KUMAN-KIPÇAKLAR
KUMANLARIN MENŞEİ
Kuman adı Şark kaynaklarında “Kıpçak” olarak geçer. İmek ve Kimek adları da sık görülür. Göktürk kitabelerinde bu adların hiçbirine rastlanmamıştır. Arap coğrafya eserlerinde Oğuzların kuzeyinde Kimek adlı bir kavmin geniş bir coğrafyada yaşadığı kaydedilmiştir. Kimeklerin birçok uruğa bölündüğü, bunların en önemlilerini Emek ve Kıpçakların oluşturduğu anlaşılmaktadır. Kaşgarlı Mahmud da Kimek adı yerine Emek adını kullanmıştır. Kıpçak kavmiyle birlikte Kanglı adı da anılmaktadır. Kıpçaklar, 11. yüzyılın ortalarında İslam ülkeleriyle (Harezm) temasa geçmişlerdir. Fakat esas kitle İrtiş’in batısındaydı. Kaşgarlı Mahmud zamanında Kıpçaklrın güney sınırı Talas nehrine dayanıyordu. Bu kavim, Türk kavimleri arasında yayıldıkları sahanın genişliği açısından en büyüğüydü. Kıpçakların menşei meselesi tam olarak aydınlatılamamıştır.
Marquart; Kıpçakların 3 defa Moğol tesirine girdiğini ve Kıpçaklara, Macarların “Kun” demelerine dayanarak Kun adlı Moğol uruğunun bulunduğunu ve bu kavmin Kıpçakları hakimiyeti altına aldığını iddaa etmişse de bu görüş doğru değildir. Barthold’a göre ”Kıpçaklar, has bir Türk kavmidir. Moğollukla hiçbir ilgileri yoktur.
Kıpçaklara, Ruslar “Polovtsi”, Bizanslılar “Kuman”, Macarlar “Kun”, Almanlar “Folon”, Ermeniler “Chardeş” demişlerdir. Türkçedeki Kuman adı Bizans’tan alınmıştır.
Rusça, Almanca ve Ermenicede bu kavme verilen adın manası “açık sarı ve saman renginde sarı saç”tır. Yani Ruslar, Almanlar ve Ermeniler, Kumanlara sadece “Sarışınlar” demişlerdir. Kun adı Kuman’dan gelmektedir. Ebul Gazi Bahadır Han, bu adın “Ağacın içindeki boşluk” manasına geldiğini yazmaktadır.
Kumanlarla ilişki kuran milletlerin kaynaklarında erkeklerinin çok yakışıklı, kadınlarının çok güzel olduğu yazmaktadır. Kiyef Knezleri, Kuman kızlarıyla evlenirdi. Knez kızları, Kuman erkeklerine kaçarlardı. Fakat bunlar siyasi amaçlı değildi.
Romanya’daki Çongaların, Kazakların bir kısmını oluşturan Kıpçakların ve Kazan Türklerinin arasında sarışın tiplere çokça rastlanılmaktadır.
Çinli yazarlara göre “sarı saçlı, mavi gözlü, maymun suratlı bir Türk kavmi yaşıyordu. Bu kavim büyük ihtimal Kırgızlardır. Batılı yazarlar, bunların Türkler değil (Ari) Hindo-Avrupai olup sonradan Türkleşmiş bir kavim olduğunu söylemekltedir.
Çin’in kuzeyinde Dili adlı Hindo-Avrupai bir kavim yaşıyordu. Bu kavim Türkler arasında erimiştir. Dililerin kanının en çok bulunduğu Türk kavmi Kumanlardı. Kumanların sarışınlıkları buna bağlıydı. Fakat tarihte Çin’in kuzeybatısında hiçbir Hindo-Avrupai kavim görülmemiştir Buralar hep Türk yurdu olarak kalmıştır.
KIPÇAKLARIN BATIYA GİDİŞLERİ
Kıpçakların İrtiş-Talas sahasından batıya göçmelerinin sebebi 916’da ortaya çıkan Kitay devletinin faaliyetleridir. Kitaylar güçlendikçe bazı Türk zümrelerini batıya itmiş ve böylece Kıpçakların yer değiştirmesine sebep olmuştur. 950’lerde İrtiş’te Kimekler yaşıyordu. Bunların bir kısmı Emek, bir kısmı Kıpçaktı. 1070’lerde Kıpçakların göç sahası batıda İdil nehrini geçmişti. Bunların doğu kısmı ise Yemek adıyla Talas’ta yaşıyordu.
Esas Kıpçak kitlesinin Yayık nehrinin batısında İdil’e ilerleyişi 11. yüzyıl başlarında olmuştur. Kıpçakların bir kısmı Kama-İdil sahasına girmişler ve İdil Bulgarlarıyla karışmışlardır.Böylece Orta İdil Kıpçaklaşmaya başladı. Kıpçakların diğer zümreleri Aşağı İdil’e girerek Hazarları ortadan kaldıran başlıca etken olmuşlardır. Kıpçaklar, Peçenek ve Uzlardan boşalan yerleri işgalle kuzey Kafkaslara Kuban, Don ve Özü nehrine gitmişlerdir.
Kıpçaklar, İdil’e 1030’da gelmiştir. Kıpçaklar, 11. yüzyıl başlarında Yayık nehri boyundaydılar. Kıpçaklar, Rus vakayinamelerinde ilk defa 1055’te “Polovtsi” adıyla anılmışlardır. Kıpçaklar, Rus yurduna Uzları takiben gelmişlerdir.
1055 kışında Rus Knezi Vsevolod, Voina’daki Torkları yenmişti. Aynı yıl Kumanlar, Rus yurdyna gelmiş ve Vsevolod onlarla barış yapmıştı. Böylece ilk Rus-Kuman karşılaşması barışla sonuçlandı. Fakat birkaç yıl sonra Kumanlar Rus Knezliklerine saldırdı.
Kumanlar, 1060’ta Tuna’ya ilerlediler ve 1064’te Uzları Tuna’nın güneyine attılar. Transilvanya Macaristan bölgesine ilerlediler. 11. yüzyılın sonlarında Karadenizin kuzeyindeki bozkırların tamamı Kıpçakların eline geçti. Dolayısıyla buralara Şark kaynaklarında “Deşti Kıpçak” (Kıpçak bozkırları) denmiştir. Bu ad Moğol istilasından sonra genelleşmiştir.
Kumanlar, Tuna’ya 1087’de inmiştir. 1087’de Silistre’de yapılan Bizans-Peçenek savaşında Peçenek başbuğu Tatuş, Tuna’nın doğusundaki Kumanlardan yardım istedi.Kumanlarda yardıma geldi. Dolayısıyla Kumanlara Tuna’daki zengin otlakları ve Balkan yolunu gösteren Peçeneklerdir. Kumanların Tuna’ya geldikten sonra geri dönmek istememeleri, Peçeneklerle arasını açmıştır. Bizans’ında entrika ve kışkırtmalarıyla Kumanlar ve Peçenekler düşman olmuştur.
Kumanlar da Peçenekler gibi Özü nehri sınır olmak üzere sol kola bölünmüştü. Sağ kola Kara Kıpçak, Sol kola Ak Kıpçak yurdu denirdi. Doğu kısmının göç sahası çok genişti. Kama Bulgarları sınırlarına yaklaşmıştı. Burtaslar’da Kumanlara tabiiydiler.
Kumanlar, Orta İdil’de İdil Bulgarlarının doğu-batı komşularıydılar. Kumanların bir kısmı Kuban boylarındaydı. Dolayısıyla bunlar Kafkaslardaki kavimlerle ilişki içindeydiler. Rus yenilgisinden sonra Kumanlardan bir zümrenin Gürcülerin hizmetine girmesiyle Kafkaslarda Kuman yerleşmesi başladı. Doğu Anadoludaki Kıpçaklar bunların kalıntılarıdır.
Kuman hareket sahası batıda da gelişmişti. Onlar Balkanlara girmişlerdi. Kumanlar, atlı asker olmaları sebebiyle komşu devletlerden ücretli asker olarak davet edilmişlerdir. Onlar bu sıfatla Orta Asya, Harezm, Kafkaslar, Anadolu, Balkanlar, Bizans, Orta Avrupa ve Macaristan’da savaşmışlardır. Kumanlar kadar geniş bir sahaya yayılan Türk zümresi yoktur. Kumanlar koyu konar-göçer bir kavimdir. Ancak baskılar sonucu yerleşik hayata geçmişlerdir.
KUMAN-RUS İLİŞKİLERİ
Kumanlar, kendi başlarına bir devlet oluşturarak geniş uruğlar halinde yaşamışlardır. Uruğ başlarına “Han” demek doğru değildir. Karadenizin kuzeyindeki bozklırların sahibi olan Kumanlar, bir devlet halinde yaşamadıklarından devlet siyasetleri yoktu. Askeri yönden Ruslardan üstün olan Kumanlar, hiçbir zaman Rus Knezliklerini ortadan kaldırmayı veya onlar üzerinde sürekli bir hakimiyet kurmayı düşünmemilşlerdir. Rus arazisine yapılan Kuman akınları geçici nitelikte olup Rus şehir ve köylerini yağmalayıp ganimet elde etmek ve Ruslara sığınan Kumanları geri getirmek amacıyla yapılmıştır. Kumanlar, Rus Knezleri tarafından ücretli kıt’a olarak davet edilirdi. Onlar da böylece Rus arazisine girip savaşa katılırlardı.
Kumanların, Rus arazisine girmeleri ve Rus Knezlerinin onlara karşı koymaları Rus tarihinin “Steple mücadele” safhasının en çetin devriydi. Fakat bu görüş doğru değildir. Rus tarihçileri, Kuman-Rus mücadelesini dramatize edip olduğundan başka türlü anlatmıştır. Vekayinamelerde Ruslarla Kumanlar arasında dostça ilişkiler olduğu, Rus Knezlerinin Kuman kızlarıyla evlendiği, Rus Knezlerinin Kuman kıt’alarına sahip olduğu yazmaktadır. Bütün bunlar iki zümre arasında iyi komşuluk ilişkilerinin olduğunu göstermektedir. 1223’teki Moğol istilasına karşı Kumanlar, Rus Knezlerinden yardım almışlardı.
