLALİ: Fransız İhtilalini sadece siyasî bir hareket olarak görmek doğru değildir. Ezilenler, rahat yaşayanlar ve fakir sınıf arasındaki ekonomik farklılıkta bu ihtilalin çıkmasında önemli bir etkendir.Bunun yanısıra Amerika’da oluşan yeni birleşmeler koloniler-den İngiltere’nin vergi istemesi ve ortaya çıkan mücadele Fransa’yı etkilemiştir. Fransa maddi olarak sıkıntıya düşmüştür.Bu arada Amerika kendi yasalarını ilân etmiş, bu bağımsızlık hare-ketini Fransa kabul etmiştir.Bu da ihtilalin çıkmasında önemli bir etkendir.Yine ayrı bir neden de Aydınlanma Çağı’dır. XVIII. Yüzyılda fikri olarak yaşanan bu çağ ile bütün Avrupa yeni fikirlerle zihni bilinçlenmeye sahip olmuştur. Bu dönemde genel olarak Avrupa’nın yapısında Macar İmparatorluğu, Avusturya, Prusya, Rusya, İsveç, Lehistan, İngiltere, Hollanda, Belçika Portekiz, İtalya ve İsviçre bulunuyordu. Bunlar içerisinde Osmanlı Devleti de bulunuyordu. Fransız ihtilâli fiili anlamda 5 Mayıs 1789’da imparatorluk meclisi Etat Generaux’un toplan-ması ile başlar. Daha çok bir danışma meclisi olarak görev yapan mecliste asiller adına 285, ruhban sınıfı adına 308, halk adına 621 üye toplanmıştır. Burada görüşülecek konu vergilerin artırılması meselesidir. Yani ağır olan vergilerin daha da ağırlaşması kararı tartışılacaktır. Ancak oylamanın nasıl yapılacağı belirsizdi. Çünkü ruhbanlar ile asiller vergiden muaf kesim-lerdi. Yani her iki sınıfta oylarını aynı şekilde kullansa halk kesiminin oyuna denk geleceğin-den bu oylamadan bir netice alınamamıştır. Halk temsilcileri daha sonra kendilerini milli mec-lis ilan etmişler, kendileri onaylamadıkça halktan vergi alınamayacağını söylemişlerdir. Buna asiller ile kral karşı çıksa da meclis anayasa çıkarmış ve kurucu olmuştur. (9 Temmuz 1789) Kral bunun önüne geçmek için paralı askerlerle meclisi dağıtmak istemiş, bunun üzerine halk siyasi suçluları hapisanelerden çıkarmış, resmi binalara ve yönetime el konulmuş, bu olayların başı sayılan 14 Temmuz milli bayram ilan edilmiştir. 4-5 Ağustosta kurucu meclis derebeyliği feshetti ve asillere büyük bir darbe vuruldu. Bu durum krallıkla yönetilen başka devletlerde ittifak kurma yoluna gidilmesine neden oldu. Bu arada kurucu meclis 28 Ağustosta “İnsan Hakları Beyannamesi”ni ilan etmiştir.İnsanlar haklar karşısında eşit ve hür kılınmıştır. Can ve mal güvenliği, hürriyet ve mülk edinme hususu da bu beyannamede yer almıştır. Kanun düze-nine dokunulmadıkça kimse siyasi ve dini görüşünden dolayı dışlanamazdı. Herkes özgürce konuşabilir, yazabilir ve yayında bulunabilirdi. Bu hakların da bulunduğu anayasayı çıkaran meclis 1791’de çalışmalarını tamamlamış ve buna göre kuvvetler ayrılığı prensibi geçerli olmuş, yürütme organı krala verilmiştir. Böylece Fransa’da tek meclisli sistem kabul edilmiş-tir. Fransa’daki bu gelişmelere bağlı olarak Avrupa’da ittifaklar kurulmuştur. Prusya ve Avus-turya liderliğini çekerek ittifak kurmuşlar ve Pillnitz’de toplanmışlar, Fransa’daki durumun kabul edilemez olduğu ve Fransa’nın eski düzenine döndürülmesi için iş birliği kararı alınmış-tır. Bu bildirinin çıkması Fransızları rahatsız etmiştir. 20 Nisan 1792’de Avrupa ittifakı ile Fransa arasında savaş çıkmıştır. 1815’e kadar Koalisyon Savaşları adı verilen savaş başlamış-tır.Toplam 7 savaş olmuştur. İlk çıkan savaşta durum Fransa lehine gelişmiş ve ittifak grubun-dan daha iyi savaşan Fransa’da cumhuriyetin ilanına karar verilmiştir. 22 Eylül 1792’de kral-lık kaldırılmış ve cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyet devrinin ilk gelişmesi Convention adını almıştır.Bu meclisin ilk çalışması Kral 16. Louis’i vatana ihanet suçuyla yargılayıp idam etmiştir.
KOALİSYON SAVAŞLARI
I.Koalisyon Savaşı: Prusya ve Avusturya’nın ittifakından sonra Fransa’da monarşinin yeniden tesisi hususunda anlaşmışlardı. Fransa bu konuda iş birliği yapmazsa kuvvet kullanarak kabul ettirilecekti. Ancak Fransa açısından bakıldığında bu karar Fransa’nın iç işlerine müdahale anlamına geliyordu. Bu yüzden savaş ilan edildi. Ancak bu savaş Fransa lehine gerçekleşti ve cumhuriyet ilan edildi. Bu arada Fransa Avusturya’ya bağlı olan Belçika’yı ele geçirdi.Ayrıca Nice ve Savoie’ye girdiler. Fransa’nın bu başarısı diğer Avrupa devletlerini başta İngiltere, İspanya, Hollanda, Napoli, Toscana ve bazı Alman devletleri tedirgin oldu ve ittifaka katıldı-lar.Böylece Koalisyon Savaşları Avrupa’ya yayıldı.Bu koalisyona rağmen Fransız ordusu Ren nehrinin sol kısmını ve Hollanda ’yı işgal etti. Bunun üzerine Prusya, Hollanda, İspanya; Fransa’yla barış yaparak savaştan çekildiler. Böylece yeni Fransız rejimi bu devletler tarafın-dan tanınmış oldu. Ancak İngiltere ve Avusturya barışa yanaşmadılar. Napolyon önce Kuzey İtalya’yı ele geçirdi ve Compo Formio antlaşması yapıldı. Buna göre Avusturya; Belçika ve Ren nehrinin sol kıyısına kadar olan toprakları Fransa’ya bıraktı.Venedik ortadan kaldırıldı ve toprakları Fransa ile Avusturya arasında paylaşıldı. Böylece Fransa, Osmanlı ile komşu oldu. Anlaşma sağlandıktan sonra Fransa İngiltere’ye yönelerek Hindistan’a giden yolda önemli bir mevki olan Mısır’ı ele geçirmiştir. 1798’de Mısır’a çıkarma yapılmış ancak başarısız olunmuş Fransız ordusu geri dönmek zorunda kalmıştır.
II.Koalisyon Savaşı: Fransa, Mısır seferiyle uğraşırken Avusturya kaybettiği toprakları almak için Rusya ile anlaşmış ve Kuzey İtalya’yı işgal etmiştir. Buna karşı Napolyon kendisinin komuta ettiği orduyla İtalya’ya girerek Avusturyayı yenmiştir.Diğer bir Fransız ordusu Güney Almanya’da Avusturya ordusunu yenmiştir. Bunun üzerine 1801’de Luneville Antlaşması ya-pılmıştır. Bu antlaşmayla Compo Formio antlaşmasındaki hükümler Avusturya tarafından tekrar kabul edilmiştir. Öte yandan Fransa İngiltere ile savaşa devam etse de başarılı olamadı. Fakat 1802de İngiltere’yle Fransa arasında yapılan Annies Antlaşmasında İngiltere Fransa’nın ele geçirdiği topraklarda kurduğu cumhuriyetleri tanımıştır. Buna karşılık Fransa bazı toprak-lardan vazgeçmiştir. Böylece Fransa bütün Avrupa’da tartışılmaz bir üstünlük kazanmıştır. Napolyon 2 Aralık 1804’te imparatorluğunu ilan etmiş, böylece Fransa’da “Birinci İmparator-luk Devri” başladı. Cumhuriyet kaldırıldı ve Napolyonimparatorluğa bağlı ülkelerin başına akrabalarını getirdi. Fransa böylece Bonaparte ailesinin yönetimine geçti.