Kumanların ilişkileri en çok Kiyef, Pereyaslavl ve Çernigov Knezlikleriyle olmuştur. Bu komşuluk 180 yıl sürdüğünden Ruslar ve Kumanlar iyice kaynaşmışlardır. Rus askeri teşkilatında, yaşayış tarzında ve dilinde Kumanların tesiri olmuştur. Rus ileri gelenlerinin Kuman kızlarıyla evlenmeleri, Kumanların Rus arazisinde kalmaları, Kuman büyüklerinin Hrıstiyanlığa geçmeleri sonucunda Rusların kanına Kuman kanı karışmıştır.
Kumanlar ve Ruslar her konuda birbirinden ayrı iki zümreydiler. Kumanlar konar-göçer bir Türk kavmiydi. Ruslar yerleşik hayat süren, devlet teşkilatı, nizamı ve Hrıstiyan Bizans kültürü olan bir Slav kavmiydi. Ruslar Hrıstiyan olmaları, köy, kasaba ve şehirlerde yaşamaları sebebiyle Kumanlardan tamamen farklı ve medeniydiler. Bu ayrılıklar ve diğer faktörler sebebiyle Kumanlarla Ruslar arasındaki mücadele devam etmiştir. Kumanların yazıları olmadığı ve Destanları günümüze kadar gelmediği için Kuman kaynağı diye birşey yoktur. Ancak Ruslar, bu devre ait zengin kaynak bırakmışlardır. Uydurma bir destan olan İgor Bölüğü Destanı, Kuman-Rus mücadelesinin tesiriyle oluşmuştur.
KUMAN-RUS MÜNASEBETLERİNİN İLK DEVİRLERİ (1055-1125)
Kumanların Rus yurduna ilk gelişleri 1055’te oldu. Steplere en yakın olması sebebiyle Pereyaslavl Knezliğine geldiler. Başlarında Boluş Han vardı. Pereyaslavl Knezi Vsevolod, Kumanlarla barış yaptı ve onların düşmanca hareketini önledi. Kumanlar, Dnepr boyuna gitti ve Uzları takiben batıya yürüdü. Bu barış uzun sürmedi. 1061’de Kumanlar,ilk defa savaşmak için Rus yurdune geldiler.K manlar,Vsevolod’u yenip geri döndüler.Bu Kumanların Rus yurduna ilk kötülükleriydi.Kuman Beyi İskaldi.Pereyaslavl Knezliği step sahasında olduğundan Kumanlar ilk Pereyaslavl Knezliğine saldırdılar. Bundan sonra Kumanlar, Peçenek ve Uzları takiben 7 yıl Rus arazisine saldırdı.Peçenek ve Uzların Rus Knezlerince hizmete alınmaları, Kumanlara göre düşmanca bir hareketti.1068’de Kumanlar büyük bir kuvvetle tekrar Pereyaslavl Knezliğine saldırdılar ve Kiyef’e yakın Alta ırmağında Rusları yendiler.Bu yenilgiyle Kiyef’te karışıklıklar çıktı.Knez İzyaslav, Lehistan’a kaçtı.Kumanlar, Dnepr’in sağ tarafına da geçti ve yağmaladı. Kumanlar, Çernigov Knezliğine kadar ilerlediler.Çernigov Knezi Svyatoslav üç bin kişilik ordusuyla on iki bin kişilik Kuman ordusunu yenmişti.Kumanların Rus arazisine saldırmaları, Vakanüvist’e göre Rusların işlediği günahların Tanrı tarafından cezalandırılmasıydı.Kumanlar , 1071’de Dnepr’in sağındaki Rastovtsev ve Neyatin’e, 1078de tekrarPereyaslavl’a , 1079’da Voin’e yaklaştılar.Knez Vsevolod, Pereyaslavldaydı ve Kumanlarla barış yapmıştı.1080’de Kumanlar Novgorod-Seversk’e kadar ilerlediler.bir kısmı Starodp’u bir kısmı, Desna’yı yağmaladı.Knez Roman , Kumanlar tarafından öldürüldü. Kumanlar 1083’te Goroşin’i, 1084’te Prilut’u işgal etti ve yağmaladı.1083’te Kumanlar, Dnepr’in sağında faaliyete geçti.1092’de hem sağ hemde sol sahilleri yağmaladı.Böylece Kumanlar, 1061-1092 yılları arasında iki üç yılda bir Rus şehirlerini yağmaladı.Bu yağma sahası,Pereyaslavl, Çernigov ve Kiyef’in güneyini geçmiyordu.1090lardan sonra Kumanlar ,Rus arazisinde daha geniş sahalarda akınlara başladı.
Kiyef tahtına yeni bir Knez çıktığında Kumanlar, barışı koruma karşılığında hediye, altın, kumaş ve davar istiyorlardı.Knezler barışı korumak için bu istekleri yerine getirirlerdi.Knez Vladimir, Kumanlarla 19 kez barış yaparak onlara davar ve kumaş verdiğini kaydetmiştir.Bu talepler yerine getirilmezse Kumanlar Rus sahasına saldırırlardı.11.yüzyılın sonlarında Kuman baskısı Pereyaslavl Knezliği’nin yanında Kiyef Knezliğinede yöneldi.Kiyef Knezleri zayıf olduklarından Kumanların taleplerini yerine getirirlerdi.
Rus Knezleri, Kuman Beyleriyle iyi geçinmek için Kuman kızlarıyla evlilik yoluna gitti.En çok Çernigov Knezi, Kumanlarla temasa geçmiştir. 1090-1110 yılları arası Kumanlar’ın en kudretli devriydi.Bu yıllarda Kumanlar’ın başında Benek , Tugorhan, Sarıhan ve Altınoba vardı.Bizans ve Rus kaynaklarında bu başbuğlara ait birçok bilgi vardır.1091’de Kumanlar, Peçenekler’i imha edip Bizans’ı felaketten kurtardı.Aynı yıl Kumanlar, Lehistan’a sefer açtı.1092-1093’te Bizas’ı ve Rus Knezliklerini yağmaladı.
Ruslara en çok saldıran Kumanlar, Don-Dnepr sahasında yaşayanlardı.Knez Vladimir, Kumanlar’a karşı mücadeleyi teşkilatlandırdı ve tehlikeyi önlemek için onlara davar ve kumaş verdi.Rusların Uzları himaye edip onlara Torçesk şehrini kurmaları Kumanların gücüne gitti.1093’te Kiyef tahtına yeni bir Knez geçince Kumanlar hediye talep etti.Bunun üzerine Knez Kumanlara bir sefer düzenledi.Fakat Kumanlar, Rusları yendi ve Torçesk’i alıp Uzları beraberinde götürdüler.1093’deki Kuman seferi, kaçak Torkları geri almak içindi.1094’te Tugor Han, Rus Knezleriyle barış yaptı.Kiyef Knezi Svyapotolk, Tugor Han’ın kızıyla evlendi.
Çernigov Knezi Oleg, Kumanlarla iş birliği yaptı.Oleg, Çernigov ülkesini tahrip etti.1093’teki Svyatopolk ile Tugor Han arasındaki barış kısa sürede bozuldu.Kumanlar, Kiyef’i yağmaladılarsa da barış için Vladimir’e İtler ve Kıtan adlı elçileri gönderdiler.Fakat Ruslar bu elçileri haince öldürdü.
Kumanlar, elçilerinin haince öldürülmesine Rus arazisine saldırarak karşılık verdi.Benek, Kiyef’e yaklaştı ve Knez’in köşkünü yaktı.Küre, 1096’da Pereyaslavl’da bir şehri yaktı.Tugor Han Pereyaslavl’a saldırdı.1096’da bu Kuman-Rus savaşında Kumanlar yenildi Tugor Han ve oğlu öldürüldü.Svyapotolk kayınpederini Kiyef’te gömdürdü.
Kumanların bu mağlubiyetine karşılık başbuğ Küre Kiyef’e geldi.Fakat muhafızlar tarafından durduruldu.Kumanlar etrafa yayıldı ve şehri yağmaladı.
Kuman-Rus mücadelesinin kızıltığı bu sırada Çernigov Knezi Oleg , Kuman başbuğu Uzlok’un kızıyla evlendi.Çernigov Knezi , Kiyef Knezine karşı üstün gelmek için Kumanlara dayandı.Kumanlar, Volınya Knezi D avid İgoreviç’in davetiyle 1099’da Rus Knezlerinin M acarlara karşı yaptıkları sefere katıldılar.Kumanaların başında Benek vardı.Peremişl’de yapılan savaşın kazanılmasında Benek’in rolü büyüktü.Kumanlar, Macarları iki gün takip etti ve zaiyat verdirdi.Savaştan iki yıl sonra Kumanlarla Ruslar arasında Sakov’da bir barış yapıldı.
Sakov barışı ancak iki yıl sürdü.Barışın bozulma nedeni, Kumanların Rus arazisine sık sık saldırmaları, Kumanların Rus köylüsünü rahatsız etmesi ve mallarını yağmalaması Rusların Türk kaçaklarını korumaları ve sınır bekçisi olarak hizmete almalarıydı.
Kiyef Knezi Svtyatopolk ile Vladimir, 1103’de Kumnalara karşı bir sefer açtı.Kumanlar, Suteni nehri yanında yenildiler.Kuman başbuğu Beldüz ve Altınoba idam edildi.Yirmi kadar Kuman Beyi öldürüldü.Ruslar, bu zaferden sonra Kumanların elinden birçok Peçenek ve Tork’u sınır boyunda yerleştirdi.