III.Koalisyon Savaşı: Napolyon’un Avrupa’daki başarısı İngiltere’yi rahatsız etmişti. Mevcut durum İngiltere’nin Avrupa dengesine ters düşmekteydi. Öte taraftan Napolyon’da Avrupa-daki üstünlüğünü sürdürmek için denizlere açılmak ve denizden gelebilecek tehlikeleri berta-raf edecek güce erişmek istiyordu. Bu da İngiltere’yle Fransa’yı karşı karşıya getirdi. Bu bir anlamda Fransa’ nın İngiltere faktörünü ortadan kaldırmasını gerektiriyordu. İngiltere gelişmelerden endişe duyan Avusturya, Rusya ve İsveç’i yanına alarak yeni bir koalisyon oluşturmuştur. Müttefikler üzerine yürüyen Napolyon İngiltere’ye bağlı Hannover’i işgal etti. Arkasından İspanya’nın katkısıyla büyük bir donanma oluşturuldu. Ancak 20 Ekim 1805’te Trafalgar bölgesinde İngilizlere yenildi. Burada İngiliz donanmasını Nelson yönetiyordu. Böylece İngiltere denizlerdeki üstünlüğünü kanıtlamış buna karşı Fransa karada müttefiklere üstünlük sağlamıştır. 20Ekim 1805’te Napolyon Avusturya’yı mağlup etmiştir. Viyana yakın-larında Austerliz mevkiinde yapılan savaşta müttefikler yenildi. Bu savaşa “Üç İmparator Savaşı” denir.Sonuçta Avusturya barış istemek zorunda kalmış ve Presburg barışı yapılmıştır. Buna göre Avusturya; Venedik ve Dalmaçya’daki topraklarını Fransa’ya bırakmış, Almanya topraklarından çekilmeyi kabul etmiştir. Napolyon bu barıştan sonra Almanya’daki Kutsal Roma Germen İmparatorluğuna son vermiş ve Ren Konfederasyonu’nu kurmuştur. Bu konfe-derasyonu ittifakla kendisine bağlamıştır. Böylece Napolyon Avrupa devletlerinin çoğunu idaresine alarak Avrupa’daki yapıyı büyük ölçüde değiştirmiştir. Ancak Rus Devleti’ni barışa zorlayamamış ve Rusya, Fransa’ ya karşı ittifak kurma gayretine girmiştir. Bu durumda Napolyon önce Prusya, ardından Rusya ve İngiltere üzerine gitmeyi plânlamıştır. Bu da dör-düncü koalisyonun kurulmasına neden olmuştur.
IV.Koalisyon Savaşı: 1806-1807’de Rusya e Prusya’nın birleştiği bir koalisyondur. Napolyon önce Prusya’ya yürüyerek Prusya’yı mağlub etmiştir. Daha sonra Napolyon Berlin’e girmiştir Barış taleplerine karşılık Napolyon ağır şartlar ileri sürdüğü için barış olmamıştır. Prusya bunun üzerine Fransa’ya karşı Rusya ile birleşmiştir. Bu arada Fransa İngiltere’ye yürümüş İngiliz mallarının Avrupa’ya girmesini engellemiş, İngiliz limanlarına uğrayan tarafsız gemi-lere bile yasak getirmiştir. Ancak Rusya’nın İngiltere ile ticarete devam etmesi Fransa’nın bu girişimini başarısız kılmıştır. İngiltere ise Fransa’ya karşı deniz ablukası ilan etmiştir. Napol-yon diğer taraftan Rusya üzerine yürümüş ve Rus ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Çar Alexandre barış istemek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Tilsit antlaşması Fransa ile Rusya arasında 9 Temmuz 1807’de imzalanmıştır. Buna göre Rusya Napolyon’un kurmuş olduğu Varşova Dükalığını ve Ren hakimiyetini tanımıştır. Ayrıca Napolyon’un imparatorluğu Rusya tarafından tanınacak, buna karşılık Fransa, Rusya ile Osmanlı Devleti arasında arabuluculuk yapacak, bu durum sonuç vermez ve savaş olursa Fransa Rusya’yı destekleyecekti. Napolyon bu antşalma ile özellikle Rusya’yı İngiltere’ye karşı kendi tarafına çekmek istemiştir. Bu çer-çeveden olmak üzere Fransa ile Rusya arasında Erfurt Antlaşması yapılmıştır. Bu antlaşma kapsamında Rusya Fransa ile beraber İngiltere’ye karşı hareket edecek, buna karşılık Rusya; Eflak, Boğdan ve Finlandiya’yı alacaktı. Ancak sonrasında gelişen hadiseler bu antlaşmayı geçersiz kılmıştır. Zira görüşler ve amaçlar zıttır.
V.Koalisyon Savaşı ve Napolyon’un Moskova Seferi: Özellikle Fransa’nın 1807’de İspanya-nın yanında yanında yer alan Portekiz’i işgal etmesi İspanya ile Fransa arasındaki anlaşmazlık sebebi olmuştur. Ardından Fransa’nın İspanya’da ajanlar ve askerler göndererek karışıklıklar çıkarması ve bütün bunlarla beraber Madrid’i işgal etmesi İspanya-İngiltere ittifakına sebep olmuştur. Her ne kadar Napolyon İspanya’ya girip İngiliz kuvvetlerini geri çekilmeye mecbur bıraktıysa da İspanyalıların gerilla savaşı tarzında mücadelesi, Napolyon’un yıpranmasına sebep olmuş hatta en nitelikli askerlerini İspanya’da bırakmıştır. Bu durumdan yararlanmak isteyen Avusturya Almanya’daki topraklarını ele geçirmek istemiştir. Avusturya bu girişimin-de İngiltere’nin desteğini sağlamışsa da Fransa karşısında mağlub olmuştur. İki devlet arasın-da 18 Ekim 1809’da Viyana Barışı imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Fransa galiçya’nın büyük bir kısmını ele geçirmiş ve bu topraklar Varşova Büyük Dükalığı’na dahil edilmiştir. Bu hadi-seler olurken Rusya ile İngiltere arasında görülen ittifak Napolyon’un Rusya üzerine gitmesi için önemli bir neden olmuştur. Beş yüz bin kişilik bir orduyla Napolyon Moskova seferine çıkmıştır.Sürekli olarak çekilen Rus ordusu karşısında Fransız ordusunun girişimleri sonuçsuz kalmıştır. 14 Eylül 1812’de Napolyon Moskova’ya girmişse de Ruslar şehri boşaltmış ve yak-mış bir şekilde terk etmişlerdir. Napolyon’un Rusya’yı barışa zorlama girişimleri sonuçsuz kalmış, üstelik kış mevsiminin sert geçmesi, geri çekilmeye neden olmuş Napolyon’un birçok askeri bu nedenle bölgede ölmüştür. Bunun sonucunda Napolyon imparatorluğunu ayakta tutacak ordusundan mahrum kalmıştır. Bu durum başta Rusya olmak üzere bütün Avrupa devletlerini Fransa’ya karşı harekete geçirmiştir.
VI.Koalisyon Savaşı: Napolyon Paris’e dönünce yeni ordu kurma çalışmalarını başlatmıştır. Bu arada Rus kuvvetleri Prusya’ya kadar ilerlemişti. Bu harekete İngiltere, İsveç ve bazı Alman şehir devletleri katılmıştır. Bu ittifakla Fransa arasında Leipzig mevkiinde yapılan savaşta Fransızlar mağlub olmuştur. Napolyon Fransa’ya doğru çekilirken Ren konfederasyo-nu ve Varşova Dükalığı dağılmıştır. Bu bir anlamda Fransa’nın Almanya ve kuzey devletleri üzerinde kurduğu egemenliğin yıkılması demekti.Aynı yıl içinde Fransa İspanya’yı boşaltmak zorunda kalmıştır. Bu şartlar içinde müttefikler üç kol halinde Fransa üzerine yürüyerek Paris’e girmişlerdir. Napolyon tahttan çekildiğini açıklamış ve Elve adasına sürgün edilmiştir. Fransa’da tekrar krallık ilan edilmiş ve 18. Lui tahta geçmiştir. Bir anayasa ilan edilmiş ve Fransa’da meşruti monarşi kurulmuştur. 30 Mayıs 1814’te Fransa ile müttefikler arasında yapılan Paris Antlaşmasına göre Fransa 1792’den önceki sınırlarına çekilmiş ve Viyana’da toplanacak kongre kararlarına uyacağı garantisini vermiştir.
VII.Koalisyon Savaşı ve Napolyon’un Düşüşü 1815: Napolyon’un Elve adasına sürülmesi ve Fransa’da eski rejime dönülmesi, halkın yeni kraldan memnun olmayışı, öte yandan koalisyon devletlerinin Viyana’da yapmayı planladıkları kongrede ele alınacak konular üzerinde uzlaşa-mamaları iki taraf açısından bir kaos yaratmış ve bu durum Napolyon’un Elve’den kaçmasına imkan sağlamıştır.Napolyon halkın büyük sevgi gösterileri ile Paris’e girmiş, 18. Lui Belçika-ya kaçmıştır. Napolyon’un yeniden imparator olması diğer devletleri tekrar bir araya getirmiş-tir. Napolyon müttefik ordularının toplanmasına imkan vermemek için en kısa sürede Belçika üzerine yürümüşse de 18 Haziran 1815’te Vaterlo’da yapılan savaşta yenilmiştir. Onun bu başarısızlığı Paris’e döndüğünde halkı tarafından nefretle kınanmış ve Fransa’da kalamayaca-ğını anlayan Napolyon Amerika’ya kaçmak istediği bir esnada yakalanarak Sen Helen’e gön-derilmiş ve burada 5 yıl yaşadıktan sonra ölmüştür. Bu arada 18. Lui Fransa’ya tekrar dönmüş ve tahta geçmesiyle birinci imparatorluk dönemi son bulmuştur. Fransa ile müttefikler arasın-da 2.Paris antlaşması yapılmış ve bu antlaşma ile Fransa koalisyon savaşları öncesi sınırlarına çekilmiş, ağır bir savaş tazminatı ödemeyi kabul etmiştir. böylece ihtilal sırasında başlayan süreç bitmiştir. Bütün Avrupa ihtilalin çıkardığı sonuçlardan siyasi, gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan etkilenmiştir.
Viyana Kongresi: 1814 yılı Eylül ayında toplanmıştır. Rus çarı, Prusya kralı ve Avusturya imparatoru başta olmak küçük-büyük krallık, dükalık ve prenslikler katılmıştır. Her birinin bu kongreden çeşitli beklentileri vardı.