Kumanlar bu yenilgiden sonra asla durdurulamadılar.Benek idaresindeki Kumanlar 1105 ve 1106’da Kiyef ve Pereyaslavl çevrelerini tahrip ettiler.Benek ve Kuman beylerinin 1107’de Rus arazisine saldırmaları yenilgiyle sonuçlandı.Benek’in kardeşi öldü.Rus Knezlerinin Kuman kızlarıyla evlenmeleriyle barış yapıldı.Fakat Kumanların Rus arazisine saldırması üzerine 1109’da Vladimir de Kuman steplerine saldırdı ve anlaşma bozuldu.Ruslar Don boylarına kadar gittiler.1111’de Ruslar, Doneç’teki Kumanlara bir sefer düzenleyip bol ganimetle geri döndüler.
1113’te Vladimir Kiyef Knezi olunca Kumanlar hediye talebinde bulundular.Vladimir, hediyeleri göndermeyip Kumanlara sefer düzenledi.Bunun üzerine Kumanlar bozkırlara çekildiler.Ruslar 1116’da Kumanlara saldırdılar ve bolca esir ve davarla döndüler.Bu Rus akınları Kumanların zayıflamasına yol açtı.1109’da Kuman başbuğu Benek, Kiyef’teki bir savaşta öldü.Tugor Han, Saruhan ve Benek’in ard arda ölümü Kumanların zayıflamasında etkili oldu.
Saruhan’ın yerine oğlu Otrak başbuğ oldu.Atrak’ın kızı Gürcü Kralı David ile evliydi.Böylece Don Kulan Kumanlarıyla Gürcüler arasında yakın ilişki kuruldu.Dolayısıyla Atrak, Vladimir’in baskısına maruz kalınca 1118’de David’in davetiyle Atrak Gürcistan’a gitti.David, Kumanlardan kırk bin kişilik bir atlı ordu oluşturdu.Gürcüler bu Kuman kuvvetleriyle Anadolu Selçuklularının saldırılarına karşı koydular.David Kuman atlılarıyla Şirvan, İran ve Ermenistan’a başarılı seferler yaptı.
Kumanların Doneç’ten Gürcistan’a gitmeleriyle Rus sınırlarına Kuman akınları bir süre durdu.1120’de Pereyaslavl’ı Knezi, Aşağı Don’a bir sefer düzenledi.Fakat Kumanları bulamadı.1125’te Vladimir ölünce Atrak yurduna geri döndü.Fakat birçok Kuman Gürcistan’da kaldı.Doğu Anadolu’daki Kıpçaklar bunların halefleridir.
KUMANLARIN RUS KNEZLERİ TARAFINDAN İÇ MÜCADELEYE KARIŞTIRILMALARI
Vladimir ölünce Knezler arasında iç mücadeleye Kuman başbuğları da karıştırıldı.Knezler, akraba oldukları Kuman başbuğlarını çağırarak rakiplerini ezmek istediler.Çernigov Knezine sekiz bin kişilik bir Kuman ordusu yardımına geldi.
Özü’nün batısındaki Kumanlar, Turla ve Tuna civarına göç ettiler.Onlara baskı yapacak bir zümre kalmadı.Onların bir çoğu Macaristan’a gitti ve Macar ordusuna dahil oldu.1132’de Çek Kralı, Alman imparotoruna İtalya seferinde bir Kuman kıtası gönderdi.Bohemya’da Kumanlar olmadığından bu kuvvetler Macar kralına aittir.Macaristan’dan gelen Kumanlar, 1203’te Alman imparotoru Otto’nun hizmetine girdi.
Dnepr’in doğusundaki zümreler sık sık Pereyaslavl, Kiyef, Çernigov, Novgorod-Seversk, Vyutiç, Surolensk sahalarına akınlar yapıyordu.Bu Kuman akınları, Rus Knezlerinin davetleriyle oluyordu.1154’te Kumanlar Çernigov Knezini esir aldı ve fidye karşığı serbest bıraktı.Rus Knezlerinin iç mücadeleleri ve Kumanları akınlara davet etmeleri sonucunda, Pereyaslavl, Çernigov, Novgorod-Seversk ve Kiyef Knezlikleri tahrip edildi ve halk öldürüldü.
KONÇAK HAN DEVRİNDE KUMANLAR
1170’lerde Kumanların başında Konçak ve Köpek adlı başbuğları vardı.Konçak, dinamik ve kabiliyetli bir reisti.1174’te bu iki başbuğ Pereyaslavl sahasına saldırsalar da yenildiler.1177’de Kumanlar Rostavtsev’de Rusları yendi.1179’da Konçak, Pereyaslavl’ı yağmaladı.Kiyef Knezi, ülkesinde hakimiyet kurabilmek için Konçak’tan yardım istedi.
Aksu civarındaki Kumanlar, Kiyef’e saldırıyor, Ruslar da onlara karşı Berendi kıt’alarını kullanıyordu.
1184 RUS ZAFERİ
Kiyef Knezi Svyatoslav, Güney Rus Knezleriyle birleşerek 1184’te Kuman sahasına büyük bir sefer açtılar.Ruslar, beş gün sonra Kumanları buldular.Rusların başında Vladimir vardı.Yapılan savaşta Kumanlar yenildi ve Orel suyu boyunda yedi bin esir verdi.Bunlar arasında 417 bey ve beyoğlu vardı.
KUMANLARDA ATEŞLİ SİLAH
Ruslar, Khorol’da Kuman başbuğu Konçak’ı da yendi.Konçak’ın hizmetinde ateşli silah kulllanan bir müslüman vardı.(Grek ateşi)Kumanlar, islam ülkelerinden bu silahı ve onu kullanmayı bilen kişileri buluyordu.Fakat bu silahın fazla tesiri yoktu.Kumanların yenilmesi üzerine bu müslüman kaçarken Ruslar tarafından silahıyla yakalandı ve Kiyef Knezinin huzuruna çıkarıldı.
1185 KNEZ İGOR’UN SEFERİ
Novgorod-Seversk Knezi İgor, kardeşi Vsevolod’u Kovuy’ları, Karakalpakları ve diğer Knezleri de yanına alarak Kumanlar üzerine 1185’te Don boyuna doğru sefere çıktı.Tam o gün Güneş tutuldu.Ruslar bunu kötüye yorsalar da İgor, “kaderde ne varsa ona razıyız”diyerek sefere çıkmakta ısrar etti.
İgor, Doneç’i aşıp güneye ilerledi.Vsevolod, Don ve Sal nehrine yürüdü.Bunun üzerine Konçak ve diğer başbuğlar Rusları karşılamaya hazırlandılar.İlk karşılaşmada İgor, Kumanları yendi, Kuman ordugahını ele geçirdi ve ganimet aldı.Bunun üzerine Kumanlar Ruslarla çarpışmal için toplandılar.İgor’un ordusu Kayalı ırmağına geldiğinde her iki taraftan Kumanlar tarafından sarıldı.Kayalı kıyılarınan İgor’un ordusu atıldı ve susuz bırakıldı.Şiddetli Kuman baskısı sonunda Ruslar yenildi.Rus askeri ve Kovuylar öldürüldü Rus Knezleri esir alındı.Böylece Konçak intikamını aldı.Kuman başbuğları esir düşen Rus Knezlerine çok iyiy davrandı.Bu durum Rus yurdunda büyük yankı uyandırdı.Bir süre sonra Knez İgor, Kuman esaretinden kaçarak yurduna döndü.İgor, Lavor adlı bir Kuman’ın yardımıyla kaçtı.
İGOR BÖLÜĞÜ DESTANI
1185’te Rusların Kumanlara yenilmesi ve İgor’un esir edilmesi İgor Bölüğü Destanının konusuydu.Bu destan bir el yazması mecmuasında korunuyordu.Puşkin’in kütüphanesindeydi.Karanizin 1800’de neşretti.Fakat bu el yazma destan bir yangında yandığından bu tarihi destanın orjinal nüshası yoktur.Ruslar, bu destanla övünseler de bu destan uydurma bir destandır.Katerina’nın fetih siyasetine methiye olarak uydurulmuştur. Dolayısıyla bu destan tarihi kaynak niteliği taşımamaktadır. Çekler’in “königinhof” ve “Grünberg” destanları gibi.
1121 SUĞDAK ŞEHRİNE KUMAN-RUS SEFERİ
Kumanlarla Ruslar bazen yabancı kuvvetlere karşı birlikte sefere çıktılar.1099 Macar seferi bunlardan biriydi.Böyle bir ittifak 1221’de Kırım’daki Suğdak şehrine yapıldı.Demekki bu suralarda Kumanlarla Rusların arası çok iyiydi.
Kırım’daki Kumanların bir çoğu yerleşik olarak köylerde yaşıyordu.Şehirde yaşayanlar ticaret yapıyordu.Suğdak şehri çok eski ve Orta Asya’daki Soğdlarla ilgiliydi.Suğdak halkıyla birlikte Kumanlara tabiydi.Suğdak ve Kefe’ye dünyanın önemli yerlerinden birçok tüccar geliyordu.
Bu önemli ticaret merkezi 1221’de Selçuklular tarafından zapt edildi.Selçuklular Suğdak’a gelen tüccarların baskıya uğradıklarını söyleyerek K ırım’ı le geçirdi. Selçuklular 1214’te Sinop’u alıp Karadeniz ticaretine katılmak istedi.Suğdak’ın alınmasıyla bu yolda büyük bir başarı sağlandı.Böylece Kumanların ekonomik varlıklarını yitirmesiyle Suğdak’ı geri alamak için Ruslardan yardım istedi.Kuman ve Rus kuvvetleri Suğdak’ı almak için harekete geçti.Ancak başarılı olamadı.Böylece Ruslar ve Selçukluların bir barış yapmasıyla Kumanlar ve Ruslar Suğdak’tan çekildi.
1186’da Uz başbuğu Gündoğdu, Svyatolav’a karşı Kumanlarla birlikte akınlar yaptı.Kuman-Rus ilişkileri daimi savaş halinde değildi.1203’te Kiyef Knezi Rurik, Kumanları tatmin etmek için Kiyef’i yağmalamalarına izin verdi.Bu olay Rus Knezliklerinin güçsüzleştiklerinin kanıtıdır.
KUMANLARIN İSKAN SAHASI
Bu sıralarda Kırım’da Venedik ve Ceneviz ticareti başladı.Kumanların ticaretle ilgilenmesi en çok Kırım’da yerleştiklerini göstermekteydi.Kumanlar, Kırım’ın doğusundaki Kerç Boğazı üzerinden Kuban ve Kafkaskara kadar gittiler.Azak’ın da ticaret şehri olmasıyla Kumanlar oraya gitti.12.yy’nin başalrında Kumanlara ait şehirler vardı.Şaruhan Balin ve Suktov da Kumanlar ve birçok Hristiyan yaşardı.Kumanlarda yavaş yavaş yerleşik ziraat kültürü başladı.Fakat esas kitle konar-göçerliğe bağlıydı.Dolayısıyla Kumanlar bir devlet kuramadı.
1223 KALKA ÇAYI BOYUNDA RUS KUMAN YENİLGİSİ
Cengiz Han, 1220-1222 yıllarında Türkistan ve Kuman illerini zaptetti.1223’te Cebe ve Subutay, Gürcistan üzerinden Kafkasları aşıp Kumanlarla karşılaştı.Fakat bu Moğol Kuman karşılaşması ilk değildi.Cuci, İrtiş boyunda Kumanlarla savaşmıştı.Harzemşah idaresindeki Kumanlar da Cengizle savaşmıştı.Oysa Cengiz, Kumanları itaate davet etmişti.Dolayısıyla 1223’teki Moğol harekatı bir keşif harekatıydı.Cebe ve Subutay, Derbent geçidinde Alanlar ve Kumanlar tarafından kuşatıldı.Moğol Kumandanları Kıpçak başbuğlarına elçiler göndererek soydaş olduklarını ve Kumanlara zarar veremeyeceklerini söyledi.Böylece Kuman başbuğu Yuriy Alanlardan ayrıldı.Moğollar, Alanları yendi ve Kumanlar üzerine yürüdü.Yuriy ve Daniil Moğollar tarafından yakalandı ve öldürüldü.Moğollar, Kumanları Azak denizi kıyılarına sürdü.Alanlar, Abazalar ve Çerkesler Moğollara bağlandı.Kuban’daki Kumanlar , Rus arazisine geldi.
Kaçanlar arasında Kotyan ve Bastı da vardı.Onlar, Rus Knezlerini “Moğollar, bugün bizim yurdumuzu aldılarsa yarın sizin yurdunuzu da zapt edeceklerdir”diye korkuttu ve onları savaşa teşvik etti.Böylece Ruslar, Kumanlarla işbirliğine gitti.
Rus Knezleri, Galiç Knezi Matislav’ın teklifiyle Kiyef’te toplandılar.Knezlerin hepsi yurtlarının selameti için Moğollara karşı yürünmesi kararını aldılar.Böylece Kumanlar ve Ruslar Moğollara karşı birleşti.Moğolların Rus yurduna yaklaşması Knezler arasında büyük bir korku ve telaş yarattı.Böylece Rus kaynaklarında ilk defa Moğollara ait bilgiydi.Moğollara karşı Rusların ve Kumanların birleşmesi sonucunda Bastı Han Hristiyanlığı kabul etti.
Ruslar ve Kumanlar, Dnepr’in Zaruba mevkiindeydi.Tatarların elçileri geldi.Bu elçiler “kumanlarla savaşacaklarını ruslara hiçbirşey yapamayacaklarını”söyledilerse de Ruslar bu elçileri öldürttü.Dnepr boyundaki büyük bir Rus-Kuman ordusu Moğollara karşı harekete geçti.Tatarların da gelmesiyle Ruslar düşmana saldırdı.Bu büyük ordu karşısunda Cebe ve Subutay geri çekildi.Ruslar ve Kumanlar da onları takibe başladı.
Moğol kumandanları düşmanı yorarak imha etme planındaydı.Bu yer Kalka nehri kıyılarıydı.Beş günlük takipten onra yorulan Rus ordusu 1223’te Kalka nehri boyunda Moğollara yenildi.Altı Rus Knezi, 70 Rus büyüğü, 10 bin Kiyef askeri öldü.Mastislav Dnepr’e kaçıp Tatarların nehrin öte tarafına geçmelerini önlemek için gemileri yaktırdı ve kendi Knezliğine sığındı.Tatarlar Rusları ve Kumanları takip ederek şehirleri ve köyleri yakıp yıktılar.Fakat esir ve ganimet alamadılar.Çünkü Cebe ve Subutay’ın hemen geri dönmeleri gerekiyordu,
Kalka yenilgisi ve Dnepr’in doğusunun tahribi Rusları ve Kumanları sarsıntıya uğrattı.Don, Doneç ve Kuban Kumanları büyük kayıplar verdi.Cim-yayık sahasındaki Kumanlar Moğol hakimiyetine girdi.Moğolların Harezm seferi sırasında Cuci, Kıpçakları batıya itti ve Kıpçaklar İdil’e kaçtı.Bu felaketi Kıpçaklar arasında büyük endişelere yol açtı.
KUMANLARIN SONU
1237’de Moğol-Tatar orduları Yayık nehrine giderken önlerine birçok Kuman kattılar.Moğol hakimiyetine girmek istemeyen Kumanlar , İdil Bulgarlarına sığındılar.Moğol istilası, Kumanları yerinden oynattı.Moğol ordusunda birçok Kuman vardı.Batu Hanın ordusu 1237’de İdil Bulgarlarının ülkesini yakıp yıktıktan sonra Rus arazisine girdiler.Böylece Rusyada Moğol istilası başladı.Moğol orduları pek çok Rus şehrini aldı.1238’de Rusya’nın kuzeyi tamamen Batu Han’ın eline geçti.Moğolların amacı Rus ve Kuman illerini ele geçirmekti.
Batu Han 1239’da Kumanların Don-Domeç sahasına yürüdü.Kumanların başında Köten vardı. Köten, Moğollara bir süre dayandıysa da 40 bin atlısıyla Macaristan’a sığındı.Köten ve Kumanlar, Hristiyanlığı kabul edip türlü bölgelere yerleştiler.Bu durum Moğolların, Macaristan’a sefer açmasına yol açtı.Çünkü Moğollar , tüm konar-göçerlerin Cengiz’e tabi olmasını istiyordu.
Moğollar Don-Doneç’te Kumanlarla savaştı.İdil ve Don boyundaki Kumanlar Bulgar yurduna sığındı.Böylece Moğol istilası, İdil-Bulgar ilinin tamamen Kıpçaklaşmasına yol açtı.Eski Bulgar dili de yerini Kıpçakçaya bıraktı.
1239-1240’ta Batu Han , Karadeniz’in kuzeyini ve Kırım’ı ele geçirdi.Buradaki Kumanları esir aldı ve öldürdü.Birçok Kuman Macaristan’a ve Balkanlar’a gitti.Moğopl idaresinde kalanlar da vardı.Altın Ordu Devletinin kurulmasıyla Kumanlar buraların hakimleri değilllerdi.Moğol istilasından sonra halk Kıpçak, üst tabaka Altın Ordu Hanlarından oluştu ve buralara Deşti Kıpçak dendi.
KIRIM HANLIĞI
Karadenizin kuzeyindeki Türk devletleri arasında Kırım Hanlığı tarihinin önemi büyüktür. Bu devlet, Altın Ordu kalıntısı olan Türk devletlerinden en büyüğü, en devamlısı ve Ruslar tarafından en son ortadan kaldırılanıdır. Kırım Hanlığı, Altın Ordu’nun devamı niteliğindedir. Eski Türk ve Moğol teşkilatını korumuştur. Bu Türk Hanlığı, Osmanlı devletinin himayesinde olması ve Türkiye’ye coğrafi yakınlığı sebebiyle İdil boyundaki Türk kavimlerine göre Osmanlı-Türk tesirine daha çok maruz kalmıştır.
Kırım Hanlığı, Kırım yarımadası merkezli olup Azak denizinden Tuna kıyılarına, Aşağı Don’dan Orta Dnepr’e Turla nehrine kadar uzanan saha ve Kıpçak bozkırları, Hanlık sahasına giriyordu. Bazı yerler susuz ve çoraktı. Aksu ile Dnepr arası kurak ve susuzdu. Kırım Tatarları buraya “Heybat sahrası” demişlerdir.
Kırım yarımadası 12.146 km2 olup Kıpçak bozkırlarına (Deşt-i Kıpçak) bağlıydı. Buraya “hendek” anlamına gelen “Or” denirdi. Or’da bir kale yapılarak (Or Kapısı) Kırım, kuzeyden gelen istilalara karşı korunmak istendi. Kırım’ın iç kısımları yayla ve denize doğru dağlarla kaplıdır. Dağların Karadeniz’e bakan ve Kerç Boğazı’na yaklaşan sahası ziraate elverişlidir. Dolayısıyla burada Hellenler ve İskitlerden itibaren medeni hayat başlamıştır. Ticaret şehirleri ve iskeleler kurulmuştur. Aşağı Don’daki Tanais (Azak) ile Kırım sahilindeki şehirler arasında ticaret yapılırdı. Batı Hunları, Kırım’ı elde tuttukları zaman Suğdak adlı bir şehir kurmuştur. Bu şehir, Orta Asya’dan gelen Soğdlarla ilgilidir. Kırım ile Türkistan ve Çin arasında ticari ilşikiler vardır.
Kırım’ın güney sahilleri, Bizans devrinde ekonomik önemini korudu. Buradaki Khersones şehri büyük bir ticaret iskelesiydi. Bizans-Hazar ilişkilerinde Kırım, Bizans için büyük öneme sahipti. Bizans-Hazar mücadelesi sonucunda yarımadanın bir kısmı Hazarların eline geçti.