- İngiltere: Gerçekleştirmek istediği iki amacı vardı. İlki savaşlar sırasında Fransa ve Hollanda’dan ele geçirdiği sömürgeleri elinde tutmak. İkincisi Avrupa kuvvetler den-gesinin bozulmamasını sağlamak. Bu bağlamda Avusturya ve Rusya’nın güçlenmesini istememektedir. Bu nedenle gerektiğinde kullanılmak üzere Prusya’nın güçlendirilme-sinden yanadır. Avusturya’nın karşısında ise Fransa’yı desteklemektedir. Fakat Manş kıyılarının Fransa’nın kotrolüne girmesini istememektedir.Bunu sağlamak için Hollan-da ve Belçika’nın birleşip kuvvetli bir devlet olmasını istemiştir.
- Avusturya: Prusya ve Rusya’nın büyümelerine engel olmak istiyordu. Rusya’nın Polonya’da, Prusya’nın Saksonya’da gözü vardı. Avusturya özellikle Prusya’dan çeki-niyor, Almanya’ nın liderliği elinden almasından korkuyordu. Bu nedenle Prusya topraklarını genişletecekse bunu Saksonya tarafında değil Ren taraflarında yapmalıdır. Böylece Prusya ile Fransa bir çıkar çatışmasına girecektir.Ayrıca Fransa üzerinde bas-kıda bulunmak için Avusturya, kuzey İtalya’nın da kontrolünü elinde tutmak istiyordu
- Rusya: Birinci plânda Polonya’ya yerleşerek Osmanlı Devleti’ne dönmek istiyordu.
- Prusya: Hem Saksonya, hem de Ren bölgesinde yayılmak istiyordu. Bu durum kendi-sini Avusturya ile karşılaştıracağından kongrede Rusya ile ortak hareket etmiştir.
Bu dört devlet amaçları itibariyle birbirleriyle çatışmaktadır. Bu yüzden en küçük konularda bile kontrolü kaybetmemek için birlikte karar vermişlerdir. Küçük devletler ve Fransa bu görüşmelerin dışında tutulmuştur. Kongrenin temayüz eden iki siması Avusturya başbakanı Metternich ve Fransa dış işleri bakanı Talleyrand’dır. Özellikle Metternich Viyana kongresin-den itibaren milletler arası politikada baş rol oynamıştır. Talleyrand’ın durumu kongrede gerçekten zordu. Zira yenilen Fransa’nın temsilcisiydi ve amacı kongreden en az zararla çıkmaktı. Bunun için “Meşruiyet İlkesi” diye bir tavır ortaya atmış, buna göre Koalisyon Savaşlarından önceki meşru hükümdarlar tahtlarına ve topraklarına iade edilmelidir demiştir. Onun bu teorisi eski küçük krallıkların ve devletlerin kendi etrafında toplanmasına neden olmuş bu da büyük bir prestij ve destek sağlamıştır. Bu arada 1814 Kasımında Rusya Varşova yı Prusya ise Saksonya’yı işgal etti. İngiltere ve Avusturya doğal olarak Rusya ve Prusya’nın karşısında yer aldılar. Bu hadisede Talleyrand İngiltere ve Avusturya’yı destekledi. Böylece 8 Ocak 1815’te İngiltere, Avusturya ve Fransa arasında ittifak imzalandı.Talleyrand sayesinde mağlub Fransa kendisine karşı kurulan ittifakı parçalamış oldu. Öte yandan Rusya ve Prusya bu gelişmelerden endişe ederek daha ileriye gitmeye cesaret edemediler.
Kongre Kararları: Alınan kararlara göre İngiltere Akdeniz’de Malta Adası ile Yediada’yı Güney Afrika’da Hollanda’ya ait olan Cape Colony ‘i, Seyland Adasını, Güney Amerika’da Güyan’ı ve Antillerde Trinidat Adasını, Danimarka’dan Heligoland Adası’nı alarak sömürge imparatorluğunu genişletmiştir.Napolyon’un Ren Konfederasyonu haline getirdiği ve önceden 360 devletten meydana gelen Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu 38 devlete indirgenmiş olarak bir Germen Konfederasyonu haline gelmiştir. Avusturya bu konfederasyonun başına getirilmiştir. Bu durum diğer bir değişle Avusturya’nın Almanya’yı kontrol altına alması demektir. Prusya ise önceden Polonya’da sahip olduğu toprakları geri alıyordu. Poznan olarak adlandırılan bu bölge ile Prusya topraklarını genişletmiştir. Öte taraftan Saksonya’nın beşte ikisini, Vestfalya’nın büyük bir kısmını ve Ren’in batısından bir kısım toprak Prusya’nın olmuştur. Avusturya ise Polonya’dan Doğu Galiçya’yı almıştır. Güneyde ise Kuzey İtalya’da bulunan Lombardiya ve Venedik’i alarak Po Nehri’ne kadar gelmiştir. Buna karşılık Belçika-yı kaybetmiştir. Ancak Avusturya’nın Viyana Kongresindeki en büyük zaferi Almanya’yı Prusya’ya rağmen dağınık tutmayı başarmasıdır. Öte yandan Avusturya kazandığı topraklarla nüfusu 4 - 5 milyon kadar artmış ve sınırları içine birçok azınlık girmiştir. Dolayısıyla bir müddet sonra Avusturya açısından etnik çeşitliliği çok toprak kazancı büyük bir zaaf olarak görülecektir. Rusya Viyana Kongresi kararlarıyla Tilsit Antlaşması ile ele geçirdiği Finlandia- yı muhafaza etmiştir. Fakat Tilsit’te Napolyon’un kurduğu ve Rusya’nın tanıdığı Varşova Büyük Dükalığı’nın büyük bir kısmı Rusya’nın oluyordu. Polonya toprakları ise Almanya’nın kalbine saplanmış bir hançer gibiydi.Viyana Kongresi’nin polonya’nın görüşülmesi için aldığı kararlara göre Avusturya, Prusya ve Rusya Polonya’dan aldıkları topraklardaki Polonyalıların milli müesseselerini kurmalarına izin vereceklerdi. Bir anlamda bu özerklik yönetiminin uygulanmasıdır. Ancak kimse buna uymamıştır. Rusya nisbeten buna yakın bir rejim uygula-dıysa da birkaç yıl sonra eski yönetimine devam etmiştir. Kongreye göre Hollanda tekrar krallık olmuş ve Orange hanedanının yönetiminde bağımsızlığını kazanmıştır. Burada İngiltere’nin isteği olmuş Belçika ve Hollanda birleştirilmiş ve buna Niederland Devleti denilmiştir. Ayrıca Lüksemburg Büyük Dükalığı da Hollanda kralının şahsına verilmiştir. İngiltere’nın Hollanda ile Belçika’yı birleştirme sebebi Fransa’ya kuzeyden baskı yapabilecek kuvvetli bir devlet kurabilmekti.Aynı şekilde Hanovra Elektörlüğüde krallık haline getirilerek Almanya’nın kontrolü sağlanmak istenmiştir. Kuzeyde İsveç, Finlandia’yı kaybettiği için bu kayıba karşılık İsveç krallığına Norveç verilmiştir. 1807’de Danimarka Napolyon ile ittifak yaptığı için kongrede cezalandırılmış ve Danimarka’dan Norveç alınıp İsveç’e verilmiştir. İtalya ise Sardunya krallığı, Nice, Cenova ve Sarua topraklarının İtalya’ya verilmesiyle güçlü bir devlet haline gelmiştir. Orta İtalya’da papalık devleti kabul edildi. Güney İtalya’da iki Sicilya Krallığı’nın başına tekrar İspanyol Bourbonlar getirildi. İsviçre ise 22 kantondan meydana gelen bağımsız, daimi ve tarafsız bir devlet olmuş ve böylece Fransa ile Avusturya arasına bağımsız bir devlet sokulmuştur. Kongrede ayrıca insanlık adına zenci esareti ve ticareti yasaklanmıştır. Böylece Viyana Kongresi tamamlanmıştır.
İhtilâl Sırasında Osmanlı’nın Durumu: Osmanlı Fransa’ya ilk kapitülasyonları vererek ciddi bir müttefik sağlamıştı. İhtilal gerçekleştiğinde Osmanlı-Fransa ilişkileri iyi bir şekilde devam etmekteydi. Fransız İhtilalini Osmanlı kendi açısından bir sıkıntı olarak görmemiştir. İhtilalin Avrupa’nın yapısını değiştirmek için gerçekleştiğini düşünmüştür. Bu nedenle Fransa ile olan ilişkilerine devam etmiştir. Savaş bütün Avrupa’da etkisini göstermeye başlayınca Osmanlı önce tarafsız kalmayı denemiş, daha sonra bu savaşa bir şekilde dahil olmuştur. Osmanlı’da yaşayan Fransız vatandaşları Osmanlı Devleti’ni etkilemiştir. Koalisyon Savaşlarında Fransa Osmanlı’yı yanına çekmeye çalışmıştır. Rusya ve Prusya’nın Fransa’yı tanımasıyla Osmanlı Devleti’de yeni Fransa’yı tanıdı. Yeni rejim ile Osmanlı münasebetlere başlamış, elçiler gidip gelmiştir. Böylece Fransa isteklerinden birini gerçekleştirmiştir. Ancak daha sonra Osmanlı Fransa ilişkileri tepetaklak olmuştur. Bu durum ittifak arayışında, Napolyon’un Mısır seferi sırasında olmuştur. Osmanlı Devleti daha sonra Paris’te daimi bir elçilik kurmuştur. Osmanlı Fransa ilişkilerinde önemli dönüm noktalarından birisi de Compo Formio antlaşmasıdır. Bu antlaşma ile Osmanlı-Fransa ilişkilerinde Osmanlı’nın içine bir şüphe düşmüştür. Fransa’nın Osmanlı ile komşu olması bu şüphenin doğmasına neden olmuştur. Bu durumdan Rusya’da rahatsız olmuştur. Avusturya’nın Adriyatik denizine çıkması da Osmanlı’yı rahatsız etmiştir. Bu olayada Fransa neden olmuştur. Fransa Akdeniz’de bağımsız devletler kurmak için yerli halkı kışkırtmıştır. Bu durum Osmanlı’nın gözünden kaçmamıştır. Böylece Osmanlı’nın hiç tanımadığı düşmanları olmuştur. Napolyon Mısır’ı ele geçirmek için otuz sekiz bin kişilik bir ordu ile Malta’yı işgal ederek İskenderiye’ye gelmiştir. Bu tarihten sonra Osmanlı ile Fransa arasındaki ittifak bozulmuştur. Ayrıca bu zamana kadar Fransa, Osmanlı Devleti’ni bir takım yalanlarla oyalamıştır.
Mısır’ın elden çıkması Osmanlı için kötü sonuçlar doğuracaktı.Hem itibar hem toprak hem de para kaybedecekti.Fransa’nın Mısır’a yerleşmesi sadece Osmanlıyı değil İngiltere’yi de olum-suz etkileyecekti. Bu düşünceler nedeniyle Osmanlı Devleti üzerinde Rus politikasının görül-mesi aşikârdır. Herşeye rağmen Osmanlı devlet erkanının Fransa’ya karşı bir sempatisi vardı. Rusya’dan her zaman bir şüphe duyarlardı. Fransa İskenderiye’yi zaptedince Osmanlı isteme-yerek Rusya ile ittifak kurmuştur. Yapılan görüşmelerde Rusya tüm masrafları Osmanlıya yıkmak istemiştir. Rusya uyanık bir politika ile ilk kez boğazları kullanarak Akdeniz’e asker çıkarmıştır. Bunu 14 maddelik bir antlaşma ile gerçekleştirmiştir. Bu antlaşma ile İngiltere, Prusya ve Avusturya’da ittifaka girebilirler hükmü verilmiştir. Ancak bu ittifak ve antlaşma çok geçmeden bozulmuştur.Ardından Osmanlı-İngiltere ittifakı 5Ocak 1799’da imzalanmıştır. Bu ittifaktan önce 1798’de İngiltere, Osmanlı’ya yardımcı olmuş; İngiltere, Fransa’ya saldıra-rak onları ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Osmanlı-İngiltere antlaşması 8 yıllık bir antlaşma idi. Taraflar birbirlerinin toprak bütünlüğünü garanti etmekteydi.Zaten İngiltere 1791’den itibaren William Pitt zamanından beri Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü bir ilke haline getirmişlerdi. Osmanlı bu dönemde bir denge politikası izlemeye çalıştı.Rusya bu denge politikasında daimi olarak yer alamadı. Osmanlı-İngiltere arasında ticarî münasebetler de olmuş; Osmanlı, İngiliz gemilerine Karadeniz’e girme hakkı vermiş onlara yeni pazar imkânı sağlamıştır.Bu ittifaktan sonra iki Sicilya krallığıyla da ittifak imzalanmış, Napolyon’un yayılması engellenmeye çalışılmıştır. Fransa Akdeniz’de hakim güç olduğu için iki Sicilya krallığı mecburen bu ittifaka katılmıştır. Bu dört devletten oluşan ittifak çok ilginçtir.(Osmanlı-İngiltere-İki Sicilya Krallığı) Çünkü ittifakı sağlayan bu dört devlet birbirleri ile can düşmanı gibidirler. Bu ittifak ile Yediada Fransa’nın elinden alınmış, Osmanlı’nın idaresine bırakılmış, burada bir cumhuri-yet kurulmuş, kurulan bu rejim üç yılda bir Osmanlıya vergi ödemekle sorumlu tutulmuştur. Bunun yanı sıra bazı adalar da Osmanlıya ilhak edilmiştir. İngiltere açısından bakıldığında Fransa-İngiltere rekâbeti İngiltere’nin üstünlüğü ile sonuçlanmıştır. Osmanlı Devleti’de yeni kurulan Nizam-ı Cedid ordusu ile Akka’yı Napolyon’a karşı savunmuş, bu da İngiltere açısın-dan olumlu sonuçlar doğurmuştur. Napolyon Fransa’ya dönerken donanmayı Mısır’da bırak-mıştır. Kalan bu donanmayı Osmanlı kuvvetleri bozguna uğratmıştır. Daha sonra 1802’de Mısır cephesinin Fransa tarafından tasfiye edilmesi kararı alınmıştır. Diğer taraftan Osmanlı ile Fransa karşılıklı olarak birbirlerinin toprak bütünlüğünü garanti etmişlerdir. 1805 Rusya Osmanlı antlaşması yapıldıktan kısa bir süre sonra Napolyon Avusturya’yı mağlup etmiştir. Napolyon’un bu başarısı Osmanlı Devleti’nin Rusya ile yaptığı anlaşmadan pişman olmasına sebep olmuştur. Osmanlı-Rus ittifakı kısa bir süre sonra bozulacaktır. Fransa’nın bu başarıları Osmanlılar ile Fransa’nın yakınlaşmasına sebep olmuştur. Napolyon’un imparatorluk unvanı-nı tanımıştır. Bunun ardından Fransa-Rusya ittifakını duymuş, bu ittifaktan rahatsız olmuştur. Osmanlı Devleti’nin haklarının korunması için Paris’e bir elçi göndermiş fakat Osmanlı elçi-sinin toplantıya katılmasına izin verilmemiştir. Fransa’nın istediği bazı şartları Rusya kabul etmediği için anlaşma sağlanamamıştır. Eflak ve Boğdan meselesi yüzünden Osmanlı ile Rusya arasında savaş çıkmıştır. 1805’te yapılan Osmanlı-Rus antlaşması feshedilmiştir. Eflak ve Boğdan coğrafyası Rusya’nın her anlamda etkin olabileceği bir yerdi. Eflak ve Boğdan beylerinin üzerindeki hakimiyet yüzünden Osmanlı Devleti’ne baskı yapılıyordu. Rusya bu durumu Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmak olarak algılıyordu. Eflak ve Boğdan beyleri de cesaret alarak Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma girişiminde bulunmuşlardı. Bu eğilimi gören Osmanlı bu beyleri görevden aldı. Bunun üzerine Rusya’ ya ilaveten İngiltere’ de Osmanlı Devleti’ne baskı yaptı. Osmanlı Devleti’nden azledilen beylerin görevlerine döndü-rülmesi istendi. Osmanlı baskılara dayanamayarak bu beyleri görevlerine döndürdü. Bu olay Osmanlı Devleti için büyük bir itibar kaybı olmuştur. Rusya için ise büyük bir diplomatik zaferdir. III. Selim devletin askeri ve mali durumu yüzünden savaştan yana değildi. Buna rağmen Rusya 10 Kasım 1806’da Dinyester topraklarına girdi. Osmanlılar taviz verdikçe Rusya ilerledi ve Eflak ile Boğdan’ı aldı. Buna karşılık Osmanlı Devleti 24 Aralık 1806’da Rusya’ya savaş ilan etti. İngiltere bu savaştan rahatsız olmuştur. Rusya’nın Fransa’ya karşı mücadelesinde zayıf kalacağını düşünmüştür. İngiltere Osmanlı’ya baskı yaparak savaşa son vermesini istemiştir. Donanmasından bir gemiyi Çanakkale yakınlarına getirmiş ve Osmanlıyı tehdit etmiştir. Tarihte ilk defa bir düşman donanması Osmanlı’nın sınırlarına girmiştir. Osmanlı Devleti İngiltere’nin talebini kabul etmemiştir. Osmanlı deniz kuvvetleri İngiltere gemilerini batırmıştır ve İngiltere başarısız olmuştur. İngilizler bu başarısızlığı temizlemek için Mısır’a bir çıkarma yapmışlardır. 17 Mart 1807’de İskenderiye’yi almışlardır. Osmanlı Devleti’nin İngiltere karşısındaki direnişi başarılı olmuştur. Tilsit görüşmeleri yapıldığı sırada Sultan III.Selim öldürülmüştür. Bu Osmanlı Devleti için gerçekleşen iki önemli olaydan biri-dir. Diğer olay ise bu olaya bağlı olarak II.Mahmud’un tahta geçmesi meselesidir. II.Mahmud güçlü birisidir. Osmanlı Devleti’nde bu hadiseler olurken Fransa ile Rusya arasıdna Tilsit antlaşması yapılıyordu. Bu anlaşma ile Osmanlı ve İngiltere ihanete uğramıştır.Bu anlaşmanın sekizinci maddesine göre Osmanlı-Rusya arasında Rusya’yı tatmin edici bir anlaşma imzalan-mazsa Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki topraklarını kendi aralarında paylaşacaklardı. Tilsit anlaşmasının imzalanmasından sonra Fransa Rusya’yı memnun edecek anlaşmanın yapılması için aracılık yapmıştır. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir ateşkes anlaşması yapılmış bunun ardından Rusya ile Osmanlı arasında barış görüşmeleri başlamıştır. Fakat bundan bir sonuç alınamamıştır. Dolayısıyla Tilsit’ten sonra ortaya çıkan sonuç Rusya’nın istediği gibi değildi. Rusya paylaşım konusunda ısrar ediyordu. Fakat iki devlet arasında anlaşmazlık çık-mıştır. Aralarında bir ittifak anşalması yapılmıştır. Buna göre Osmanlı’nın geri kalan toprak-ları korunuyordu. Eflak-Boğdan Rusya’nın oluyordu. Fakat Fransa bu şartlara yanaşmamıştır. Osmanlı Devleti’ni kaybetmek istemiyordu. 1806’da başlayan Osmanlı-Rus savaşı yeniden alevlenmiştir.Ancak Osmanlı Devleti Fransa’nın tavrını görmüştür. İngiltere ile Rusya arasın-da Çanakkale’de Sultaniye antlaşması yapılmıştır. İlk dört maddesi gizli ittifak antlaşması. İngiltere ile Osmanlı arasında bir dayanışma sağlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin boğazların kapalılığı ilkesi geçerli olduğu sürece İngiltere buna uyacaktır. Böylece Çanakkale anlaşma-sıyla boğazların kapalılığı meselesi ilk kez uluslar arası bir anlaşmada görüşülmüştür. İngiltere’de böylece Rusya’nın boğazlara inmesini engellemiştir. 16 Mayıs 1812’de Bükreş anlaşması yapılmış ve barış sağlanmıştır. Prut nehri Rusya-Osmanlı sınırı olmuştur. Rusya Eflak - Boğdan’ dan çekilmiştir. Bu arada Napolyon’ un Moskova seferi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Viyana Kongresinde Osmanlı’nın Durumu: Osmanlı Devleti Viyana Kongresi’ne katılmamış-tır. Fakat Avusturya başkaları tarafından Osmanlı’yı davet etmiştir. Fakat Osmanlı Devleti kongreye katılmak istemediğini bildirmiştir. Çünkü; kongreye katılırsa başına iş alacağından korkmuştur. Avrupa devletlerini küçük görmüştür. Benim topraklarımı garantiye almak kimin haddi diye düşünüp kabul etmemiştir. Osmanlı Devleti kongreye katılırsa Bükreş anlaşması gereğince Rusya’nın bazı şartlar ortaya atacağından korkmuştur. Eflak-Boğdan meselesinin Rusya tarafından tekrar gündeme gelmesinden korkmuştur. Aslında Osmanlı Devleti haklı olarak kongreye katılmamıştır. Alınan kararların kendi aleyhine olduğunu görmesi (Şark meselesi) bunun kanıtıdır.