Peçenekler, Kıpçak bozkırlarıyla birlikte Kırım’ı da ele geçirdi. Fakat Kırım’ın şehirlerine girmediler. Ticaret merkezleri Bizans’ın elindeydi. Peçeneklerle Bizans arasında ticari ilişkiler vardı. Kıpçak bozkırları, 1150’lerden itibaren Kıpçakların eline geçince Kırım’da Kıpçak yurdu oldu ve burada Bizans faaliyeti tamamen yok oldu. Karadenizin kuzeyi 1240’tan itibaren tamamen Moğol-Tatar ve Kıpçak uruğlarının eline geçti ve Altın Ordu Devleti kurulunca Kırım, büyük bir önem kazandı.
Türkistan ile Harezm’den Kırım’a kadar giden büyük kervan ticaret yolu, Moğol-Tatarlar’ın Kuman ilini istilalarından önce gelişti. Tanais yerine Azak şehri yükselmeye başladı. Altın Ordu devrinde ticaret yollarının güven altına alınmasıyla Azak şehrinin ekonomik önemi arttı. Azak ve Kefe şehirleri etrafındaki konar-göçer Kıpçaklar, yerli halk ile temasa geçerek yerleşik şehir hayatına geçmeye başladılar. Kırım’ın sahil bölgeleri, Kerç Boğazı çevresi, Taman ve Koba şehri çevreleri yerleşik hayat için çok elverişliydi. Buralarda yaşayan Kıpçaklar yerleşik hayata geçtiler ve bu hareket Altın Ordu devrinde hızlandı. 13. ve 14. yüzyıllarda Kefe, Suğdak ve Taman çevresindeki Kıpçakların medeni seviyeleri mühim bir yükselme gösterdi.
Bu sıralarda Karadeniz’de İtalyan tüccarların faaliyeti gelişti. Venedik ve Ceneviz ticaret iskeleleri kurulmaya başlandı. Venedik ve Cenevizliler, Bizans’ın zararına hızla yükseldiler ve ekonomik güçlerine dayanarak Akdeniz, Ege Denizi ve Karadenizde en önemli siyasi varlık olmaya başladılar. Amasya, Sinop, Trabzon’da Ceneviz kolonileri kuruldu. Kırım sahiline ve Aşağı Don boyuna kadar faaliyetlerini yaydılar. Moğol İmparatorluğunun ticaret yollarında güvenliği sağlaması sonucunda Çin ile Türkistan üzerinden Hazar Denizi kuzeyinden İdil boyuna Karadenize ulaşan kervan yolu Kırım sahilinin önemini arttırdı. Dolayısıyla Kırım’ın güneyinde Kefe adlı bir ticaret iskelesi kuruldu. Cenevizliler burada 1289’dan itibaren koloni teşkilatı kurdular ve Altın Ordu Hanlarının adıyla belli şartlar altında ticaret yaptılar.
Altın Ordu hükümdarı Canibek Han devrinde Venedikliler ve Cenevizliler ile Han arasında çıkan anlaşmazlık sonucunda Cenevizliler 1343’te Tana’yı (Azak) bırakmak zorunda kaldılar. Fakat yeni bir anlaşma ile onlara yeniden burada kalma imkanı verildi. Venedik ile Ceneviz arasında Karadeniz ticareti için şiddetli bir mücadele vardı. Venedikliler, Cenevizlileri Galata’dan (İstanbul) dahi atmak istiyordu. Cenevizliler buna karşılık Osman oğullarıyla analaşarak durumlarını güçlendirdiler. Karadeniz, Cenevizlilerin bir “kapalı denizi” haline geldi. Anadolu sahillerinde birçok Ceneviz kolonisi kuruldu. Kırım’ın güneyindeki Kefe, önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Timur’un 1395’te Azak’ı tahrip etmesiyle Azak’taki ticari faaliyet Kefe’ye nakledildi. Kefe’de Cenevizlilerin idaresinde eşya, esir ve balık ticareti gelişti. İtalyan şehirlerinden, (Cenova) Bizans, Anadolu, Kıpçak ilinden, Rus, Yahudi ve Ermenilerden birçok tüccarın yerleşmesiyle Kefe, Karadenizin tam bir kozmopolit şehri haline geldi. Cenevizliler, Kefe’yi askeri bir dayanak merkezi haline getirdiler. Altın Ordu Hanlarının güçleri azalınca Kefe Cenevizlileri, tamamen müstakil bir hale geldi. Kırım için siyasi gelişmelerde önemli rol oynamaya başladılar. Cenevizlilerin Karadenizdeki faaliyetleri İstanbul’un fethinden sonra azaldı ve 1475’te Gedik Ahmet Paşa’nın idaresindeki Osmanlı-Türk donanmas tarafından Kefe ve Azak’ın ele geçirilmesinden sonra Karadenizden ve Azak Denizinden Cenevizliler tamamen çıkarıldılar. Kefe, Osmanlının eline geçmeden önce Altın Ordu son günlerini yaşıyordu. Timur’un darbeleriyle parçalanan Altın Ordu Devletinde yeni Hanlıklar meydana geldi. Bunlar Kazan ve Kırım Hanlıklarıydı. Eski Taht İli’ndeki (Saray) Hanların güçleri azaldı. Nogay uruğları, Saray Hanlarından ayrıldılar. Böylece 15. yüzyılın ortalarından itibaren Karadenizin kuzeyindeki Kıpçak bozkırları ve Azak denizi çevresinde yeni bir siyasi kaynaşma başladı.
Kırım yarımadası, Saray Hanlarına kafa tutan Mirza ve Beylerin dayanak sahasıydı. Nogay Mirza, Mamay Mirza ve Edige Mirza Kırım’da destek bularak rakiplerine karşı üstün geldiler. Cengiz neslinden Hacıgerey de Kırım’da yeni bir Hanlığın temelini atmıştır.
Uluğ Muhammed Han’a karşı Kırım’da başlayan mücadele çok çetin bir hal aldı. Bu mücadeleyi, Kongurat uruğu başı Haydar idare ediyordu. Haydar’ın baskısı altında Uluğ Muhammed Han, 1487’de yanındaki 3 bin kişiyle Moskova Knezliği sahasına girdi ve Knez Vasiliy’den orada kalmak için izin istedi. Fakat Rus Knezi, Uluğ Muhammed Han’a karşı büyük bir ordu gönderdi. Yapılan savaşta Ruslar yenildi. Fakat Uluğ Muhammed Han, Moskova topraklarında kalmadı. Orta İdil’e giderek Kazan Hanlığını kurdu. Taht İli’nde ise Seyyid Ahmed Han tahta geçti. Şırın uruğu ise Kırım’a giderek yeni bir Hanlık kurması için Cengiz oğullarından Hacıgerey’i davet etti. Dolayısıyla Şırın uruğu, Kırım Hanlığının tarihinde büyük bir güç sahibiydi.
Hacıgerey, İçkili Hasan’ın oğlu Uluğ Muhammed’in yakın akrabasıdır. İçkili Hasan’ın oğlu Baş Timur Oğlanın oğlu Devletbirdi’nin oğlu Hacıgerey’dir. Hacıgerey, Litvanya beyi Vitold’un yanında Troki’de doğdu. Toktamış Han devrinde Altın Ordu ile Lehistan-Litvanya arasında yakın bir dostluk kuruldu. Cengiz neslinden bazı büyükler Litvanya beyinin hizmetine girdi. Hacıgerey’in babası Devletbirdi de bunlardan biriydi. Hacıgerey’in Lehistan kralı 4. Kazimir’den destek görmesi, Kırım Hanlığının başına getirilmesinde rol oynadı. Hacıgerey, Şırın, Arğın, Kıpçak ve Barın uruğlarından destek gördü. Bu 4 uruğun başları “Karaçi” sıfatıyla Hanlığın idaresinde büyük güç sahibi oldular. Nogaylardan da birçok uruğ onlara katıldı.
Hacıgerey’in, “Hacı” ve “Gerey” adlarını nasıl aldığına dair şöyle bir rivayet vardır. Tatar Hanlarınca uygulanan usule göre oğlan çocukları süt emerken yetiştirilmek için bir lala (Atabek) yanına verilir ve orada oğlan büyüyünceye kadar kalırdı. Hacıgerey’in babası Devletbirdi’nin büyütülmesi için verilen Atabek, Gerey uruğundan Devletgeldi adlı dindar bir kimseydi. Bu kişi hacca gitmek için yola çıktığında Devletbirdi’nin evine geldiğinde Devletbirdi’nin bir oğlu dünyaya geldi. Devletbirdi de çok sevdiği Atabekinin hem hacca gitmesini hem de mensup olduğu uruğu unutulmaktan kurtarmak için oğluna Hacı ve Gerey adlarını verdi. Kendi soyundan gelenlerede isimlerine ek olarak Gerey adı verilmesini vasiyet etti. Gerey adı, Moğolca bir unvandı. Hacıgerey’den itibaren Kırım Hanları sülalelerinin ayrılmaz bir parçasını oluşturmuştur.
Hacıgerey, uruğların desteğiyle Kırım ve Kıpçak bozkırlarına (Deşt-i Kıpçak) hakim oldu. Böylece Kırım Hanlığını kurdu. Tahta geçişinin tarihi tam bilinmemektedir. Hacıgerey. 1449’da Kırım Hanlığı’nın başında Taht İli’ndeki Seyyid Ahmed Han’a karşı mücadele etti. Bundan böyle Kırım Hanları kendilerini Altın Ordunun varisi olarak görecek ve Taht İlini ele geçirmek için mücadele edeceklerdi. Dolayısıoyla Taht İli Hanlarının düşmanları kim ise Kırım Hanları onlarla anlaşacaklardı. Bu siyaset gereği Hacıgerey. Altın Ordunun en büyük düşmanı Moskova Knezliğiyle anlaşarak Rusları Seyyid Ahmed Hana karşı tuttu.
Hacıgerey Han çok haşindi. Hacıgerey, Kırımın dışında geniş bir sahada hakimiyet kurdu. Kırkyer, Çufutkale, Eski Kırım, Kefe, Kerç, Taman, Koba Kıpçak bozkırlarına Hacıgerey hakimdi. Hacıgereyin hakimiyeti Kerç Boğazının Kafkas tarafına kadar yayıldı. Hacıgerey, Cenevizlilere karşı savaşmak için Osmanlılarla işbirliği yaptı. Dolayısıyla Osmanlı donanması Kefenin önlerine gelince Hacıgereyin kuvvetleri Kefeyi kardan kuşatmak istedi. Fakat Kefedeki Cenevizliler şehri bırakmadılar. 1454’te Hacıgerey payitahtını Kırkyer şehrine nakletti.
Hacıgereyin kurduğu Kırım Hanlığı teşkilatı ve ekonomisi bakımından tamamen Altın Orduya benziyordu. Aynı Hanlık sistemi ve aynı vergiler mevcuttu. Kırım Hanlığında Kalgay ve Nureddin usulleri Hacıgerey Han devrinde başladı. Bu sistem Türk-Moğollardaki on ve sol (sağ ve sol) Göktürklerdeki Yabgu ve Şad sistemine benzemektedir. Bu sistem devlet idaresinin esaslarından biriydi. Kırım Hanlığının temeli Hacıgerey tarafından atıldı. Bu bakımdan Hacıgerey Türk tarihindeki büyük devlet kurucularından birisidir. Hacıgerey, 20-25 yıl hakimiyet sürdükten sonra 1466’da öldü ve Bahçesarayda Salacıkta defnedildi. Rivayete göre türbesini kendisi ölmeden önce yaptırdı.
Hacıgerey, Moğol-Tatar Hanı ve İslam hükümdar vasıflarını taşıyordu. Kırım Hanlığı kurulduğu devirde Kırımda İslam dini yaygındı. Dolayısıyla Kırım Hanlığı da tam bir İslam ülkesi olmuştu. Hacıgerey, Kırkyerde bir medrese yaptırdı. O, dini akidelere çok bağlıydı.
HACIGEREY’İN HALEFLERİ VE KIRIM HANLIĞININ OSMANLI DEVLETİNE BAĞLANMASI
Hacıgereyin ölümünden sonra Kırımda Han Oğulları arasında taht kavgası başladı. Hacıgereyin Nurdevlet, Mengligerey ve Haydar adlı üç oğlu tahtta hak idda etmekteydi. Bu sıralarda Kırımdaki en güçlü uruğlardan Şırın uruğunun başında Eminek Mirza en çok sözü geçen kimseydi. Şırın uruğu, Hanlığın direği olduğu için Eminek Mirza kendisinin seçeceği hanzadeyi tahta geçirecekti. Arğın, Barın, Kıpçak, Mansuroğlu uruğlarınında kendi namzetleri vardı. Şırın uruğları reislerinin Hacıgereyin başa gelmesinde önemli rol oynamaları sebebiyle bu uruğ reislerine Baş Bey denirdi. Dolayısıyla Eminek Mirza Baş bey sıfatıyla Hacıgereyin oğulları arasında çıkan taht kavgasında hakem oldu.
Eminek Bey, Hacıgerey devrinde Kırım tümeninin başı ve darugasıydı. Eminek Bey önceleri Mengligereyi tuttu. Kefedeki Ceneviz tüccarlarıyla anlaştı ve Kırımdaki uruğların ve yerleşik Kırımlıların menfaatlerini gözetti. Nurdevlet, Kıpçak bozkırlarındaki ve Azak çevresindeki uruğların desteğini aldı ve konar-göçer unsurların mümessili oldu. Eminek Mirza, bu mücadelede Cenevizlilerden de yararlandı. Hacıgereyin ölümüyle Nurdevlet Kıpçak bozkırlarındaki uruğların desteğiyle tahtı ele geçirdi. Mengligerey Eminek Mirzanın yardımıyla Kırımın iç illerinde Eski Kırım ve Kırkyerde tutundu. Ona Cenevizliler ve Kefe çevresindeki Tatarlar yardım etti. Mengligerey 1467’de kendisini Han ilan etti. Nurdevlet ve Mengligerey Lehistan-Litvanya ve Moskovadan yardım istedi. Her iki Han da Kral 4. Kazimir ve Knez 3. İvanı kendi taraflarına çekmeye çalıştılar. Böyle bir yardım aynı zamanda Taht İli Hanı Ahmede karşı mücadelede de faydalı olacaktı. Eminek Mirzanın ve Cenevizlilerin yardımıyla Mengligerey üstün geldi. Nurdevleti Kıpçak ilinden çıkardı ve Mengligerey Kırım Hanlığının tamamını ele geçirdi.
Mengligerey, Altın Ordu Hanı Ahmed ile karşılaştı. Mengligerey, Taht İlini de ele geçirmek ve Altın Ordunun yegane hakimi olmak istedi. Bu amaçla Mengligerey, İdil boyundaki uruğları kendi tarafına çekmeye çalıştı ve Moskova Knezi 3. İvan ile Ahmed Hana karşı anlaştı. Eminek Mirza ve Tatar beyleri Mengligereye arabuluculuk yaptı.
3. İvan kurnaz bir diplomattı. Moskovadan gelen elçiler Mengligereye dostluk ve Ahmed Hana karşı birlikte hareket teklifini, Moskovanın Kırım Hanlığına tabi olacağını yani Altın Orduya gönderilen verginin Kırıma gönderileceği teklifini gönderdiler. Kırım Hanlığı ile Moskova arasında Altın Orduya karşı anlaşma yapıldı. Bu anlaşma bir süre sonra Moskovanın Doğu Avrupada en büyük düşmanı olan Lehistan ve Litvanyaya karşı da yöneltilecekti. Çünkü Orta Dnepr-Ukrayna sahasında Litvanya beylerinin güçlerini yaymaları Moskovanın zararınaydı. Bu sebeplerle Mengligerey ve 3. İvan arasında yakın ilişkiler kuruldu. Karşılıklı elçiler gidip gelmeye başladı. Daha çok Rus elçileri ve hediyeleri Kırıma gelmekteydi.
Cenevizlilerin Kırımdaki kolonilerinden vergi alınmaktaydı. Kefede Han tarafından atanan bir Tudun bulunmaktaydı. Einek Mirza, Tudundu. Mengligerey Han da Eminek Mirzayı Kefeye Tudun tayin etti. Dolayısıyla Cenevizliler ile Eminek Mirza arasında sıkı ilişkiler kuruldu. Cenevizliler Kırımda iki yüzlü siyaset takip etti. Dolayısıyla Eminek Mirza, Cenevizlilerin Kefeden ve Kırımdan atılmaları için Osmanlıdan yardım istedi. Bu fikir, Hacıgerey devrinden beri mevcuttu. Eminek Mirza, Fatih Sultan Mehmete mektuplar yazarak Kefe ve Kırım Hanlığının Osmanlılar tarafından zaptedilmesini istedi. Zaten İstannulun Türkler tarafından alınması ile Anadolu sahillerindeki Ceneviz kolonilerine de son verildi. Mengligerey, 1469da Fatihe gönderdiği bir mektupta Osmanlı donanmasının Kırım ve Kefeye hücumlarının durdurulmasını istemekteydi. Altın Ordu Hanı Ahmed Han ve kardeşi Haydarın ayaklanması üzerine Mengligerey, Osmanlı Sultanına yaklaşmak zorunda kaldı.
Haydar, birçok uruğ reisini toplayarak Hanlığı ele geçirmek için Mengligereye karşı ayaklandı. Bunun üzerine Mengligerey, Kefeye Cenevizlilerin yanına sığındı. Cenevizliler kendisine bir tutsak gibi davrandılar. Bunun üzerine Mengligerey, Osmanlı Padişahından Kefenin zaptını istedi. Böylece 1475te Gedik Ahmed Paşa idaresindeki Osmanlı donanması Kefeyi zaptetti. Han, şehrin Osmanlılar tarafından alınmasıyla serbest kaldı. Gedik Ahmed Paşa, Mengligereyi Hanlığın başına geçirdi.
Böylece Mengligerey ve Eminek Mirza ile Gedik Ahmed Paşa arasında bir anlaşma yapıldı. Cenevizlilere ait şehirler Kefe, Azak ve Taman Osmanlıların idaresinde kalacak ve Mengligerey, Osmanlıların düşmanına düşman olacaktı. Mengligerey, Osmanlı Padişahına sefer sırasında yardım edecekti. Osmanlı Padişahı da Mengligereyi Kırım tahtında tutmayı garantileyecekti. Böylece Kırımın zaptından sonra Kırımın güney sahili, Kerç Boğazı, Azak şehri ve Kırım Hanlığı Osmanlılara bağlandı.
Böylece 1475te Cenevizlilerin Kefe ve diğer şehirlerdeki hakimiyetlerine son verildi. Kefenin Osmanlılar tarafından zaptından sonra Mengligerey rakiplerini bertaraf etti. Haydarın kuvvetlerini dağıttı. Kırımda idareyi ele geçirdi. Mengligerey, Deşt-i Kıpçakta da gücünü yaymak için Altın Ordu Hanı Ahmed ile savaştı. 1476da Ahmed Hanın kuvvetleri Kırım içlerine kadar girdi ve Osmanlıların elindeki Sultakı aldılar. Altın Ordu Hanı Kefeyi zaptetseydi Mengligereyin dayanak yerini de ele geçirecek ve bütün Kırıma hakim olacaktı. Fakat Ahmed Han Kefeye Osmanlı kudreti yüzünden hücuma cesaret edemeyerek çekildi.