Burada iki ittifaktan söz edebiliriz. Bunlardan birisi Kutsal İttifaktır. 1815 yılında gerçekleş-miştir. Rus Çarı I.Alexandre bu ittifakı sağlamıştır. Bunun sebebi Küçük Kaynarca anlaşma-sıyla hristiyanlığı Türklerin elinden kurtarmaktır. Alexandre mistik melankolik bir kişiliktir. Siyasi kararlarında da bu özelliği etkili olmuştur. Avusturya ve Prusya üzerinde bir baskı oluşturmuştur.Bu ittifakta var olan bir maddeye göre bu üç devlet ilişkilerini hristiyanlık dini-nin kutsal ilkelerine dayandıracaklardır. Tanrının gösterdiği yolda yürüyeceklerini belirtmiş-lerdir. Yine bu anlaşmaya göre Avusturya katolikliği Prusya protestanlığı Rusya ortadoksluğu temsil etmektedir. Daha sonra Fransa’ da bu ittifaka katılmıştır. Diğer bir ittifak dörtlü ittifaktır. O tarihlerde Avrupa’nın en güçlü ismi Metternich’ti.Meternich oluşan kutsal ittifakı yetersiz buluyordu.20 Kasım 1815’te Meternich’in başkanlığını yaptığı dörtlü ittifak oluşmuş-tur. Avusturya’yı destekleyen ilk ülke İngiltere olmuştur. Bu ittifak Meternich sistemi olarak da adlandırılır. Metternich sisteminin en önemli özelliği bütün liberal hareketleri Avrupa’da bastırmaktır.Ancak liberalizm ve millyetçilik herşeye rağmen başa gelecektir ve Meternich’in başını eğecektir.
Koalisyon Savaşlarından Sonra Avrupa: 1814 yılının başlarında Fransa’ya giren müttefik orduları 16. Louis’in kardeşi Comte de Provence 18. Louis adıyla tahta geçmiştir. Onunla beraber Bourbon hanedanı ve Fransız asilleri Fransa’ya dönmüşlerdir. Yaklaşık 15 yıl süren Napolyon savaşları Avrupa’da ihtilal öncesi duruma dönme çabalarını gerçekte imkânsız hâle getirmiştir. Zira Napoyon ve ordusu gittikleri her yerde hürriyet ve demokrasi fikirlerini monarşiklere karşı hareketi güçlendirmek adına yenmişlerdir. Böylece Fransa’nın işgaline uğrayan her yerde hükümdarlar tahtlarını kaybetmiş, toplumun yönetimi burjuvaların eline geçmiştir.Öte yandan Avrupa dünyasına gazete girmiştir. Gazetelerin yaygın okunma oranları halkı değişik konularda bilgilendirip özellikle ülke sorunlarına ilgiyi artırmıştır. Napolyon’un Moskova seferinden sonra Fransa’ya karşı yapılan savaşlarda iki amaç vardır. Bunlardan birincisi Avrupa’nın mutlakiyetçi hükümdarlarının Napolyon’dan kurtuluş amacı, diğeri de halk açısından istibdatdan kurtulma isteğidir. Her ne kadar Viyana Kongresinde halklara özgürlük ve hakları verileceği söylenmişse de kongre sırasında kurulması sağlanan düzen mutlakiyetin ve istibdatın geri getirilmesi üzerindeydi. İhtilal süresinde var olan hükümdarlar, asiller tekrar iktidarlarına dnmüşlerdir ve çoğu dönen Monark ülkelerinde var olan değişim-den habersizdi. Tekrar iş başına geldiklerinde öncekini aratacak kadar sıkı bir polis rejimi kurma yanlısı oldular. Bunların hemen hepsinin örnek aldığı isim liberalizm ve hürriyet düşmanı olarak tanımladıkları Metternich’tir. Bu yüzden Viyana Kongresi sonrasında özellik-le 1818’den 1830’a kadar geçen süre Avrupa’da devrim – karşı devrim mücadelesidir. Bu süreçte liberal görüş, hürriyet kavramı ve çok net olmayan eşitlik kavramına dayanıyordu. Buna karşılık muhafazakar görüş, monarşi kavramı, kilise, sosyal ayrıcalıklar ve itaat kavram-larına dayanmaktaydı. Avrupa’da 1830 yılına gelindiğinde ihtilaller başlayacaktır.
1830 İhtilâli:Viyana kongresine dayanmaktadır. Bu kongreye karşı ilk tepkiler yine Fransa’da başlamıştı. Fransa’daki bu hadiselerde ilk görüş ortaya çıkmıştır. İlki mutlak hakimiyet görü-şüdür. İkinci görüş, müstakiller, bağımsızlar denilebilecek gruptur. Üçüncüsü liberallerdir. Meşruti rejime taraftar olanlardı. Birinci görüşü benimseyen muhafazakar kısım ön planda olmuştur. 18. Louis öldüğünde yerine kardeşi 10. Charlos geçmiştir. 10. Charlos düzeninde Fransa’daki karışıklıklar artarak devam etmiştir. Anayasa tamamen ortadan kaldırılmaya çalı-şılmıştır. Napolyon’a hizmet etmiş kişiler tesviye edilmiştir. Asilzadeler korunmuş, malları iade edilmiştir. Miras konusunda değişiklikler yapılmıştır. Amaç toprak bütünlüğünün korun-masıdır. Basına kısıtlamalar getirilmiştir. Bütün bu uygulamalarla başta meclis olmak üzere herkesi bir araya toplamak amaçlanmıştır. Kral, Polinyac’ı başbakan yapmıştır. Polinyac’ın başbakan olması mecliste kabul edilmeyince bu defada meclisi dağıtmıştır.Yapılan seçimlerde muhalefetin büyük bir zafer kazandığı görülürse de kral, seçimleri yok saymış, meclisi dağıt-mış ve mutlak otoritesini daha da güçlendirmek için basına sansür koymuştur. Bu durum karşısında gazeteciler bir bildirim yayınlatarak duvarlara asmışlar halktan destek istemişlerdir Bunun üzerine askerlerin bile kralın emrine itaat etmediği büyük bir isyan ortaya çıkmıştır. 17 Temmuz 1830’da kral, daha önceki emirleri geri aldığını bildirmiş, ancak olayları durdurması mümkün olmamıştır. Halk belediyeyi işgal etmiş ve geçici hükümet kurulmuştur. Bu olaylar-dan sonra Fransa idaresine Louis Philippe getirilmiştir. Louis Philippe anayasaya uyacağını kabul etmiştir. seçim ve seçmen yasağı değiştirilmiştir. Böylece Fransa’da demokratik rejime tekrar dönülmüştür. 1830’da Fransa’da yaşanan bu olay Avrupa’nın değişik ülkelerinde de görülmüştür.Bunun başında Belçika vardır. Belçika ve Hollanda bireştirilmiş, Hollanda krallı-ğı kurulmuştur. Bu birleşme doğal bir birleşme değildi. Öte yandan Hollandalıların sayıca üstünlüğü Belçikalıları pekçok haktan mahrum etmelerine sebep olmuştu. Belçika’da basın hürriyeti kaldırılmış, jüri mahkemeleri iptal edilmiş olmakla Hollanda ile Belçika arasındaki gerginlik en üst düzeye ulaştırmıştır. 25 Ağustos 1830’da zulüme karşı ayaklanmayı canlandı-ran oyun halkı galeyana getirmiştir. Olaylar sırasında Hollandalılar Brüksel’ i terk etmek zorunda kalmıştır.Brüksel’de bir kongre toplanmış ve Belçika’nın bağımsızlığı ilan edilmiştir. Belçika’dan sonra Polonya’da da benzer olaylar meydana gelmiştir. Polonya Napolyon savaş-larında sık sık el değiştirmiş, Viyana kongresinde toprakları Rusya ve Fransa’ya verilmişti. Böylece katolik Polonya, ortadoks Rusya’ nın egemenliğine girmiştir. 30 Kasım 1830’da Polonya’da halk isyan etmiş ve Varşova’da geçici bir hükümet kurulmuştur. Ancak Rusya’nın aldığı sert tedbirler bu ayaklanmayı bastırmıştır. İtalya ve Almanya’da da aynı yıl ayaklanma-lar meydana gelmiş, İtalya’ da liberallerin hareketi Avusturya tarafından bastırılmıştır. Almanya’da ise 1841’e kadar karışıklıklar devam etmiştir. Özellikle Prusya ve Avusturya’nın Almanya’da aldığı tedbirler sıkı bir rejimi sağlamış ve halk hareketi başarılı olmamıştır. Avrupa’nın değişik ülkelerinde görülen bu ayaklanmalar kutsal ittifakı ve dörtlü ittifakı kuran devletleri ciddi şekilde endişelendirmiştir. Yapılan görüşmelerin ana teması Avrupalı büyük devletlerin mutlak monarşilere karşı gelişen her hareketi bstırma konusunda birbirlerine destek olacakları hususudur. Genel olarak bakıldığında 1830 ihtilâlleri Fransa’da başarılı olmuş, diğer devletlerde büyük otorite ile bastırılmıştır.