Osmanlılar Karabuğdana bir sefer açtı. Anlaşma gereği Mengligereyinde bu sefere katılması gerekliydi. Fakat onun, kuvvetlerini Altın Ordu Hanına karşı mücadele için kullanması Mengligeeyin sığındığı Mengup kalesinde tutuklanarak İstanbula gönderilmesine yol açtı ve yerine Nurdevlet, Han yapıldı.
Eminek Mirza, Nurdevleti istemiyordu. Eminek Mirza, Fatihe yazdığı mektuplarla Mengligereyin Kırıma Han olarak gönderilmesini istedi. Nurdevletin taraftarları da aynı ricada bulundular. Osmanlı için önemli olan Kefe, Suğdak, Mengup, Kerç, Taman, Koba ve Azak şehirlerinin emniyetini sağlamaktı. Dolayısıyla Kırımda kendisine güvenilir birinin Han olması şarttı. Bu sebeple Mengligerey, 1478de İstanbuldan Kırıma Han olarak gönderildi ve Osmanlı Padişahına tam bir sadakatle Hanlık yapmak üzere 2. defa idarenin başına geçirildi. Mengligerey, İstanbuldan Kırıma gönderilen ilk Handır.
Mengligerey, İstanbulda kaldığı yıllarda Osmanlının iç teşkilatını ve bünyesini, Osmanlı Türkçesini ve Osmanlı Türk-İslam kültürünü iyi öğrenmişti. Artık o, konar-göçer Hanı değil, incelmiş bir hükümdar ve yüksek bir şairdi.
Mengligerey, Kırıma dönünce mevkiini sağlamlaştırmak için Nurdevlet ve Haydarı bertaraf etmek üzere mücadeleye başladı. Bunun üzerine Nurdevlet ve Haydar Moskova Knezi 3. İvana sığındı. Bunlar, Rusların elinde siyasi birer kozdular ve Moskovaya hizmet etmeye hazırdılar.
Mengligereyin en büyük rakibi Altın Ordu Hanı Ahmed Handı. Kırım Hanı ile Moskova Knezi arasında Ahmed Hana ve 4. Kazimire karşı bir ittifak kuruldu. Bundan böyle Mengligerey Han, 3. İvanın dostuna dost, düşmanına düşman diyerek Moskovan kuvvetlenip gelişmesini garanti etti. 1480de 3. İvana karşı Altın Ordu Hanı Ahmed sefer açmışken Mengligerey Taht İlini vurarak Moskova Knezine en büyük hizmeti etti ve Moskovanın Altın Ordu hakimiyetinden çıkmasını sağladı.
Kırım Hanlığının dostluğu Moskova için her bakımdan faydalı oldu. Özellikle batıdaki kuvvetli düşman Lehistan-Litvanyadan korunmak için çok mühimdi. Kırım Hanının atlıları sık sık Lehistana akınlar yaparak Moskova Knezine büyük hizmetler yapmaktaydılar. Moskova ile Osmanlı arasında resmi ilişkilerin kurulmasında da Mengligerey, 3. İvan ile 2. Bayezıd arasında aracılık yaptı.
Altın Orduda iç mücadelelerin başlaması ve güvenin azalması Rus ticaretini de sekteye uğrattı. Kefe ve Azakın Osmanlıların eline geçmesiyle bu ticaret yeniden canlandı. Kefe ve Azaktaki memurların Rus tüccarlarına baskı yapmaları ve ağır mükellefiyetler yüklemeleri ticaretin azalmasına ve büsbütün durmasına yol açabilirdi. İşte Moskova bunu engellemek için Mengligereye başvurdu ve Han da 3. İvan ile 2. Bayezıd arasında ilişkiler kurarak bu gibi yolsuzlukları giderdi.
3. İvan, 1492de bir Rus elçilik heyetini 2. Bayezıda göndererek Azak ve Kefedeki Rus tüccarlarının maruz kaldıkları sıkıntıları ve bunların giderilmesi gerektiğini söyledi. Böylece 1492de Mengligereyin arabuluculuğuyla Moskova ile Osmanlı arasında resmi ilişkiler kuruldu.
Fasılalarla Moskovadan İstanbula elçiler gidip gelmeye başladılar. Osmanlının Rusya ile ilişkilerinde Kırım Hanları daima baş rolü oynamaktaydılar. Zaten Osmanlının Rusya işleri, Kırım Hanlarına aitti. Moskova Knezleri, Osmanlı Pasdişahı katına ancak Hanlar vasıtasıyla ulaşabileceklerinden Hanlarla iyi geçinmek zorundaydılar.
Moskova Çarları, Kırım Hanlığını bir yana iterek Osmanlı makamlarıyla doğrudan temasa geçmeye çalışıyorlardı. Romanov Çarı Michail Feodoroviç devrinde Osmanlı ile Moskova arasında Lehistana karşı bir ittifak yapılmasıyla Kırım Hanları bir yana itilmişlerdi. Fakat Osmanlının Rusyaya karşı siyasetinde Kırım Hanları ön safta bulunmaya devam edeceklerdi.
Altın Orduda iç mücadeleler alevlenip Ahmed Hanın oğulları arasında rekabet ve savaş başlayınca 3. İvan, Ahmed Hanın oğulllarından biriyle anlaşır gibi oldu ve Mengligereyin şüphesini uyandırdı. 3. İvan, Mengligereye karşı dostça siyasetini 1502den sonra değiştirdi. 1502de Mengligerey, Saray şehrini tahrip edip Altın Orduyu temelinden yıkınca Moskova için Altın Ordu tehlikesi kalmadı. Dolayısıyla 3. İvan, Ahmed Hanın oğlu Şeyh Ahmede yöneldi. Mengligerey, buna kızarak Rus arazisine akınlar yaptı. Mengligerey, 1507de Lehistan-Litvanya Kralı 4. Kazimir ile Moskovaya karşı bir anlaşma yaptı. Böylece Moskova Knezliği Kırım Hanları nazarında bir düşman ülke olarak sayıldı ve Kırım akınları her yıl Moskova sahası üzerine yöneltildi.
Mengligerey, 1514te öldü ve Bahçesarayda önceden hazırlanan türbede defnedildi. Mengligerey devrinde Bahçesaray yükseldi. Mengligerey tarafından burada büyük bir saray yapıldı. Bahçesaray, Kırımın başşehri oldu. Eski Kırımda bir cami, Salacıkta büyük bir medrese ve birçok mescit ve medrese yapıldı.
Kırım Hanlığının, Osmanlı himayesi altında iç işlerinde ve dış ilişkilerinde müstakil olarak kurulmasında Mengligereyin payı çok büyüktür. O, cesur ve çok sert bir Handı. Kırımda Osmanlı-Türk kültürünün yayılması ve genişlemesi Mengligerey devrinde başlar. Dolayısıyla Mengligerey Han, Kırım Hanları arasında en büyük simalardan birisidir.
Mengligerey, 1475te ve 1478de Kırım Hanlığını Osmanlıya bağladı. İstanbulun Osmanlılar tarafından fethiyle Kefe, Suğdak ve Azak Cenevizlilerden alındı. Buraları Altın Ordu ve Kırım Hanlıklarına da bırakılmadı. Osmanlının menfaati bütün Karadenizin bir “iç deniz” haline getirilmesini gerektiriyordu. Anadolu sahillerinin ele geçirilmesiyle Kefe ve Azak da Osmanlı hakimiyetine girdi. Mengligerey, kendi menfaati ve sülalesinin devamını Osmanlı Padişahına bağlanmakta buldu.
Bu bağlanış, Kırım Hanlığı için çok mühim neticeler doğurdu. Kırım Hanlığının devam etmesi garanti altına alındı. Kırımın ekonomik ve kültür gelişmesi bakımından büyük faydaları oldu. Kefe, Suğdak ve Kerç medeni şehirdiler. Bizans devrinde buralarda ticaret gelişmişti. Cenevizlilerin büyük ticaret faaliyetleri sayesinde Kefe ve Kırımda şehir ve köy hayatı gelişti.
Kefenin Osmanlılara geçmesiyle şehrin ticaret faaliyeti gelişti. Kırımda birçok Kıpçak-Müslüman ahalisi, İstanbuldan ve Anadoludan birçok tüccar Kefeye yerleşti. Bayezıd devrinde yaptırılan cami ve medreseler buranın dini ve kültür bakımından gelişmesini sağladı. Kefe, Cenevizliler devrindeki kozmpolit çehresini korudu. (Küçük İstanbul)
Kırım Hanlığının Osmanlılara bağlanmasının en mühim sonucu siyasidir. Kırımda istikrar sağlandı. Han oğulları arasındaki iç mücadele son buldu. Kırım Hanlığı asayişe kavuştu ve Gereyler sülslesinin idaresinde 18. yüzyılın sonlarına kadar devam etti. Osmanlı himayesinden mahrum kalan Altın Ordu, Kazan, Astarhan, Kasım ve Nogay Hanlıkları Moskova tarafından yıkılmıştı. Kırımda Kıpçak-Tatar unsurların yerleşik hayata geçişlerini sağladı ve birçok köy, şehir ve kasaba kurulmasına yol açtı.
Kırım Hanlığı, konar-göçer karakterini korumuştur. Kıpçak bozkırlarında yaşayan uruğlar konar-göçer yaşayışa bağlı kaldılar. Osmanlı, Kıpçak bozkırlarındaki uruğları yerleşik hayata geçirmediğinden bu ziraate uygun yerler yüzyıllarca boş kalarak kuzeyden gelen Rus yayılışına imkan verdi. Zaten Kırım Hanlığının en büyük faciasıda budur. Kıpçak bozkırlarının sapanla zaptedilerek temelli şekilde yerleşilmemesidir.
Kırım Hanlığının Osmanlıya bağlanmasıyla iki ülke arasında sıkı ilişkiler kuruldu. Hanların hepsi rehin sıfatıyla İstanbulda bulundu. İstanbul, Anadolu ve Rumeliden birçok Osmanlı taciri Kırıma giderlerdi. Kırım Tatarları, Osmanlı askerlerini yakından tanırlardı. İstanbul ve Anadolu medreselerinde birçok Kırımlı talebe okurdu. Fakat iki zümre arasında tam bir kaynaşma yoktu. Çünkü Kırım Tatarları ile Osmanlı Türkleri arasında dil ve din birliği hariç, birçok konuda ayrılık vardı.