1848 İHTİLÂLİ: 1830 ihtilâlinin sonucunda Avrupa kültürünün daha sağlam oluşmasını sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır. 1830’lu yıllarda yaşanan hadiselerin Avrupa’da istenilen amaca ulaşmaması bu ihtilâlin sebebidir. 1750’lerden sonra başlayan ve hızlı bir şekilde geli-şen sanayi inkılabının sonuçları diğer bir sebeptir. Bu sebep içerisinde toplumsal ve ekonomik yapı ortaya çıkıyor. İşçilerin bağımsızlık ve hak savunucu hareketlerini başlatması ihtilâle se-bep olmuştur. İşçi sınıfının ortaya çıkması ve işçi ile devlet arasındaki ilişkileri ve hakları öne sürmesiyle ihtilâl patlak vermiştir. İlk hareket Macaristan’da ortaya çıkmıştır. Macarların Avusturya yönetiminden memnuniyetsizlikleri işçi sınıfının daha da desteklenmesine ve hare-ket etmesine sebep olmuştur. Macarların bu baş kaldırılarını İtalyan ve Sırplar desteklemiş ve katılmışlardır. İmparator Ferdinand bu hareketlerin durdurlması için Anayasa vaadinde bulun-muştur. İhtilâlciler bunu yeterli bulmamışlar, Macar Milli Meclisi ayrı bir hükümet teşkil edilmesini istemiş, fakat imparator bunu gerçekleştirmemiştir. Bu yüzden ortam giderek kızış-mış Macarlardan büyük bir kısım hayatını kaybetmiştir. Kalanlar ise mülteci olarak başka yer-lere sığınmışlardır.
İtalya’da da tıpkı 1830 ihtilâlinde olduğu gibi ortaya çıkmıştır. Dükalıkla-rın varlığı İtalya’yı diğer devletlerden daha farklı kılıyordu. İtalya kendi başına daha özgür bir yapıdaydı. Şehir devleti yapısı gelişmişti. Birlikten yoksun İtalya’da da bir takım hareketlenmeler başlamış Avusturya bu hareketlenmelere baskı yapsa da bu defa İtalya’da milliyetçilik duygusu artmış-tır.İtalya’da 1848 ihtilâlleri Avusturya’ya karşı büyük ölçüde başarılı olmuştur. İtalya’da bazı şehir devletlerinde cumhuriyetler kurulmuştur.
Fransa’da ise 1848 ihtilâli liberallerin ve sosyalistlerin hareketleriyle filizlenmiştir. Burada Fransa’daki yönetim ihtilâlin çıkmasında etkili rol oynamıştır. Fransa kralı yönetimi giderek burjuvalara ve asillere kaydırmaya başlamış halkta bu yapıdan rahatsız olmuştur. İşçi sınıfının çözüm arayışları karşısında kralın asilleri ve burjuvaları koruyucu ve kollayıcı bir tutum segi-lemesi Fransa’da ihtilâlin patlak vermesine neden olmuştur. Bu çatışmada kralın daha katı ve sert bir politika takip etmesi olayları daha da tırmandırmıştır.Kral Fransa’yı terk etmek zorun-da kalmıştır. Fransa’da sosyalist bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu da Fransa halkının tepkisine neden olmuştur.Çünkü halk hâla muhafazakardır. Fransa’da yeni bir hükümet modeli gelişmiş Kasım 1848’de bir anayasa ilan edilmiş ve Fransa’da ikinci cumhuriyet dönemi başlamıştır. Yapılan seçimlerde cumhurbaşkanlığına Louis Napollone getirilmiştir. Ancak Napollone kısa bir süre sonra bir kral gibi davranmaya başlamıştır ve cumhurbaşkanlığı süresini 10 yıla çıkar-mıştır. 1852’de anayasayı değiştirmiş, parlamento üzerindeki etkisini artırmıştır. Aralık 1852 de imparatorluğunu ilan etmiştir. Böylece ikinci imparatorluk dönemi başlamıştır.
Avusturya’da ise 1848 ihtilâli Macar ihtilâlinde olduğu gibi gelişmiştir. Avusturya’nın çok uluslu yapısı merkezde sıkıntılar yaratmıştır. Burada milli şuur ortaya çıkmıştır. Halk isyan et-miş ve kral tahttan ayrılmak zorunda kalmıştır.
Almanya ise birlikten yoksun birçok şehir devletinden oluşuyordu. Fransa’daki ayaklanmalar Almanya’da da etkisini göstermişti. Güney eyaletlerine dahil olan şehir devletlerinden bir kıs-mı bir meclis kurmuş, 1834’te kurulan gümrük birliği esas alınmıştır. Bu birliktelik daha çok ekonomik bir birlikteliktir fakat 1848’deki birleşme siyasi manadadır. Önce bir meclis sonra bir anayasa hazırlanmıştır. Bütün şehir devletlerinin bu anayasaya uyması kararı alınmıştır. Geçici bir hükümet kurulmuş ve Bekçika anayasası esas alınmıştır. Ardından bir parlamento oluşturulmuş ve seçim yapılmıştır. Fakat bu parlamentoda uzlaşma sağlanamamıştır. Yeni kurulan devletin başına Prusya yönetim gücünün kabulüne karar verilmiştir. Ancak Prusya; Avusturya ve Rusya’dan çekinerek bu teklifi kabul etmemiştir. Bu durumda meclis dağılmış ve liberal hareketler kısa sürede bastırılmıştır.
İngiltere’de bu ihtilale “Çartist Hareketi” denilmiştir. İngiltere kıt’a Avrupasından çok daha farklı bir yapıdaydı. Daha demokrattı. Bu karışıklıktan bu nedenle daha az etkilenmişlerdir. 1848’de İngiltere’de çok ciddi bir olay gerçekleşmemiştir. İşçi hareketleri biraz sivrilmiştir fakat İngiltere, sanayi devriminin başladığı bir yer olduğu için halkın parlamentoya girmesi işçi sınıfının hareketlerini bastıramamıştır. Bu başkaldırılara uzun süre sessiz kalan İngiltere hükümetine karşı bir beyanname hazırlamışlardır. Buarada istenen şeyler arasında genel seçim hakkı, seçimlerin gizli yapılması , eşitlik, mebuslara maaş bağlanması gibi hususlar vardı. Yeni İngiltere’deki seçim süresinde bazı haklar istenmiş, bu talepler hükümetle işçi grupları arasındaki gerginliği daha da artırmıştır. Hükümette işçi sınıfına karşı tavır alınca ortam iyice kızışmıştır. İşçi sınıfı ve Çartist Cemiyeti giderek büyümüştür. Yapılan eylemleri hükümet sosyal bir yaklaşımla bastırmıştır. Neticede İngiltere’de işçi hakları diğer ülkelerden daha üst duruma getirilmiştir.
SONUÇLAR: Milli hisler ve hürriyetçi hareketler daha da kuvvetlenmiştir. Liberalizm güç kazanmıştır. İtalya’da Piye Monte devletinin daha güçlü olduğu ve liderliği ortaya çıktı. Özel-likle İngiltere’de sosyal sınıflara arasındaki farklar azalmıştır. Fransa’da bu hareketler tekrar krallıkla sonuçlanmıştır. Fransa dışında diğer tüm ülkelerde sosyalist, milliyetçilik ve libera-lizmin ortaya çıktığı görülmektedir. Alman ve İtalyan milli birlikleri kuruldu.