Kırım Hanlığının Osmanlı himayesine alınmasıyla Hanlıkta Osmanlılardaki bazı müesseseler kuruldu. Bunlardan biri de Divandı. Altın Orduda Hanlara Danışmanlık yapan bir Divan yoktu. Kırımda Mengligerey Han devrinden itibaren Divan kuruldu. Bahçesarayda Divan için ayrı bir bina yapıldı. Savaş ve barış meselelerinde, akınlarda mutlaka Divanın kararı olması şarttı. Kırım Hanlığının Osmanlı himayesine girmesiyle dini müesseseler de Altın Ordudakinden farklı olarak geliştirildi. Ruhani reis olarak ulema tarafından bir Müftü seçilir ve Osmanlı makamlarınca tastik edilirdi. Kadı asker Osmanlı makamlarınca tayin edilirdi. Dini müesseselerin maddi ihtiyaçları Vakıflarca karşılanırdı. Dolayısıyla Kırımda Vakıf teşkilatı da kuruldu.
Hanların hukuki statüleri belli bir kaideye bağlı değildi. Osmanlı Padişahlarınca azledilen Hanlar mutlak hükümdardırlar. Tatar askerlerine göre her bir asker, tahtı işgal eden Hanın kölesi idi. Dolayısıyla Hanın buyruklarına boyun eğmekle mükellefti.
Deşt-i Kıpçak adı Osmanlı Padişahlarının namelerinde 18. yüzyılın sonlarına kadar vardı. Kırım Hanları, Osmanlı Padişahlarının tabiyetlerini kabul ediyordu. Ancak yabancı ülkelere gönderdikleri namelerinde kendilerini müstakil bir hükümdar olarak vasıflandırıyorlardı. Kalgayların da kendine ait unvanları vardı. Kırım Hanı resmen ve fiilen bütün Kırım ordusunun başı sayılmaktaydı. Hanların namesinde Gereyler sülalesinde kullanılan Tarak Damga bulunurdu. Bu Tarak Damga Kırım Hanlarının sikkelerine de konurdu.
Mengligereyin ölümünden sonra Kırım tahtına Mehmedgerey geçti ve 8 yıl tahtta kaldı. Mehmedgerey Rus düşmanlığı siyasetini devam ettirdi ve Moskova Knezine göz açtırmadı. Ruslar, sadık kalmadıkları ve yıllık vergilerini ödemediklerin için arada anlaşmazlık çıktı. 3. İvanın 1487de Kazan Hanlığını Moskovanın himayesine alması Kırımda endişelere yol açtı. Dolayısıyla Kazan hanlığının Kırıma bağlanması siyaseti yürütülmeye başlandı. Kazan tahtına 1521de Mehmedgereyin kardeşi Sahibgerey gçeirildi. İki Hanlık arasında Moskovaya karşı işbirliği yapıldı. Böylece Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığına bağlandı. İki Han da 1521de Moskovaya hücumla Moskova Knezi 3. Vasiliyi Kırım ve Kazan Hanlıklarına vergi ödemeye zorladılar. Mehmedgerey, Lehistan-Litvanya üzerine de sık sık akınlar düzenledi. Bu akınların birinde Ukraynada ele geçirilen esirler arasında çok güzel bir kızda vardı. Bu esir kız köle pazarında satılarak İstanbula getirildi ve Saray tarafından satın alındı. Güzelliği ve zekası sayesinde haremde yükseldi ve Kanuninin Hatunu oldu. Bu kadın Frenklerin Roxelana bizim Hürrem Sultanımızdır. .
Mehmedgerey devrindeki Kırım-Kazan Hanlıklarının Moskovaya karşı yaptıkları işbirliği her iki Hanlık için büyük menfaatler sağladı. Kazan Hanlığı üzerine çöken Rus tehlikesini geçici de olsa giderdi ve Moskovayı Kazana tabi kıldı. Moskova Knezi, Nogay uruğlarına müdahele edemez oldu. Mehmedgerey, 1522de Astarhan üzerine bir sefer açarak burayı ele geçirdi. Hacı Tarhan bir ticaret merkezi ve mühim bir gelir kaynağı oldu. Kazan Hanlığı ile Astarhan Hanlığı arasında sıkı bir ilişki kurulmak istendi. Fakat gerçekleşmedi. Mehmedgerey, Astarhan seferinden dönerken 1523te Nogaylar tarafından ani bir baskınla öldürüldü ve Mehmedgereyin ölümüyle Moskovanın dehşetli bir düşmanı ortadan kalktı.
Mehmedgereyin ölümü üzerine kardeşi Saadetgerey tahta çıkarıldı. Bu sıralarda Kazan Hanı Sahibgereyde Kırıma geldi Saadetgereyde Osmanlının talebi üzerine İstanbula rehin olarak gönderildi.
Kırım Hanları ailesinden bazılarının rehin olarak İstanbula gönderilmesi üsulu Yavuz Sultan Selim devrinde uygulanmaya başlandı. Kırımda Handan memnun kalınmadığı anda işte bu rehin kimse Padişahın fermanıyla Kırıma gider ve Hanlık makamına geçerdi.
Saadetgereyin kardeşi İslamgerey tahtı ele geçirmek için isyan etti. Bunun üzerine Kırım uruğları ikiye bölündü. İslamgereyi Kıpçak bozkırlarındaki uruğlar ve Azaktaki Nogaylar destekledi. İstanbuldan gelen emirle Kefe ve Azak Beyleri Saadetgereyin yardımına koştular. Azak kalesi yakınında yapılan çarpışmada Saadetgerey yenilerek İstanbula kaçtı. Padişah, İslamgereyi Han olarak tanımak zorunda kaldı. İslamgerey, İstanbuldaki Sahibgereyin Kırıma Han olarak gönderilmesini istedi. Osmanlı hükümeti de buna razı oldu ve 1532de Sahibgerey, Han sıfatıyla Kırıma döndü.
Sahibgerey, İstanbul saray kültürünü iyi bildiğinden Kırımın medenileşmesinde önemli rol oynadı. Sahibgerey, Kırıma kardeşi İslamgereyin davetiyle gelmesine rağmen İslamgerey birtakım entrikalar çevirdi. Çünkü İslamgereyin Nogaylar arasında çok taraftarı vardı. Dolayısoyla kendisinden çok korkulurdu. İslamgereye karşı Sahibgerey iyi davrandı. Onu Kalgay yaptı. Fakat Mangıt Beyi Baki Beye İslamgereyi öldürttü ve böylece en büyük rakibinden kurtuldu.
Sahibgerey, her konuda Sultan Süleymanın emrine itaat etti. Osmanlıların Buğdan ve Macaristan seferlerine katıldılar. Kırım atlılarının Macaristana ilk seferi 1543te oldu. Sahibgerey, 1549da Astarhanı zaptetti. Böylece Kırım Hanlarının Nogaylar üzerinde hakimiyet iddası tekrar canlandı. Bu yüzden Nogay Mirzaları ile Kırım Hanları arasındaki rekabet ve düşmanlık büsbütün arttı.
Sahibgerey devri Kırım Hanlığının en enerjik ve en aktif devridir. Bu devirde Kırım atlıları Moskova ve Lehistan-Litvanya üzerine sık sık akınlar yaptılar. Macaristan, Buğdan, Lehistan-Litvanya ve Moskova sahasından elde edilen birçok esir ve ganimet Kırım Hanlığına çokça gelir sağladı. Kırımın içinde tam bir emniyet ve asayiş olduğundan şehirlerde ticaret gelişti, köylerde ziraat arttı.
Sahibgerey devrinde Kırım Hanlığının Kazan üzerindeki gücü devam etti. Sahibgereyin yeğeni Safagerey, Kazana Han olarak gönderildi. Safagerey, Kazan Hanlığını Moskovaya krşı üstün bir duruma getirdi. Rusyanın içlerine kadar birçok sefer düzenledi. Sahibgerey, Moskova işlerini fazla önemsemedi ve bu hususu Safagereye bıraktı. Kafkas Çerkesleri ve Nogay uruğlarının kontrol altında tutulması Sahibgerey için daha mühimdi.
Sahibgerey, Hanlığı içten kuvvetlendirmek, siyasi ve ekonomik faaliyetlerini arttırmak istedi. Bu amaçla Or kapısındaki istihkamları güçlendirerek düşmanların Kırıma girmesini önledi. Sahibgerey devrinde Kırımda çok taraflı faaliyetler izlendi ve Kırım bayındır hale getirildi.
Sahibgerey devrinde Bahçesaray geniş ölçüde imar edildi. Bahçesaray, Hanlığın merkezi oldu. Kazan Hanlığının eski merkezi olan Eski Kırımın yerine geçti. Ticaret, siyaset ve kültür merkezi oldu. Sahibgerey devrinde Kırım, her bakımdan yükseldi ve en parlak devrini yaşadı.
Kırımdan Sahibgerey aleyhinde türlü jurnallar gelmeye başladı. Sahibgerey, Jana Çerkeslerine bir sefer bahanesiyle Kefe etrafında Osmanlı Padişahı aleyhinde bazı sözler sarfetmiştir. (Hünkarın Kırımla alakası yoktur)
İstanbulda rehin sıfatıyla bulunan Devletgereyin Kırıma Han olarak gönderilmesi, Rüstem Paşanın işine de yarıyordu. Sahibgerey, bu sırada Devletgereyin Kazana han olmasını tasarlamaktaydı. Devletgerey, Kazana Han olmak için yola çıkarıldı. Sahibgerey ise Azakta isyan eden bir uruğu bastırmaya gitti. Devletrgerey, Kazana geldi ve Padişahın fermanıyla tahta çıktı.
|