İTALYA’DA MİLLİ BİRLİĞİN KURULMASI: Viyana kongresinde İtalya 7 küçük şehir devletine ayrılmıştı, birlikten yoksundu. Avusturya İtalya’daki diğer şehir devletleri üzerinde de etkiliydi. Avusturya İtalya’da denetim hakkına sahipti. İtalya’da milli birliğin kurulmasına en büyük engel Avusturya idi. İtalyan şehir devletleri müttefik devlet aramaya başladılar. Bu çalışmalar önce kendi içinde bir teşkilat olarak ortaya çıktı. Gizli cemiyetler oluşturuldu. Bu cemiyetlerin çalışmaları giderek güç kazanmıştır.Avusturya’nın baskısı arttıkça İtalya’da milli şuur daha da artmıştır. Papalığın İtalya’da bulunması hem artı bir değer hem de olumsuz bir durum ortaya çıkarıyordu. Dolayısıyla İtalya Milli Birliği’nin kurulmasında papalığın nerede olacağı telaşı başlamıştır. Piye Monte kralı tahttan ayrılmış ve yerine oğlu geçmiştir. Onun tahta geçmesiyle birlikte papalık ve kilise engeli aşılmaya çalışılmıştır. Kilisenin elinden top-rakları alınmış ve mahkemeleri kapatılmıştır. Kilise mensuplarına bazı sınırlamalar koyulmuş-tur. Diğer yandan kral kendi kabilesine kendi düşüncesinden insanlar almıştır. Bunlardan en önemlisi Gavour’dur. Bu kişi ekonomiyi güçlendirmiş, tarım, ticaret ve sanayiyi geliştirmiştir. Yaşam standartları artmış, halk bu durumdan son derece memnun olmuştur. Sıra müttefik devlet arama yolundadır ve akla gelen ilk devlet Fransa’dır. Fransa kralı III.Napolyon İtalya-nın destek teklifini olumlu karşılamıştır. Bu desteğin gelmesinde Piye Monte’nin zamanında Fransa’ya destek vermesi etkili olmuştur. Fransa’nın da desteği ile İtalya Avusturya’ya savaş ilan etmiştir. Savaşın sonucunda Avusturya yenilmiştir. Bu durumda İtalyan birliğinin kurul-masında en büyük engel ortadan kalkmıştır. 18 Şubat 1861’de İtalyan parlamentosu oluşturul-muştur. Bu parlamentoya papalık ve Venedik katılmamıştır. Bu şekilde Piye Monte’nin lider-liği tescillenmiştir. Böylece İtalyan birliği 1861’de kurulmuştur.
ALMANYA’DA MİLLİ BİRLİĞİN KURULMASI: İtalyan milli birliğinden on yıl sonra gerçekleşebilmiştir. İtalya’daki hareketler Almanya’yı cesaretlendirmiştir. Fakat Alman birli-ğinin kurulmasında Prusya ve Avusturya en büyük engeli teşkil ediyordu. 1834’te Prusya Alman Gümrük Birliği’ni kurmuştu. Bu yüzden Avusturya’ya göre daha gözde bir ülkeydi. Yani bu birliğin kurulması yolunda Prusya da ön plandadır. Bu esnada IV.Frederich ölmüş ve yerine Wilhelm geçmiştir. Alman Milli Birliği’nin kurulmasında başka faktörlerde vardı. Bunlardan birisi Danimarka, diğeri de Fransa’dır. Danimarka kendi iç yapısının bozulmaması için Almanya’nın birleşmesini istemememekteydi. Fransa’da kendisinden daha güçlü bir dev-letin oluşmasını bu yüzden de Alman birliğinin kurulmasını istemiyordu. Alman kralı 1866’da İtalya ile ittifak yapmıştır. Ardından savaş çıkmış ve bu savaş Avusturya’nın mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır.Ardından 1866’da Prag Antlaşması yapılmıştır. Avusturya Alman şehir devlet-lerinin iç işlerine karışmayacağını kabul ediyordu. Germenya Birliği’nin dağıldığını kabul etmiş, Prusya seferi sonucunda önemli iki şehir Prusya’ya bırakılmıştır. Avusturya’nın Alman Birliği’nin kurulması konusundaki engeli ortadan kalkmıştır. Daha sonraki süreçte Avusturya lideri Prusya lideri ile bir ittifak yapmıştır ve bu ittifakla önemli bir güç elde etmiştir. Fransa-yı yenilgiye uğratmıştır. 26 Şubat 1871’de Fransa bazı bölgeleri Almanya’ya bırakmış ve savaş tazminatı ödemeyi kabul etmiştir. prusya kralına imparatorluk tacı giydirilmiş ve böyle-ce Alman birliği kurulmuştur. Bundan sonra Almanya Avrupa’daki dengelerde etkin olmuş-tur. İngiltere’nin denizlerdeki hakimiyetine karşı Almanya karada önemli bir güç haline gel-miştir. Devleşen bir Almanya rekabetin tam ortasına oturmuştur.
III.Napolyon ve İtalyan Birliği: Fransızların imparatoru III.Napolyon 20 yıla yakın süren hükümdarlığı sırasında bir yandan Fransa’ya Avrupa’da üstün bir durum, diğer yandan da kendisine kişisel prestij sağlamak için Avrupa’da meydana gelen her olaya karışarak adeta Avrupa’nın hakemi olmak istemiştir. III.Napolyon, Fransa’ya nüfuz ve kendisine de belirli bir prestij sağğlamakla beraber dış politikada yaptığı hatalarla hem hükümdarlığından olmuş ve hem de Fransa’nın uzunca bir müddet Avrupa’da yalnız kalmasına ve nüfuzunun zayıflaması-na sebebiyet vermiştir. Yaptığı en büyük hata Fransa’nın yanı başında kuvvetli bir İtalya’nın ortaya çıkışı için yardım etmesi ve Fransa’nın kuzeyinde de kuvvetli bir Almanya’nın kurulu-şuna başta seyirci kalıp sonrada çok geç müdahale etmesidir. III.Napolyon İtalyan yarım ada-sında kuvvetli bir devletin kurulmasının Fransa için ortaya çıkaracağı sakıncaları görmezden gelmemişti. Onun isteği İtalyan devletleri arasında papanın da dahil olacağı bir konfederasyon kurulmasıydı. III. Napolyon’un İtalyan milli birliği ile ilgilenmesinin bir takım duygusal ve kişisel sebepleri de vardı. Bir defa kendisi aslen bir İtalyan aileden geliyordu.
Piyemonte ve Cavour: Kont Cavour Piye Monte ailesinden olup meslek hayatına istihkam subayı olarak başlamış, Fransa’daki 1830 ihtilalini öven ve savunan sözler etmesi üzerine disiplin cezası alarak bir dağ garnizonuna tayin edilmiştir. Kral II. Victor 1852 Kasımında kendisini başjkanlığa atamış ve bu suretle Cavour’un siyasi kariyerinin parlak dönemi başla-mıştır. Cavour başkanlığı sırasında faaliyetini iki nokta üzerinde yoğunlaştırdı. Biri Piye Monte’nin Avusturya ile savaş yapmak zorunda kalacağını bildiği için ekonomiyi ve orduyu güçlendirmek, diğeri de İtalyan birliğinin gerçekleşmesinde gerekli olan diplomatik hazırlık-ları yapmak. Cavour ilk diplomatik manevrasını Kırım Savaşı’nda yaptı ve 15bin kişilik bir kuvvetle kırım savaşına katıldı. Bu gelişmelerin sonucu olarak Piye Monte ve onun temsilcisi Cavour Paris kongresine İtala üzerinde egemen bir kuvvet olan Avusturya ile eşit düzeyde bir devlet olarak katıldı. Kongrede İtalya için bir karar çıkmadı. Paris kongresinden sonra Piye Monte Avusturya münasebetleri bu atmosfer içinde bir gerginlik geçirdi. Cavour kongreden döndükten sonra parlamentoda yaptığı konuşmada İtalyan milleti için kutsal savaşın uzak olmadığını söylüyordu. Artık Avusturya ile Piye Monte arasında 1857 yılı başında bir savaş ihtimali kapının eşiğine gelmişti. Fakat her iki tarafta savaşa cesaret edemedi. 1857 yılı geldi-ğinde İtalya’nın her yanında milliyetçi kaynaşmalar başlamıştı. Tam bu sırada III.Napolyon’u harekete geçiren olay meydana geldi.
Orsini Suikasti: III. Napolyon Piye Monte’nin Kırım Savaşına katılmasından sonra İtalya davası ile ilgisini artırmaktan geri kalmadı. 1848 ve 1849’da Piye Monte’yi yalnız bırakan İtalyan devletleri bile bir işaret bekler haldeydiler. Bu işaret Felix Orsini isimli bir şahıstan geldi. Orsini diğer üç İtalyan milliyetçisi ile beraber III. Napolyon’un arabasına üç bomba attılar. Suikastin sebebi İtalyan birliği için yemin etmiş olan Napolyon’un İtalyan davasını ihmal etmiş olmasıydı. Orsini suikasti III.Napolyon’u İtalyan davası için harekete geçirdi. Orsini suikasti başarısızlıkla sonuçlanırken Napolyonun önemli bir adım atmasına ve Orsini-nin idam edilmesine neden oldu. III.Napolyon Cavour’a gizlice haber gönderip kendisini Fransa’nın doğusundaki Plombieres kaplıcalarına davet etti. Napolyon ile Cavour arasında yapılan iki günlük görüşmelerin sonucunda Plombieres anlaşması imzalandı.
Bu anlaşma daha sonra resmi bir ittifak haline getirilmiştir. Fransa, İngiltere, Rusya ve Prusya’yı yaptığı diplomatik girişimlerle kendi tarafına çekememekle beraber tarafsızlıklarını sağlamak suretiyle Avusturya’yı yalnız bırakmaya muvaffak oldu. Amaç için zaten bu da yeterliydi. Şimdi ilk saldırının Avusturya’dan gelmesini sağlama işi kalıyordu. Avusturya ise Fransa ile Piye Monte’ye bu avantajı sağlamakta gecikmedi.
SAVAŞ: 1859 yılı başlarında artık iki tarafta birbirinin üzerine doğru gitmekteydi. Avusturya ile Piye Monte’nin bir savaşın eşiğine geldiğini gören İngiltere barışı kurtarmak için Rusya ile de anlaşarak aracılık teklifinde bulundu. Fransa da bu aracılığı kabul etti. Avusturya da İngiltere’nin aracılık teklifini kabul etti. Bunun üzerine Rusya ortaya atılarak İtalya sorununun Paris anlaşması çerçevesinde bir milletler arası konferansta ele alınmasını teklif etti. Bu ise Cavour’un bütün hayallerinin yıkılması demekti. Avusturya savaş ilanıyla beraber ordularını PiyeMonte sınırından içeri soktu. Napolyon’un başında bulunduğu Fransız kuvvetleri yardıma gelince savaş alanı PiyeMonte topraklarından Avusturya’nın elindeki Lombardiya’ya intikal etti. İlk büyük muharebe Magenta’da gerçekleşti. Avusturya kuvvetleri yenilerek ve arkaların-da çok miktarda savaş malzemesi bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı. İkinci muharabe Solferino’da yapıldı. Avusturya bu seferde de yenildi. Solferino zaferiyle bütün Lombardiya Avusturya’dan alınmış bulunuoyordu. III. Napolyon’un İngiltere vasıyasıyla yapmış olduğu mütareke teklifini Avusturya kabul etti.Temmuz 1859’da III.Napolyon ile Avusturya arasında bir ön barış imzalandı.Bu barışın esasları Fransa Avusturya ve Piye Monte arasında imzalanan Zürich barışında aynen kabul edilmiştir. Buna göre Avusturya Lombardiya’yı Fransa’ya terk etmiş ve Fransa da burayı Piye Monte’ye devretmiştir. Venedik’te dahail diğer İtalyan devlet-leri bir konfederasyon teşkil edecekler ve bu konfederasyonun onur başkanı papa, fiili başkanı ise Piye Monte olacaktır.
İtalya Krallığı’nın Kuruluşu: Piye Monte’nin Avusturya karşısında kazandığı zafer bütün İtalya’da büyük bir heyecanın doğmasına sebep oldu. 1859 Ağustosunda Toscana halkı kendi-lerini Piye Monte’ye kattıklarını ilan ettiler. Arkasından Modena ve Parma ile Romakna ve Bologna’da halk oylamasıyla Piye Monte’ye katıldılar. 1860 Martı geldiğinde Venedik ve Roma hariç bütün kuzey ve orta İtalya Piye Monte ile birleşmiş bulunuyordu. Böylece İtalyan birliği çok büyük bir adım atmış olmaktaydı.İki Sicilya halkı da çok geçmeden Piye Monte’ye katıldıklarını ilan ettiler. Bu şekilde güney İtalya’da Piye Monte’ye bağlanmış ve İtalyan birliğinin ikinci safhası da tamamlanmıştır. Bütün İtalyan devletlerinden gelen temsilcilerin katılmasıyla ilk İtalyan parlamentosu Torino’da açıldı. Parlamento Mart 1861’de kabul ettiği bir kanunla da Piye Monte kralı II.Victor’u İtalya kralı ilan etti.
Fransa’nın Nice ve Savoie’yi Alması: III.Napolyon başlangıçtan itibaren İtalya’da bir konfe-derasyonun kurulmasını ve başına da papanın geçirilmesini tasarlamıştı. Fakat hesapları umduğu gibi çıkmadı. İtalya’da üniter bir yapının ortaya çıkması papanın durumunu tehlikeye soktu. Bunun için Fransız kamuoyu III.Napolyon’u eleştirmeye başladı. Napolyon bu eleştiri-leri gidermek için Fransa’ya dışarıda bir kazanç sağlamaya karar verdi. Gerek Plombieres görüşmelerinde gerekse imzalanan Piye Monte Fransa ittifakında Nice ve Savoie Fransa’ya vaad edilmişti. Napolyon barıştan sonra bu toprakları Piye Monte’den istedi. Bu sırada Nice ve Savoie halkı da III.Napolyon’a temsilci gönderip kendilerini Fransa’ya katmasını istediler. Bu durum karşısında Fransa ile Piye Monte arasında imzalanan bir anlaşma ile Nice ve Savoie Fransa’ya verildi.
Danimarka İle Savaş: Bismarck Alman birliğini hayatının en önemli ideali haline getirdikten sonra Danimarka ile Prusya arasında Elbe Dükalıkları sorunu dolayısıyla çıkan anlaşmazlık şiddetlenmişti. Bu dükalıklar Danimarka kralının şahsına bağlı olup nüfusunun çoğunluğunu Almanların teşkil ettiğinden Alman birliğinin ilk adımı olarak Bismarck buraları Prusya’ya katmak istiyordu. İngiltere ile İsveç; Prusya’nın Kuzey Denizi ve Baltık’ta kuvvetlenmesini istemediklerinden Prusya’nın bu niyetine karşı çıkıyorlardı.
Avusturya’ya gelince: Germen Konfederasyonu içinde Prusya’nın üstün duruma geçme-sinden daima endişe eden bu devletinde Prusya’ya yardımcı olması beklenemezdi.Bu şartlarda geriye sadece Rusya kalıyordu. Prusya-Rusya münasebetleri gerçekte iyi idi ama yine de Bismarck Danimarka ile bir çatışma halinde Rusya’nın nasıl davranacağından emin değildi. Polonya ayaklanması; Rusya kozunu elde etmek için, Bismarck’a aradığı fırsatı verdi.
Polonya Ayaklanması: Bismarck’ın bu düşüncelerinin gerçekleşmesini sağlayan fırsat Polonya ayaklanması oldu. Polonya ayaklanması karşısında Fransa’da öyle bir heyecan mey-dana gemişti ki halk, din adamları, kilise ve basın Polonyalılar için o derece gösteri yapıyordu ki, Polonya ihtilalinin ilk günlerinden itibaren Fransa’nın her tarafından gönüllüler Polonya-ya girmek için harekete geçmişlerdi. Kendisine karşı artan muhalefetin bilincinde olan III. Napolyon kendisine prestij sağlayacak olan bu sese elbette kulak tıkayamazdı. Prusya ise aradığı fırsatı yakalamıştı. Bismarck diğer üç devletin alacağı tutumu sezerek Prusya için en faydalı ve en kestirme yolu seçti:
Bismarck’ın Prusya’nın milli menfaatleri için en isabetli yolu seçtiği sırada Napolyon’da bocalama politikasına başladı. İngiltere, Fransa ve Avusturya biri 10 Nisan 1863’te ve diğeri de 17 Haziran 1863’ te olmak üzere iki defa Polonyalılar için Rusya nezdinde teşebbüste bulundular. 17 Haziran teşebbüsünde Rusya’dan 6 madde halinde Polonyalılar için istekte bulundular.Bunlar arasında Polonyalılar için genel af çıkarılması, 1815 anayasasının uygulan-ması, Polonyalılara birçok hak ve hürriyetin tanınması, Lehçenin resmi dil olarak kullanılması gibi şeyler vardı. Rusya ise bunların hiçbirini kabul etmedi. Rus başbakanı verdiği cevapta Rusyanın Polonya sorununda hiçbir müzakereye yanaşmayacağını kesin bir dille bildirmesine rağmen İngiltere ve Avusturya Rusya’nın bu tutumu karşısında daha ileri gitmekten vazgeç-tikleri halde Fransa daha bir süre Rusya’ya kafa tutmaya devam etti. Bu ise Rusya’yı kızdır-maktan başka işe yaramadı. Bu işten en kârlı çıkan Bismarck oldu.
Gastein Antlaşması: Üç Elbe dükalığı Danimarka’dan alınmakla beraber bunların statüsünün ve kaderinin ne olacağı sorunu kısa bir süre sonra Avusturya ile Prusya’nın münasebetlerini gerginleştirdi. Avusturya bu dükalıkları almaya hevesli değildi.Zira başına yeni bir dert almak istemiyordu. Kaldıki Germen Konfederasyonu’nun bazı devletleri de bu dükalıkların konfederasyona dahil edilmesini istiyordu. Avusturya bu fikri destekledi. Bismarck sonuna kadar gitmeye kararlıydı. Avusturya ile sorun barışçı bir şekilde çözümlendi. Avusturya ile Prusya arasında imzalanan Gastein Anlaşmasına göre Şlezvig’in yönetimi Prusya’ya Holştayn’ın yönetimi Avusturya’ya bırakıldı. Gastein Anlaşmasına varan kriz Prusya-Avusturya savaşının tohumlarını ekiyordu.
|